✦analeisa✦
p r o l o g: saniyeler
b ö l ü m ş a r k ı s ı: bittersweet tragedy-melanie martinez
✦✦✦
Kapıdaki görevli adımı sorana dek kim veya ne olduğumdan emin değildim. Neden burada olduğumdan, zamandan, nasıl buraya geldiğimden. Fakat bir şeyden emindim ki, beni buraya çeken şey sadece sokak lambasındaki broşür değildi, Wayne'in piyasanın en güvenilir ve zengin adamı olması da değildi (ki bu hafta çalmam gereken her şeyi cebe indirmiştim, daha fazlasına gerek yoktu) ancak paslı bir demir plakanın ardına saklanmış geçmişimin izlerini takip etmiş olduğumu düşünmüştüm buraya çıkan sokağın asfaltı topuklu ayakkabılarımdan çıkan her tok sesle kafamı daha da uzaklara götürüp, hep başka bir umut ışığına aç kalmamı, hep başka bir hayale susamamı sağlarken.
Belki de kendimi kandırıyordum, belki de sadece eğlenmek için buradaydım.
"Bayan, beni duyabiliyor musunuz?"
Görevlinin ilk karşılaştığımızda bana yönelttiği hoşgörülü sesinin düşüncelere dalmam ile sabırsız bir nidaya dönüştüğünü fark edince silkinerek kendime geldim.
"Evet, kusura bakmayın." Affımdan dolayı onu bir hizmetli gibi görmeyen sayılı insanlardan olduğumu anlamış olmalıydı ki yüzüne küçük fakat insana bulaşan bir tebessüm yükledi.
"İsminiz?" diye sordu dudaklarını yalayıp elindeki listeyi kontrol etmeye hazırlanarak.
"Annie Ruccy."
Kadın yakasını düzeltti ve listeyi birkaç saniye kontrol ettikten sonra bana döndü ve üzgün bir sesle,
"Üzgünüm, listede gözükmüyorsunuz-" dedi. Ah, acaba neden şaşırmamıştım.
"- ancak göbek adınız falan varsa o şekilde söylerseniz belki listede isminizi bulabilirim." Yüzündeki tebessüm eksilmemişti. Bu kadına cidden insan gibi davranmıyor olmalıydılar. Normalde birine böyle davranacağını hiç sanmıyordum.
Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım ve dışarı verdim. Gözlerimi açtığımda kadının durduğu masanın arkasındaki camdan birinin gözlerinin üstümde olduğunu fark ettim. Hafif kirli sakalı ve hafifçe ak düşmüş saçları ile, iri yapısı sayesinde takım elbisesi ve siyah papyonu ile kapatmaya çalıştığı kasları gömleğinden belli olan otuzlu yaşlarına yeni girmiş bir adam beni izliyordu. Hem de öyle bir süzüyordu ki, biraz daha böyle bakmaya devam ederse giysilerimin 3.52 saniye sonra yerde olacağından emindim.
Bruce Wayne..?
Kadın baktığım yere baktı ve Wayne'in orada olduğunu gördü, ben de belki aralarında mimiksel bir konuşma geçer diye oraya bakmıyormuş gibi yaparak gözümü uzaktaki yiyecek standına çevirdim. Büyük ihtimalle onlar çikolata şelalesi ile aşk yaşadığımı düşünüyorlardı fakat ben onları dikizliyordum.
O sırada çalışan buraya döndü ve bana geçebileceğimi belirten bir bakış attı. Wayne ise derince bir nefes aldı ve yüzüne belki diğer insanların anlayamayacağı ama sokakta yıllar geçirmemin armağanı ile benim sahteliğini anlayabildiğim bir gülümseme yerleştirdi.
Buraya geldiğini fark ettiğimde ise benim de gözlerim açılıp düğmeden gözleri olan bebeklerin kocaman gözleri gibi olmuştu. Arkamı dönüp gitmek için hareketlendim fakat Wayne yanımıza çoktan ulaşmıştı. Straplez siya elbisemin açık bıraktığı omzumda sıcak bir el hissedince ürpermemek için kendimi zor tuttum.
Wayne koluma girdi.
Bunu fark edince gülmemek için kendimi zor tuttum ve ağzımdan hipopotam ağlamasına benzer bir ses çıktı (ki hiç ağlayan bir hipopotam görmediğimden bunu nasıl tasvirlediğimi bilmiyordum bile), elimde olmadan kıkırdadım.
Wayne bana cidden delicilik ve ölümcülük seviyesini 1'den 10'a kadar bir sayıyla nitelendirmem gerekse 11 diyebileceğim bir bakış attı. Ben de eski ciddiyetime (?) geri dönmek zorunda kaldım.
Wayne ne olduğunu anlamaz bakışlarım üzerinde olmasına rağmen beni sürüklemeye başladı, bu ortamda sıkıntı çıkarırsam sonumun iyi olmayacağı kesindi bu yüzden gıkımı çıkarmadım ve beni bilmediğim koridorlardan geçirirken ses etmedim.
En sonunda bir kapıya gelmiştik, bu malikânenin diğer odalarının kapıları gibi muhteşem işçilikle tasarımlanmış güzel ve pahalı olduğu görünüşünden belli olan bir kapıya benzemiyordu, daha çok kahverengi-bej renkteki çizgili duvar kâğıdına kamufle edilmeye çalışılmış bir kapıydı. Bir çeşit gizli geçit olabilirdi. Şu ana dek paniklemememin nedenini Wayne'in bir tecavüzcülük namının olmadığını bilmeme yüklüyordum çünkü beni buraya neden getirdiği büyük bir tartışma konusu olabilirdi.
Ardından arkamızda ayak sesleri duydum.
Kafamı oraya doğru çevirdim fakat Wayne kimin geldiğini biliyormuş gibi kılını bile kıpırdatmamıştı, kapıyla oynamaya devam ediyordu.
Bize doğru yürüyenler sarışın, iri yapılı ve benimkiler gibi yosun yeşili gözleri olan bir adam ile esmer, kahverengi gür saçları ve kahverengi parlak gözleri olan bir kadındı. Ben onları gözlerimle adeta soyarak süzmeyi bitirdiğimde kapıdaki yine kamufle edilmiş şifre girme bölümünden bir 'tıkırt' sesi geldi.
Bize doğru gelenler hızlarını kesmiyorlardı ve Wayne kapıyı açarak beni odaya çoktan sürüklemişti bile. O sırada panik atağımın gelişinin habercisi olan, hızlanan kalp atışlarımı hissettim. Esmer kadın kaşlarını çatarak bana bakmayı sürdürüyordu fakat gözlerinde endişeyi de görmem beni de korkutmaya başlamıştı.
O sırada geldiğimiz yeri incelemeye başladım. Buraya nasıl geldiğimizi anlamamıştım bile, tıpkı buraya neden geldiğimi bilmediğim gibi. Geceyi çıkaracağımdan emin bile değildim, bağırmaya çalışıyordum, boğazım yırtılana dek çığlık atmak istiyordum fakat sanki ses tellerim birbirine düğümlenmişti, yapabildiğim tek şey panik atak krizimin gelmesini beklemekti. Bu insanların kim olduğunu bilmiyordum ve beni neden şiddetle arzu ettiklerini anlayamıyordum.
Bulunduğumuz yer bir oda değildi, burası bir mağaraydı ve adımımızı hareket halindeyken bile üstünde olduğumuzu idrak edemediğim asansörden attığımız anda yüzlerce yarasa ciyaklamaya ve uçarak kaçmaya başladı.
Bu arada ben hâlâ çığlık at(a)mıyordum.
Yarasalardan birinin suratıma doğru geldiğini gördüğümde ise panik atağım kırmızı çizgiyi artık aştığını belirtti ve boğazımdaki düğüm çözüldü. Sonunda nükteli bir çığlık dudaklarımdan döküldü.
Çığlığım ile birlikte mağaradaki tüm akan sular, şelalelerin şırlayışı durdu. Çığlığım bittiğinde ise mağarada bir damla bile su duvarlarda kalmayacak şekilde bir araya toplandılar ve büyük bir hızla bize gelmeye başladılar.Çarpışma gerçekleşmeden saniyeler önce Wayne'in kolumu bıraktığını hissetmiştim, gözlerim beyaz bir ışık görmeye hazırlanmadan önce ona baktığımda esmer kadın ve sarışın adamın yanına gittiğini gördüm. Tek desteğim kolumu bıraktığı için dizlerimin bağı çözülmüş gibi yere yığıldım. Sular çok büyük bir tazyik ile bize çarptığında ise ölmediğimi ve suyun altında gözümü açabildiğimi görünce sarışın adamın arkasına esmeri ve Wayne'i alarak eli ile bir süper nova gibi suları şeffaf bir kalkanımsı şey ile geri püskürttüğünü gördüm.
Bunlar insan değil, oldu düşünebildiğim tek şey gözlerim kapanmadan önce.
En azından bir tanesi.
✦✦✦
Tekrardan merhaba! Prologun sonuna geldik, beğendiyseniz oy vermeyi unutmayın. Yorumlarınızı bekliyorum.
Görüşürüz!
*zey out*
ВЫ ЧИТАЕТЕ
Analeisa ✦ bruce wayne • DC
Фанфикшн[2016 YILI TEOGS SINAVI NEDENİ İLE 2017 MAYIS AYINA KADAR ASKIDADIR.] Okyanusun derinliklerinde gizli olan birçok şey vardır, bunlar zamanında batmış gemilerin kalıntıları, belki defineler, belki de kaybolmuş eşyalar gibi sıradan şeyler olabilir. P...
