"Teşekkür ederim, Zehra abla." Dedim ve aniden ona sarıldım. Uzun süre sonra ilk defa birine böyle içten sarılıyordum. Üstelik gerçekten içimden gelerek yapmıştım bunu. Kadın da normal olarak afallamıştı.

Karşısında Alin yoktu.
Ben vardım. Ama o bunu bilmiyordu.

Benim ardımdan o da kollarını sıkıca sardı ve bir süre o şekilde kaldık.

"Ah," dedi neşeyle.
"Sana en son 9 yaşındayken sarılabilmiştim. Sen hep çok huysuz bir kızdın. Bak şimdi şu haline! Ne sevimli oldun böyle." Hoşuna gittiğini biliyordum. Benim de gitmişti.

"Hadi ama. Seni uyandırmak için gelmiştim zaten. Kahvaltıya bekliyorlar. Kızacaklar şimdi."

Ailem.

Henüz onlarla tanışma fırsatı yakalayamamıştım.

Ama şimdi tanışacaktım işte.
Gerilmekten kendimi alı koyamıyordum.

Ayağa kalktım ve deniz manzarasıyla karşı karşıyayken güzelce esnedim. Bu manzara ruhumu dinginleştiriyor, beni dertlerimden uzaklaştırıyordu. Mucizevi bir ilaç gibiydi. Belki de buraya katlanmamı sağlayacak en önemli unsur sayılabilirdi.

Saate kısaca bir göz attım. 7.15. Bugün yeterince geç uyanmıştım.
Dersler 8.30 gibi başlıyordu.
Ancak hazırlanma sürem  yeterince uzun sürecekti.

Banyoya geçtim ve 5 dakikalık kısa bir duşun ardından iyice kurulanıp formamı aramaya başladım. Dün forma giymemeyi tercih etmiştim. Eski okulumuzda kurallar bu şekildeydi çünkü. İlk gün serbest giderdik hep. Ancak yaptığım ufak bir araştırma sayesinde şu anki okulumun sadece seçkin ve belli kesimden insanları barındırdığını fark etmiştim. Bu da belirli bir düzen demekti. Burslu olanların dışında herkesin parası vardı. Okul zenginlere yönelik tasarlanmıştı. Öyle ki içinde buz pisti bile bulunuyordu!

Alin'in giyinme odasına giriş yaptığımda ağzım kocaman açıldı. Benim eski evimdeki odamdan çok daha büyüktü burası. Zenginlerin böyle dev soyunma odaları benim için her zaman gereksiz bir ayrıntıdan ibaretti. Oysa şimdi fark ediyordum ki buraya sığmayacak bir sürü kıyafeti daha vardı. Dün aldıklarımızla beraber. Alin uzun bir süre burada olmayacağına göre kıyafet koleksiyonun bir kısmını ihtiyacı olanlara verebileceğimi düşündüm.

Askıya asılmış olan ütülü üniformayı görür görmez elime aldım. Etek boyu yeterince kısaydı. Gömlek seçeneği ise son derece rahatsız ediciydi. Yine de  kollarındaki ve yakasındaki işlemeler güzel bir hava katmıştı. Askının bir yanındaki kravata ve Diğer yanındaki ipli armaya kısaca göz attım. Hangisini tercih edeceğimi bilemiyordum. Okul kıyafetinde bu kadar ekstra parçalar olması biraz yorucuydu. İpli armayı bir kenara koyup soyunmaya başladım.

Giyinme işini bitirip saçlarımı da güzelce kuruttuktan sonra aşağıya inmeye hazırdım. Biraz gecikmiş olmalıydım. Yine de laf edeceklerini düşünmüyordum. Yeterince  şaçma bir olurdu çünkü. Yine de böyle zengin insanların kendine özgü adap kurallarından bihaberdim.

Ancak şöyle bir problem vardı ki ben sabahları kahvaltı etmeyen bir insandım. Öğünlerim genelde 1 ya da 2'ydi. Fazladan pek bir şey yetmezdim. Buna rağmen de kilom normal düzeydeydi. Çok aşırı zayıf bir insan değildim.

Kalın topuklu ayakkabılarımın tıkırtısı eşliğinde yemek odasına giriş yaptığımda Handan hanım bana uzaktan kısa bir bakış attı. Üzerimdeki her şey olması gerektiği gibiydi. Formaliteye uygun kıyafetlerdi. Pek bir kusur bulabileceğini zannetmiyordum. O da bunun farkına vardı ve önüne dönüp telefonuyla uğraşmaya devam etti. Anlaşılan benimle bugün hiçbir diyalog kurmayacaktı.
Gülümsedim. İşime gelirdi.

THEMISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin