Adam umursamaz bir tavırla önüne döndü. Elleri direksiyonu kavramıştı bile.

"Yolcum var, lütfen çekilin."

Cebimden çıkardığım tüm parayı adamın görebileceği bir şekilde salladım. Buradaki meblağa onun aylık maaşı kadar olmalıydı. Elbetteki karşı çıkmak gibi bir aptallık yapmayacaktı.

"Yalvarırım size! Hepsini veririm."

Adam birkaç saniye yüzüme şüpheyle baktıktan sonra onay almak için arkasına dönüp çocuğa baktı. Çocuk da onaylarcasına kafasını salladığında bir an önce araca binmek için kapıyı araladım. Ancak adam beni durdurdu. Gözleri son derece kirli gözüken bedenimde gezinmişti.

"Hanımefendi, arkaya geçin."

Nedenini sorgulamadım. Kapıyı açıp binmek için yeltendiğimde çocuk yana doğru kaydı.
Ben yerime otururken gözleri çıplak ve kan içindeki ayaklarıma çarpmıştı. Kendimi nasıl açıklayabilirdim ki böyle bir durumda? Berbat bir haldeydim.

Üzerimi görmemesi için paltomu iyice önüme kapattım. Yine de çıplak bacaklarımdaki kurumaya yüz tutmuş olan kırmızı lekeleri oldukça net bir şekilde görebiliyordu.

Islak saçlarımı nefes almak için arkama attıktan sonra bulunduğum tataftaki camı açtım. Çocuğun dikkati tamamıyla üzerimdeydi ama benim aklım, şimdi bu çukurdan nasıl kurtulabileceğimde kalmıştı. Hiçbir çözüm yolu görünmüyordu. Alin'e karşı verebileceğim bir hesap bile yoktu. Kendimle beraber onun hayatını da yeterince mahvetmiştim.

"Nereye gideceksiniz?" Diyerek bize baktı şoför. Durumdan son derece rahatsız olduğunun farkındaydım ama alacağı para için hiç de böyle davranmıyordu.

İkimiz de gideceğimiz yerin adresini verdiğimizde başını salladı. Yakın olduğumuz için ilk önce beni bırakacaktı. Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Her şey geride kalmış, eski hayatıma geri dönmüştüm.

Üzerimde büyük bir yükle beraber.

Ama babam...

Masumiyet dolu yüzü yeniden zihnimin bir köşesinde canlandığında çaresizlikle dolan gözlerime engel olamadım. Olmaya gücüm de kalmamıştı zaten. Durduraksız bir şekilde ağlıyordum. Şoförle adamın ne yapacağını bilemeyerek bakıştığını gördüm ama bu durumu da umursayamadım.

Yolun sonu.

Yolun sonu.

Yolun sonu.

Zihnimde dönüp duran bu iki kelime, beni kendime düşman ediyordu. İçimdeki fütursuz kızla başa çıkamamıştım. Bugün buraya hiç gelmemeliydim. O hatayı yapmamalıydım.

Önüme uzatılan peçeteye bir süre sessizce baktım. İç çekişlerim artmıştı ama bir nebze de olsa ağlamam dinginleşmişti. Sadece üzerimdeki kara bulutları yok edemiyordum.

Peçeteyle yeniden dalıp gitmiştim ki, çocuk bana uzattığı eliyle yüzüme dokundu. İrkilerek kendimi geriye çektim. Karşımda endişeli bakışlarıyla beni izleyen biri vardı.

Bir yabancı.

Bana kimsenin böyle bakmasını istemiyordum.

THEMISWhere stories live. Discover now