"Hava durumuna baktım diyorum! Sıcaktan yanıyorduk!"

Bu sıcak yaz günü, şiddetli yağmurun nereden geldiğini merak etmişe benziyordu. Ama ben çoktan anlamıştım bile.

Birkaç gün önce ağabeyimin günlüğünü okuduğumu anımsadım.

''...Bugün öğretmenim bize ölümden bahsetti. Herkesin bir gün öleceğini söyledi. Bir arkadaşım, öldükten sonra ailemize onları sevdiğimizi söyleyip söyleyemeyeceğimizi sordu. Öğretmen ise, ''Ölü insanlar konuşamaz. Bizi sadece kalplerinde hissederler.'' dedi. Ama benim yeteneğimin konuşmak gibi olmadığını biliyorum...
Mesela, ne zaman istesem yağmur yağmasını sağlayabiliyorum. Ama genelde sinirli olduğum zamanlarda çok şiddetli bir biçimde yağmaya başlıyor. Öldükten sonra bile bu yeteneğimle yeryüzüne hükmetmek istiyorum...''

Gökyüzüne baktım. Onun beni şu ana dek kaç kez koruduğunu bilmiyordum. Fakat bunun ilk kez olmadığına emindim.

"Teşekkür ederim abi," diye fısıldadım.

Alevler yok olmaya yüz tutmuşken üzerinden atladım. Hayatımda hiç yapmadığım bir şey yaptım, ilk kez olmasına rağmen kendime güveniyordum da.

Dolunay'ın üstüne atladım. Fiziki yapısı benden daha donanımlı olsa da bu zerre umurumda değildi.

Saçını çekiyordum, tırnaklarımı suratına olabildiğince geçirdim. Haykırışlarını zar zor duyuyordum. Gözüm hiçbir şey görmemeye başlamıştı.  Gırtlağımdan gelen kükremeyi serbest bıraktım ve tek elimle kızın kolunu tutup sıktım.

Bacağımla karnına bir tekme geçirdiğimde Dolunay iki büklüm oldu. Aylardır yaşadığım acılar birer birer gözümün önüne geliyordu. Hatırladıkça vuruyordum. Karşı koyamayacak kadar güçsüzleşmişti.

Onu bluzünün yakasından tutup olabildiğince geriye ittim. Üstündekinin yırtılma sesiyle beraber sırtını arkasında duran ağaca çarptı. O sırada beni geriye doğru fırlatan, annem oldu.

Eray beni kucaklamıştı ama halen içimde serbest kalmayı bekleyen bir öfkem vardı, dışarı çıkmak istiyordu. Onun kollarından kurtulup anneme doğru gitmeye çalıştım ama karşımdaki manzaraya bakar bakmaz olduğum yerde  kalakaldım.

Annem tüfeğin birini, arkası dönük halde duran Pars'a doğru tutmuştu.

Lale Teyze hıçkırmaya başlamıştı. Ona baktığımda saçının darmadağın olduğunu gördüm.

Eray eliyle gözlerimi kapattığı anda devasa bir ses duyuldu.

Sonrası ise sessizlik.

Pars'ın yere yığılmış bedenine baktım. Her şey bir anda olmuştu. Dolunay arka tarafta az önceki çıkışımdan dolayı yarı baygın halde oturuyordu.

Uzaktan yaklaşmakta olan polis arabası seslerini işittim.

Annem binanın avlusuna baktı. Kaçmak istiyordu. Telekinezi gücümü ilk kez anneme karşı kullandım ve içimdeki öfkeyi, gücünün son zerresiyle harmanlayarak kullanıp avlunun önündeki ağacı devirdim. Annem ürktü ve geriye çekildi.

Arkasını dönüp tüfekleri yere fırlattı. Acilen kaçması gerekiyordu ama ona izin vermeyecektim.

Öfkem öyle şiddetiydi ki, binanın alt katından gelen çatırdamaları duydum.

Binanın yan taraftaki balkonu büyük bir ses çıkararak toz bulutuyla yere çakıldı.

Annemin kaçması artık olanaksızdı.

7 GÜN SONRA

"Artık konuşmak için hazır mısın? " diye sordu Eray, oturduğu yerden kollarını uzatmış halde saçımı okşarken.

TelekineziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin