Gideceksin, Biliyorum

5.6K 612 245
                                    

aptal ve sıkıcı bir geçiş bölümüydü şimdiden özür dilerim,kafam çok dolu
ve,ah bir vhope yayımladım,vaktini ayırmak isteyenleri beklerim

Hayatımda takip edebildiğim tek şey,ne kadar dengesiz olduğumdu.Ne kadar boş ve belirsiz olduğum.Hiçbir şeyin farkında olmayışımdı.Minnet duymaya çalıştığım her şeye öfkelenmemdi.Değer bilmemem.O anı yaşayamamam.Bir şeyleri becerememem.

Saat neredeyse bire gelmek üzereydi.Sıcak gecede oturmuş,düşünüyordum.Kulaklığımdan gelen acı yüklü ses gözlerimin bir dolup bir kurumasına yol açıyordu.Üzüntüm bile dengesizdi.Bir kaç saat önce nirvanayı bulmuş olduğuma yemin edebilirdim.Jimin ile öpüşmüştüm.Ah,hemde ne öpüşmüştüm.Düşüncesi şu an bile kalbimi hızlandırıyor,sıcak olan odamın daha da sıcaklaşmasını sağlıyor ve yüzüme bir gülümseme yayıyordu.

Kendi içimde bir şeyleri çözmem gerektiğini yüzüme bağıran hayatı,uzun süre görmezden gelmiştim.Fakat ben ne kadar beynimle onu görmezden gelsemde,kalbim sırf bana inat olsun diye her şeye tepki veriyordu.Konu Jimin olunca ise,kontrolümden çıkıyordu.Ama bunu kabul etmekte zorlanmamıştım.Kalbime yüklediğim tek doğru duyguydu sanırım.Sevgi.Birini seviyor olmak.Ama bu,annemi sevdiğim gibi bir sevgi değildi.Ya da Jinhwan'ı sevdiğim gibi bir sevgi değildi.Bu parmak uçlarımı gıdıklayan bir şeydi.Kalbimi kurcalayan,beynimi tepetaklak eden.Hayatımdaki tüm pastel renkleri canlı görmemi sağlayan bir şeydi.Çünkü o ışıldıyordu.Aydınlatıyordu heryeri,herşeyi.

Onu utanmazca sevmek istiyordum.Şehvet ve tutkuyla.Fakat kıyamıyordum.Daha gözlerinin içine doğru düzgün bakamazken,şehvet benim neyimeydi?Onu temiz seviyordum.Çünkü o temizdi.Biraz daha cesaretli olsam,alnının bitip saçlarının başladığı yeri öpmek isterdim.Ona öpücükler saçmak isterdim.Parmak uçlarına ve tombul ellerine.Bileğindeki kemiğe.Burnunun minik çıkıntısına.Hafifçe çarpık olan ön dişlerine ve minicik gözlerine.Onu öpmek isterdim.Ruhundan,kalbinden.Benim yaşımda birine göre,fazla büyük konuşuyordum.Ya da abartı belki.Bir kaç yıl sonra güleceğim yada bir kaç gün sonra bile gülüyor olabileceğim şeyler olabilirdi.Fakat şu an için en anlamlısı,bu gibi geliyordu.

Kendi yaşantımda yapamadığım ne varsa,Jimin ile iken çok kolay şekilde gerçekleşiyordu.Onunla olduğum her an,anı yaşamıştım mesela.Oturup birbirimizi izlediğimiz saniyeler bile doluydu.Sadece yüzüne,hatlarına tekrar tekrar baktığım saniyeler bile anlamlıydı.Sanırım onu sevme sebeplerimden biride buydu.En ufak şeyi bile anlamlı ve özel yapabiliyordu.

Neden beni hayatına aldığını düşündüm.İlk başta bankta rezil şekilde oturan bana neden sigara vermeye tenezzül ettiğini.Benimle neden konuştuğunu,neden adımı sorduğunu.Neden beni evine aldığını.Neden hayatına aldığını.Neden kalbine aldığını.

Bende ne gördüğünü merak ediyordum.Çünkü bana göre,görülecek bir şeyim yoktu.Her zaman ki bendim işte.Küçük bir belirsizliktim.Hiç bir yere ve hiç bir şeye ait olmayan bir şeydim.Doğru değildim ama hatada değildim.Siliktim.Sanırım söylenmesi gereken buydu.Siliktim.Öylesine doğmuş,öylesine yaşayan ve öylesine ölecek biriydim.Fakat yine öyle bir anda,her şey tersine dönmüştü.

Öylesine yaşadığım hayatıma giren turuncu saçlı minik şey tüm rutinimi değiştirip kalbim ve beynimi alt etmişti.Bir yetmiş beş boyundaydı ama gücü her şeye yetebiliyordu.Kalbimi kaldırabiliyordu.Acının ve üzüntünün katmanlarca biriktiği bu kalbimi çok kolaymış gibi kaldırıyordu.

Oturduğum yatağa uzanıp gözlerimi tavandaki fosforlu yıldızlara diktim.Bir keresinde Jimin'e bu yıldızlardan bahsetmiştim.Onları görmek istediğini söylemişti.Sahi,neden hiç çağırmamıştımki?Son zamanlarda onun evinde kendi evimden daha çok bulunmama rağmen,bir kere bile bize davet etmemiştim.Aptaldım.En kısa zamanda onu buraya çağırmayı,ve yatağıma uzanıp bu yıldızları izlemeyi aklıma not ettim.Hiç bir özellikleri yoktu.Biz baktığımız için özel olacaklardı.

Jimin ile yollarımızın,sonsuza kadar beraber olmayacağını biliyordum.Çünkü herkes giderdi.Her iyi şeyinde sonu gelirdi.Jimin gidecekti.Ve ben yıkılacaktım.Son yıkılmam olacaktı.Kimse elimden tutup beni çekmeyecekti.Yıllardır birinin beni tutup çekmesini bekliyordum.O kişiyi bulmuştum.Beni elimden çekmişti.Düşüp sıkıştığım kuyunun dışından eğilmiş ve içeride olan benim elime asılıp ayaklarımı yerden kesmişti.Fakat Jimin'de bir insandı ve özel güçleri yoktu.Yorulacaktı.Ve her şeye rağmen,öylece bırakacaktı.Sonrada gidecekti.Söylenenler ve yaşananların hiçbir anlamı olmayacaktı.Her şey kuyunun dışında kalacaktı.Kimse de bir daha eğilip o kuyuya bakmaya tenezzül etmeyecekti.

Hayat böyleydi.Kimisine ışıl ışıldı.Güneş gibiydi.Kimisine ise kafasına esti mi iyi davranırdı.Kimisinin ise üstüne yağmur yağdırır ve estirdiği rüzgarı ile yere düşürürdü.

Uzun zamandır düşmüş şekilde devam etmiştim zaten.Şu an dizlerimin üstündeydim.Ve tam ayağa kalkar gibi olduğumda,ayaklarımın üstüne dikileceğim anda elim bırakılacak ve ben daha kendim ayakta durmayı denemeden rüzgar esecekti.Sonra da öylece kalacaktım.Düşüşüm,bu sefer çakılma olacaktı.Çamurlu zemine düşecek ve mahvolacaktım.Pisliğin içine göçecek ve kıpırdayamayacaktım.Oradaki tek temiz şey göz yaşlarım olacaktı.

Yattığım yerde doğruldum.Gözümün kararması ile bir süre olduğum yerde durdum.Ayaklarımı sürüyerek mutfağa gittim ve su içip balkona çıktım.Sıcak olmasına rağmen gecelerdeki anlamsız serinlik hoşuma gidiyordu.Kuşların çıkardığı tek tük sesler ve caddelerin boşluğu da hoşuma gidiyordu.

Kenardaki sandalyelerden birine oturdum ve bacaklarımı kendime çekip aşağı izlemeye başladım.Jimin'in yanımda olmasını isterdim.Karşımda oturuyor da olabilirdi ya da aşağıdan bana bakıyor.Odamda uyuyor da olabilirdi.Ne yaptığını merak ettim.Bir kaç dakika önce onunda gideceğini düşünürken yapabildiğim tek şey onu aklımdan atamamaktı.Burada olduğunu hayal etmek ve sırıtmayı engelleyemememdi.Umut acizceydi.Gideceğine inanırken,ve bunu bilirken,elimden tutmasını istiyordum.Beni sürekli görmesi için her zaman acı çekmeye alışabilirdim.Kendim,umurumda değildim.Geriye benden kalmamıştı çünkü.Çünkü sadece onunlayken vardım ben.

Esen rüzgar titreyip üşümemi sağlamıştı.Sandalyeden kalktım ve mutfağı aşıp odama geçtim.Aptal kapımı zorlanarak kapattım ve penceremin önüne yığılmış perdeyi hışımla açıp içime derin bir nefes çektim.Gözlerimi kapattım ve elimi pervaza dayayıp düşündüm bir süre.Teli ittirdim ve bedenimi pencereden dışarı çıkardım.Şu an aşağı uçsam,ne olurdu?

Şu an defolup gitsem ve bir daha geri dönmesem.Banyo dolabındaki hapları yutsam bir bir.Babamın kullandığı tıraş bıçaklarının işlevselliğini göstersem herkese ne olurdu?Arkamdan ağlarlar mıydı?Kim ağlardı ki benim için?Annem ve belki de babam.Biraz düşündüm ve aramız iyi olmadığı için kafamdaki listede babamın adının üstüne bir çizik attım.Hiç bir zaman beklentisini karşılayamadığımı söylediği için gidişim sayesinde bir şey beklemez ve kafası rahat olurdu sanırım.

Ah,Jinhwan'ı büyük bir depresyona sokardım sanırım.Aptal çocuk ağlardı arkamdan.Sırıtmama engel olamadım.

Ve Jimin.Ne yapardı bilmiyorum.Bunu gerçekten bilmiyorum.Kestiremiyorum.Bir kaç gün ağlar ve sonra hayatına devam mı ederdi?Yoksa umurunda bile olmaz mıydım?Belki de yaktığı her sigarada beni hatırlardı.İşte bu güzel olurdu.

Yaşla dolu gözlerimi kuruladım ve bedenimi geri çektim.Bir bok beceremeyecek kadar aptaldım.

Gelen cesaret ile telefonumu aldım ve Jimin'i aramaya başladım.Kalbim hızlı atıyordu.Çok hızlı atıyordu.Ama durmadım.Uykulu sese hızlıca cevap verdim.

''Jungkook soru-"

"Bugün ölsem ne yapardın?"

Sol yanağıma akan yaşı hızlıca sildim ve derin nefesler alarak cevabımı bekledim.

''Ne anlama-"

"Dedim ki bugün ölsem ne yapardın Park Jimin?"

Bir süre ses gelmedi.Sonrasında duyduğum kelimeler ise yaşlar içinde telefonu kapatmama yol açtı.

''Yarın ölürdüm."

Your Lover Boy ℘JiKookWhere stories live. Discover now