-17. Bölüm-

14.9K 740 375
                                    


-

Biri ıslık çaldı, başımı ona çevireceğim an yükselen gaz sesiyle gözlerim yeniden o çocuğu buldu. Bars'la girdiğimiz o barın sokağında önümüzü kesen çocuktu. Kuruyan dudaklarımın çukurlaştırdığı çizgilere korkunun verdiği soğuk dolmaya başladı. Sanki yüz hatlarım azıcık kıpırdasa tenim çatlayarak ikiye yarılacaktı.

Etrafımda motorlarını durdular ve kasklarını çıkarmaya başladılar. Bütün başlar bana dönerken ben yalnızca bizimle daha önce konuşan bir yetmiş beşlerinde ki erkeğe bakıyordum.

"Suskun Merhaba de." Bana seslenince gözlerim yuvasında titredi. Bu ismi nereden biliyordu?

"Bayılacak gibi duruyor baksana." dedi arkasında ki; sesi alaylıydı. Birbirlerine bakarak güldükten sonra kırmızı motorlu konuştu.

"Beyler kızı ilk dakikadan korkutmayalım."

Biraz ileride duran üç motorlu indiler ve buraya doğru yürümeye başladılar. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Nefesimi sırtına çuvallayan gökyüzü üzerime giydirdiği kara kefenin dikişlerini dişleriyle koparırken yüzümde hissizliğe uğrayan rüzgarı duyumsadım.

"Tolga şunun yüzüne baksana." Kahkaha atarken kirpiklerim arasındaki mesafeyi azaltarak gözlerimi kıstım. Onu hatırlıyordum. Çetenin başı gibi duran Tolga'nın kulağına Urağan diye fısıldamıştı.

"Mesajı görmemek gibi bir lüksün yok." dedi Tolga. Sesi her an ayaklanıp üzerime çullanacak bir bedenin silueti gibi duruyordu. Bana doğru yürümeye başladığında dibime girene kadar adımlarını esirgemedi, bunu kendimden beklemiyordum ama dimdik durarak ona baktım. "Sana söylenen yalnızca basit bir buluşma teklifiydi. Ama gittiğimizde seni bulamadık. Sen bizi hafife mi alıyorsun ha? Kızım seni varya..." Elini dağınık saçlarıma uzatacakken sonunda geri çekildim. Havada avuçlarına kapanan parmaklarını tıslarcasına geri çekti.

"O güzel çeneni kırmadan bize Kaner'in tutulduğu yeri söyle. Ha Cd'yide atlamamak gerek."

"Bilmiyorum." Harflerin üzerine öyle bir basmıştım ki dilimin tahriş olduğunu hissettim. "Cd falan görmedim ben."

"Öyle mi?"

Arkasında duranlara bakıp daha sonra gözlerimi ona çevirerek, "Öyle." dedim fısıltıyla. Kaşlarını kaldırdı ve üst dudağının köşesi yukarıya doğru tırmanarak dişlerindeki tıslamayı duyurdu.

"Canın yanmadan konuşmayı bilmiyor musun sen? İlla gel o kokusu buradan duyulan saçlarımı elime dola diyorsun he? Olur, bana uyar." Bir adım daha atınca geriledim. Etrafıma saniyelik göz atarken önümde ve arkamda evlerin olduğunu biliyordum. Kaçmaya kalksamda buna engel olacaklardı.

"Ben birşey yapmadım. Kaner'in yerini bilmiyorum. Yemin ederim bilmiyorum." Arka cebinden siyah bir metal çıkardı, düğmeye bastığında yuvasından çıkarak dikilen bıçağın çıkardığı o metalik ses zihnime saplandı sanki.

"Nerenden başlamamı istersin?" Yaklaştı ve bıçağı yanağımdan aşağıya kaydırdı. "Hoşuna gidiyor mu?"

Hissettiğim soğuk metalle ürpersemde başımı dik tutmayı kafaya koymuştum. Bu sefer bıçağı boynuma kaydırdı, korkudan zonklayan şah damarımın üzerine bastırırken dudaklarını kulağıma yaklaştırmıştı.

SUSKUN 1. (Tamamlandı)Where stories live. Discover now