26. Bölüm 《☆☆☆》Yorma

1.7K 137 57
                                    

Hayatımda ilk defa bir insanın dakikalar içinde nasıl yıkıldığını, gözleri aşk ile parlarken saniyeler içinde o parıltıların yerini koyu bir karanlığın aldığını karşımdaki adamın çöküşüyle görmüştüm. Ağzımdan çıkanların bugüne kadar pişmanlığını bu kadar derinden ilk kez kemiklerime kadar hissediyordum.

Tekin ile pek çok kavgamız ve küslüğümüz olmuştu ama hiç birinde yıkımın iki taraflı olduğunu görmemiştim. Hatta onunla ilk defa birlikte olduğum o gecenin sabahında mahalledeki iş makinesini gördüğüm anda bile içimde bize dair ufacık da olsa bir kıvılcım vardı. Oysa şimdi sevdiğim adamın karşımda çökmüş omuzlarını ve umutsuz bakışlarını gördüğümde bize dair ne varsa benim ahmaklığım yüzünden tamamen yok olmuştu. Dudaklarım mühürlenmiş, ona söylediklerimin kırgınlığımın sebebi zırvalar olduğunu bile itiraf edemiyordum. Ne kalbim inanıyordu ağzımdan çıkanlara ne de vicdanım. Aramızda ne geçerse geçsin onun sırf mahalleyi almak için küçük çocukları kullanacağına bir an bile inanmıyordum. İçimden neden böyle bir şey yaptığımı sorgularken onun kelimeleri ile kendime geldim.

"Gerçekten benim bu kadar aşağılık biri olduğumu düşünüyor musun?" Sesi kısık olsa da içindeki umutsuzluk iliklerime kadar titrememe sebep oldu. Elleri omuzlarımı hafifçe kavramış sanki benim söyleyeceklerim hayatı için en önemli sözlermişcesine pür dikkat beni izliyordu.

Bu defa bakışlarım yanı başımda duran arkadaşlarıma kaydı. Onlar bile bu ortamdan dolayı oldukça gergin ve üzgün görünüyorlardı. İkisinin bakışlarında da aynı ifade vardı.

Benim son şansım olduğu...

Tekin'i kırmamak için son hakkım olduğunu resmen bakışları ile haykırıyorlardı bana. O gün yaşadıklarım mıydı beni hataya iten yoksa hâlâ içimde yaşadıklarım için hesap sormaktan vazgeçmeyen o savaşçı kadın mıydı bilmiyorum ama o şansı da değerlendirmedim. Beni ömür boyu yalnızlığa ve pişmanlığa iten o son sözleri içim yanarak dile getirdim.

"Her şey siz geldikten sonra olduğuna göre bu soruyu sorman saçma değil mi?" Benim her kelimemde Tekin'in omuzlarımı tutan parmakları gevşedi. "Bu mahalleye adım attığınız andan beri cehennemi yaşıyoruz resmen." Kızlar küçük iniltiler çıkarırken Önder uyarırcasına adımı söyledi.

Bakışlarım onları bulduğunda Tekin de bütün fiziksel temasını kesmişti benimle. Hatta bir kaç adım gerilediğini ona bakmadan bile fark ettim. Kızlar hafifçe başını sağa sola sallayarak sözlerimi onaylamadıklarını hareketleri ile belli ettiler. Önder ise ağzında bir şeyler geveleyip öfkeyle bana baktı. En son cesaretimi toplayıp karşımdaki adama baktığımda gözlerindeki alaycı ifadenin bana karşı değil kendine karşı olduğunu onu tanıdığım için biliyordum. Onun bıkkınca elini yüzüne götürüp ovalamasını ve arkasını dönüp evlerinin bahçesine girmek için hamle yaptığını göz bebeklerime dolan gözyaşlarının buğusunun arkasından izledim.

"Sen kazandın küçüğüm. Sen kazandın." Bu kelimeleri ben mi hayal ettim yoksa gerçekten söyledi mi emin olamadım. Önder telaşla onun arkasından giderken Tekin'in onu geri çevirmesi ile ben de toparlanıp arkamı döndüm. Orada kalırsam delice bir şeyler yapmaktan ölesiye korkuyordum. O kadar özlemiştim ve o kadar ihtiyacım vardı ki sevdiğim adama, artık bütün enerjim tükenmişti dik durmak için uğraşmaktan. Ondan uzak durmak ve onu kendimden uzak tutmak için aylardır uğraşırken tek bir cümlem bizi tamamen yok etmişti.

Ben ondan intikam aldığımı sanırken içimdeki kor alevler bütün ruhumu tüketmişti.

"Aferim sana Zeliş. Seni kutluyorum. Yemin ediyorum bir ordu çıksa adamın karşısına senin şu yaptığını yapamazdı." Önder'in mahallenin ortasında beni çocuk gibi azarlamasına tek yaptığım kaşlarımı çatmak oldu. "Bir adam nasıl yıkılır gösterdiğin için teşekkür ederiz."

Kapı Komşum Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin