ten

365 34 6
                                    

Colleen'in kalbi heyecanla çarparken, Luke mesaj atmayı kesmişti. Colleen etrafına bakmak yerine telefona odaklanmış, ona bir fotoğraf filan göndermesini bekliyordu. Onu günlerdir zihninde canlandırmaya çalışıyor, bir türlü beceremiyordu. Onun yerine, aklında hep Şapkacı beliriyordu.

Aniden, kütüphane görevlisi Bayan Everdeen sesini kütüphane volümünden çıkarıp, evine bir hırsız girmiş gibi bağırmaya başladı. Bu ondan asla beklenmeyecek bir hareketti çünkü kütüphanede ses çıkaran kişileri bir daha buraya sokmazdı. Ama şu anda kendisi, ondan asla beklenmeyecek bir şekilde, bağırıp çağırıyordu.

"Burada böyle şeyler tahammül edebileceğimi mi sanıyorsun?" Bayan Everdeen, kitap raflarının arkasında olduğu için görünmeyen birine bağırıyordu. "Bana hemen okul numaranı söyle, Luke!"

Onun adını söylediğinde, kalbinin daha önce hiç bu kadar hızlı atmadığını biliyordu. Yerinden kalkıp koşmak, o rafın arkasındaki çocuğu görmeyi her şeyden çok istiyordu. Onu görmek, ona dokunmak, sesini duymak istiyordu. Fakat, şokta olduğu için kılını bile kıpırdatamıyordu.

Luke ona ne söylemişti bilmiyordu, fakat Bayan Everdeen derin bir nefesi salıp, kalın topukluların üzerine basa basa kütüphaneden çıktı. Colleen şaşkınlık ve heyecanla yerinde oturup olup biteni izlerken, Luke onun asla unutamayacağı kelimeleri ve sonsuza dek hatırlayacağı sesini, Colleen'e armağan etti;

"I dedicate this song to you
The one who never sees the truth
That i could take away your hurt
Heartbreak girl"

Colleen onu göremiyordu. Ama Luke, onun gülümsediğini görebiliyordu. Eh, birkaç damla göz yaşı yanaklarından süzülüyor olabilirdi, ama en azından mutluluktan dolayı ağladığı için, Luke keyfini bozmamayı tercih etti. Ve devam etti;

"Hold you tight
Straight through the day light
I'm right here
When you gonna realize
That i'm your cure, heartbreak girl"

Colleen nefes almakta güçlük çektiğini fark etti. Luke onun senelerdir, gerçek anlamıyla bulamadığı en yakın arkadaşıydı. O hâlde neden bu kadar farklı hissediyordu? Bu duygunun adı neydi ve neden onu sarıyordu? Sesi, Colleen'in içindeki, henüz nefes almayı öğrenmemiş bir şeyi canlandırmıştı. Ve Colleen'in, bunun ne olduğuyla ilgili en ufak bir fikri bile yoktu.

"Bul beni, Col," diye seslendi, Luke, o anki son sözlerini söylerken. "Senelerdir sahip olamadığın o insan olacağım. Sana ait bir şey, biri olacağım." Luke fazla abartılı ve duygusal söz bilmezdi. Ama, konu Colleen olduğu zaman, istese de istemese de içinden bu tür şeyler söylemek geliyordu.

Ve Luke arkasını dönüp şapkasını kafasına ters bir şekilde geçirdikten sonra oradan koşarak ayrıldı. Yüzündeki koca gülümsemeye ve kanındaki yüklü miktardaki adrenaline dur diyemiyordu. Az önce Colleen'i mutlu ettiğinden mi yoksa kütüphane görevlisini oyuna getirdiğinden mi bilmiyordu ama, bir şekilde bir şeyler ona çok farklı hissettiriyordu. Umursamadı ve ikinci seçeneğin doğru olduğunu varsaydı.

Fakat, o bilmiyordu; Colleen'in o kütüphaneyi terk ederken, şapkasının kenarlarından çıkan sarı saçlarını gördüğünü.

the mad hatter // HemmingsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin