7. Bölüm 《☆☆☆》Küçük Oyunbaz

Start from the beginning
                                    

"Seni öptüğüm için özür dilemeyeceğim Zeliş. " Onun örselenmiş dudaklarına gözlerimi çevirdiğimde derin bir iç çektim. "Şuan o sulu gözlerinle bana bakmasan, inan yeniden yaparım aynı şeyi. " Dudaklarım alnına değdiğinde bedeninin ayazda kalmışcasına titrediğini hissettim.

Nasıl da ürkek ve yabaniydi. Nasıl da sevilesi bir varlıktı bu Allah'ım. Bu kızın beni bu kadar etkilenmesi normal miydi bilmiyorum ama bunca yıllık yaşamımda ilk kez bir kadına bu kadar takıntılı olduğumu fark ettim.

Evet evet ona hissettiğim kesinlikle takıntıydı. Yıllardır çevremde beni pışpışlayan öyle çok kadın olmuştu ki , Zeliş'in bu asi hali bende büyük bir takıntıya sebep olmuştu.

Eli hızla benim onu kavradığım ellerimin üzerine kapanıp sertçe çektiğinde , kendimi toparladım. Bu defa bütün kuvveti ile beni ittirdiğinde , sırtımı duvara yaslanmış buldum. Yanımdan ışık hızıyla geçip giderken , tek yaptığım arkasından bakmak oldu. O koşturarak kalabalığın olduğu tarafa yönelmişken , onun bu haline bakarak gülümsediğimin farkındaydım. Bana ne kadar öfkeli olursa olsun , dudaklarım onun gül kurusu dudaklarına kapandığında , bedeninin bana verdiği cevap ile bana boş olmadığını biliyordum.

Aklıma doğan bu düşünceler ile ellerimi cebime atıp kalabalığa ilerlediğimde , ıslık çaldığımı çok sonra fark ettim.

Kaç yaşındaydım? Onsekiz falan mı ?

Kendime inanamadığımı belirtircesine başımı iki yana salladığımda bile hâlâ  yüzümde hafif bir gülümseme yer etmişti.

Hızlı adımlarla mahallenin ortasına kurulan masaların bulunduğu kısma yürüdüğümde annemin tarayıcı gözleri ile karşı karşıya geldim. Bir köşede oturmuş etrafını incelerken , merakla beni beklediğine emindim. Bu defa yönümü ona yönelttiğimde tam yanında Zeliş'in annesini gördüğümde bir anlık yavaşladığımı fark ettim. Biraz önce o küçük fındıkkurdunun gözlerine baktığımda gelip yüreğime oturan o ağrı yeniden su yüzüne çıktığında , artık onun vicdan olduğuna emindim. Şimdi de kızına yaptığım için küçüklüğümden tanıdığım ve o zamanlar annemden ayırmadığım bu kadının yüzüne bakmakta zorlandığımı hissettim.

"Ay oğlum nerdesin sen? Kaç zaman oldu ezan okunalı? "

Annemin telaşlı hali beni gülümsetse de hâlâ gergindim. İstemsizce bakışlarım etrafı taradığında kısa sürede aradığımı buldum. Zeliş yemeklerin bulunduğu kısımda , yanında Nesrin ile hararetli hararetli bir şeyler konuşurken , kendilerini tamamen kalabalığa kapattıklarını anladım. Ben dalgın bir şekilde annemin yanındaki sandalyeye oturduğumda , onlar hâlâ kendi aralarında konuşuyorlardı. Bir süre sonra kızlar elinde tabldot tabağı ile geldiğinde , Nesrin'in bana ters bakışları ile her şeyden haberdar olduğunu fark ettim.

"Buyur Tekin Abi... Tabağın. " Sesi ciddi , bakışları binlerce söz anlatır gibiydi. Zeliş ise benden oldukça uzakta bir yere geçmiş sanki etrafındaki kimseyi duymuyor gibiydi.

"Sağol Nesrin. Zahmet oldu. "

"Ne zahmeti canım. Afiyet olsun. Hayırlı iftarlar. " En son kelimeyi bastırarak söyleyince aslında orucumu daha güzel bir lezzetle açtığımı bildiğini biliyordum.

Elime masadaki küçük pet şişeden alıp kafama diktiğimde , içimin alev alev yandığını ve suyun bütün bedenimi ferahlattığını hissettim. Gerçi Zeliş'in dudaklarını binlerce ton suya değişmezdim ama. Beni içine bir girdap gibi çeken düşüncelerden kurtulmak için kaşığımı elime alıp iftar için pişirilen çorbaya daldırdığımda , gözüm istemsizce benden uzakta oturan ve önündeki tabaktan tek lokma dahi almayan fındırkurdumdaydı. Bir anda sanki beni hissetmişcesine başını kaldırdığında o derin mavilerine takılıp kaldım. Nasılda ürkek ve nasıl da asi bakıyordu bana öyle. Dudaklarım ona bakmanın keyfi ile hafifçe gerildiğinde yanımda annemin hafifçe eğilip fısıldamasıyla kendime geldim.

Kapı Komşum Where stories live. Discover now