7- Zafer

1.1K 134 23
                                    

Hava neredeyse kararmak üzereydi ve artık kaldırıma aralıklarla dizilmiş olan sokak lambaları etrafı aydınlatmaya başlamıştı. Kapıya geldiğimde kendimi çok bitkin hissediyordum ama aynı zamanda da üzerimde saçma bir hafiflik vardı. Huzurlu gibi falan hissesiyordum.

Kendi kendime sırıtarak kapıyı açtım ve bir elimle bavulumu sürükleyerek, bir elimle de ağrıyan belimi tutarak içeriye geçtim.

Anahtarlarımı vestiyerdeki çanağın içine atarak kapıyı arkamdan kapatıp bavulumu yatak odama sürükledim ve kendimi yüzüstü yatağa bıraktım. Son zamanlarda aylaklık yapmayı kendime bir hobi edinmiştim ama zaten bu olağanüstü durumun da bunun için olduğuna inanıyordum, bu benim ödülümdü.

Bu yüzden üzerimdekileri bile çıkarmadan yattığım yerde sızmak tam da planladığım şeydi. Ve sonra yarın güneş batana kadar uyumaya devam edecektim. Çünkü ödülümün en güzel yanı, istediğim yerde, istediğim zaman uyuyabilirdim. Tüm o uykusuz gecelere son!

Ama önce çalan kapıya bakmalıyım.

Suratımı yataktan sökerek kalktım ve kapıya gittim.

"Ah, merhaba, Mrs. Jones." dedim kadının buraya gelmiş olmasına şaşırarak.

"Demek geldin." dediğindeyse gözlerimi kırpıştırarak ona bakmaya devam ettim. İçeriye geçerken gürültü yapmadığımdan emindim, sorunun ne olduğunu merak ediyordum. "Yüzün solgun görünüyor."

"Eve henüz gelmiştim. Sanırım biraz uykuya ihtiyacım var."

Gülümseyerek ve en kibar halimle verdiğim cevaba rağmen kadın beni memnuniyetsiz bir ifadeyle süzmekten başka bir tepki vermemişti.

"Eh..." diye mırıldandım ne diyeceğimi bilemeden. "Nasılsınız?"

Kadın aynı memnuniyetsiz ifadeyle homurdandıktan sonra, "Sen yokken arkadaşın uğradı." dedi.

"Öyle mi?"

"Kapında bağırırken buldum onu. Biraz kaçığa benziyordu bana sorarsan."

Kıkırdayarak "Bağırıyor muydu?" diye sordum. Bu kimdi, gerçekten merak ediyordum. Charlie'nin gerçekten tuhaf arkadaşları olmalıydı. Ama sonra aklıma Luke geldi ve onu yargılamamaya karar verdim.

"Öyle. Sana uğradığını söylememi istedi. Adını da söyledi ama unuttum."

"Nasıl biriydi?" diye sorduğumda, kadın gerçekten de benden bıkmış görünüyordu ama sorumun cevabını almam sonradan önemli olabilirdi.

"Kaçığa benziyordu, dedim ya. Garip saçları ve tüm o dövmeleriyle... Ve çok uzun boyluydu."

Uzun boy, garip saç, dövme...

"Adı... Adı Michael olabilir mi, Mrs Jones?"

"Hah! Evet, Michael."

Demek beni aramaya gelmişti.

Suratımda bir sırıtış oluşurken Mrs. Jones'a teşekkür ettim. Kadın kendi kendine mırıldanarak basamakları çıkarken içimde büyüyen garip heyecanla ona el salladıktan sonra içeriye geçip kapıyı arkamdan kapadım.

Anlaşılan uyumayı biraz daha ertelemem gerekecekti.

Yaklaşık bir aydır Charlotte Simmons'ın bedeninde yaşıyordum. Ama ben, Michael Clifford'dım.

Onun hayatını yaşarken bu tabii ki tüm olumlu şeylerin yanında bazı karışıklıkları ve sorumlulukları da beraberinde getiriyordu. Karışıklıklar konusu çok karışık olduğu için bir anda anlatmak mümkün değil.

Being Michael CliffordWhere stories live. Discover now