"Bu okul..." Dedi nefret dolu bir ifadeyle. "Bu okul benim hayatımı kararttı." İç çekti.
"Bak, babam beni sevmez. Annem de aynı şekilde. Sevilmeyen bir çocuk olduğum için lafım pek önemsenmiyor. Ben burada kalmak istemedim ama elbette ki beni dinleyen olmadı. Babamın bağlantıları yüzünden başka bir seçeneğim de hiç olmadı. Bu yılı da bu okulda geçiremem. Hele ki yaşadıklarımdan sonra, asla."

"Peki bunlarla benim ne alakam var?" Diye çıkıştım. Öfkeliydim çünkü beni kullanarak kendininkiyle beraber benim hayatımı da mahvetmek üzereydi.

"Seni yıllar önce gördüm. İlk başta bende inanamadım böyle bir ikizimin olduğuna. Aynı anne babaya sahip değiliz ama görünüşümüz aynı. Seni gördükten sonra önemli bir karar verdim ve  ismimi değiştirttim. Bir şekilde beni dinleyeceğini ve sana yardım etmeme izin vereceğini düşündüm. Elbette sende bana etmiş olacaktın."

Bu nasıl bir plandı böyle...
Saçmalık.

"Halanla konuştum. Bana her şeyi o anlattı. Beraber bir plan yaptık ve anneni yollayarak seni benim yerime geçirdik." Dedi. Çok rahattı ve normal bir şeyden bahsediyormuş gibi davranıyordu.

"Bunun için bana kızacaksın biliyorum her şey senden habersiz oldu. Çok haklısın. Ancak sen şimdi ortaya çıkıp tüm gerçekleri anlatsan bile kimse sana inanmayacak. Ayrıca, senden gelip bunu yüz yüze istesem kabul etmeyeceğini de biliyordum."

Ona dehşet içinde bakıyordum. Böyle bir şeyi nasıl yapabilirdi? Halam... nasıl kabul etmişti?

Elbette ki para için.

Peki şu an onu kabul edeceğimi nasıl düşünürdü? Bundan nasıl bu kadar emin olup her şeyi düzenleyebilmişti.

"Sadede geliyorum. Senden 1 yıllığına benim yerime geçmeni istiyorum. Karşılığında annene ve sana çok güzel bir yaşam vaad ediyorum. İstediğin mevkiye ulaşacaksın. Gerekirse sözleşme bile imzalayacağım."

Söylediği şeylerin gerçekçilik payı bile yoktu. Sunduğu teklifi kabul edilebilir bir yanı hiç yoktu.

"Sen resmen bunu bana pazardan elma alıyormuş gibi söylüyorsun!" Dedim öfkeyle. "Hayatıma sen mi karar veriyorsun!? Halamla beraber üstelik. Bu benim hayatım. Benim. Uzak dur. Bu saçmalığı da bitiyorum. Her şeyi gidip anlatacağım. Sen, ruh hastasısın!"

Tam arkamı dönmüştüm ki kolumdan beni yakalayarak durdurdu. Ona daha fazla söz hakkı tanımayacaktım. Nasıl o benim hayatım hakkında bana nasıl tanımadıysa...

"Baban yaşıyor." Dedi gözlerini yere çevirerek. Duyduğum şeyi uzun bir süre algılayamadım

"Ne diyorsun sen?" Dedim gözlerinin içine yüreğimde  hissettiğim derin ve sarsıcı acıyla bakarken.

"Baban ölmedi."

Kendi kendime güldüm. Sinirlerim yeterince gerilmişti. Böyle bir konuda benimle alay etmesi... Kabul edebileceğim bir şey değildi.

"Dalga mı geçiyorsun? Böyle bir konuyla hemde!"

"Bana inanman için her şeyi yaparım. Baban şu an yurt dışında tedavi görüyor."

"Saçmalık!" Dedim elimi  havada sallayarak. Kalbim sızlıyordu. Burnuma babamın kokusu doluyordu. Böyle bir şeyi olamazdı. Mümkün değildi. Onu ellerimle gömmüştüm ben.

Toprağına gülleri ben dikmiştim.

"Bak." Dedi elindeki telefonu yüzüne doğru çevirerek.

Telefondaki görüntüyle yüreğim burkuldu. Nefesim kesildi ve dizlerim boşaldı. Yere yıkıldım. Göz yaşlarım yanağımı suluyordu.

İnanma dedim kendi kendime.
Ama ya gerçekse?

THEMISजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें