%17

278 54 7
                                    

Phil Lester'la, mutluluk kaynağıyla Mario Kart oynamak, onu yenmek, Dan Howell'a tahmin edebileceğinden de fazla mutluluk getirmişti.

Dan'e sadece yenmenin memnuniyetini vermiyordu; Phil'in kaybetmesine verdiği tepkisi de çok komikti.

"Ssss - Shine bright like a dimond -"* (Phil, ingilizce "shit" kelimesini söylememek için böyle bir kelime oyunu yapmıştır.) diye homurdandı Phil, küfretmeme konusunda kendine hakim olmaya çalışıyordu.

Dan'in ona bakışını görebilseydi; o dünyadaki her şeymiş gibi baktığı zaman.

İyi şeylerin sonları vardır. Ve o an da Dan'in zil sesiyle sonlandı.

"Merhaba?" dedi ve kim olduğunu anlamaya çalışırken bir saniye durdu.

"D- Dan?"

Adrian. Dan, konuşmak için nasıl mücadele ettiğini duydu. Bu kalbini parçalara ayırdı.

"Adrian?" neden olduğunu bilmeyerek fısıldadı.

"D-Dan," Adrian ağlıyordu. Hıçkırıyordu.

"Ade? İyi misin? Ade?" Dan konuşamıyordu, boğazı kurumuştu.

Phil ona baktı, son derece endişeli görünüyordu.

"Babam, Dan. Artık kaldıramıyorum. Ne-Neredesin? Artık dayanamıyorum-"

Dan de ağlıyordu.

"Adrian -hayır- lütfen, sana yalvarıyorum. Ne yapmayı düşünüyorsan, yapma, Adrian. Ade. Lütfen-"

"Üzgünüm, Dan. Ama artık yapamıyorum-"

Phil aniden telefonu Dan'den çekip aldı ve Dan şaşırırken aynı zamanda kızdı.

Phil şuan hissettiği şeyin ciddiyetini anlamamış mıydı?

"Adrian?" Phil sakince telefonda konuştu.

Dan, çaresiz hissederek Phil'e baktı.

"Hayır, değilim. Adrian, ben ağabeyinin arkadaşıyım. Dinle, kim olduğum önemli değil. Önemli olan, şuan ne olacaksa düzelecek olması. Bugünden itibaren. Şimdi. Şuan. Ama kendini öldürmek. Bu çözüm değil."

Sessizlik oldu. Sonra Phil tekrar konuştu.

"Ağabeyin bahsettiğin şeyleri yaşadı. Ve o kalmak istiyor. Senin için. Ve sen de aynısını onun için yapmalısın. Onun sana, senin ona olduğun kadar ihtiyacı var."

Başka bir sessizlik.

"Bana nerde olduğunu söyle. Her şey şu andan itibaren düzelecek."

Durdu, ve sonra,

"Söz veriyorum. Her şey düzelecek."

Beş dakika içinde Dan ve Phil, Phil'in arabasıyla, pijamalarla, Phil'in evinden ayrıldı, ve son hızla 17. sokaktaki köprüye gittiler.

Hava çoktan kararmıştı.

Dan korkmuştu, Phil ise sakindi.

Dan, köprünün köşesinde çömelmiş olan Adrian'ı fark etti, ve Phil arabayı durdurdu.

Dan dışarı çıktı, ve Adrian onu görür görmez ayağa kalktı. İkisi de ağlarken birbirlerine sıkıca sarıldılar.

Phil gökyüzüne baktı.

Çok karanlıktı.

Ecstasy; phan (TÜRKÇE)Where stories live. Discover now