Hannah Longbottom ile Röportaj

146 12 1
                                    

Ağustos ayı ne yazık ki bitişe yaklaştı, yazısı son haftada olan bendeniz de oturup düşündüm kiminle röportaj yapsam bu ay diye.

Geçen hafta çok fena hasta olduğum için Bu Hafta Neler Var'ı dahi yazamamıştım, fark etmişsinizdir belki. Telafi olarak uzun bir yazıyla buluşturmaya karar verdim sizi. Güzeller güzeli savaş kahramanı Hannah Longbottom'a merhaba deyin!

 Güzeller güzeli savaş kahramanı Hannah Longbottom'a merhaba deyin!

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Yazıdan önce kısaca onu tanıtmak istiyorum. 1979 doğumlu Hannah, melez bir büyücüdür ve Hufflepuff'a seçilmiştir. Bir Hufflepuff'tan bekleneceği gibi arkadaşlarına sadık olmuş ve hayatı pahasına okulunu savaşta korumak için savaşmıştır.

Hannah'la röportaj yapmak için Çatlak Kazana gittim, Profesör Longbottom ile orada yaşıyorlar ve bu çok havalı... İçeride olan birkaç müşterinin gitmesini bekledik -Hannah biraz onları kovmuş olabilir- ve Hannah bize iki kaymak birası hazırlarken ben de mavi ses kayıt cihazımı ortaya koydum ve kaymak biraları ile Hannah gelince tuşa bastım ve başladık.

İlk sorumu uzun zamandır sormak istediğim bir şeydi. Bir Hufflepuff olmamız dedikodu yapmamıza engel değildir, biz de hiç çekinmeden yapardık ve birçok kez Profesör Longbottom'ın Çatlak Kazan'da oturmasının ne kadar havalı olduğunu konuşmuştuk aramızda. Ben de, "Hannah, şunu hep merak etmişimdir Çatlak Kazan'da oturmak kimin fikriydi? Biz öğrenciler olarak buraya bayılıyoruz da." dedim fazla hayran kalmış görünmemeye çalışarak.

Hannah içeriye bir göz gezdirdi. Burayı sevdiği belli oluyordu. "Aslında tamamen tesadüf Lena. Eski sahipleri başka yere taşınmak istediklerini söylemişler etrafta sürekli. O sıralar da biz de kalacak yer bakıyorduk ve Neville'nin ısrarı ile kendimi burada buldum. Aslında gayet hoş yer ama alışmak biraz zaman alıyor."

Biraz Rita'ya malzemelik konulara geçiş yaptım ve "Pek Profesör Longbottom ile evlenmeye nasıl karar verdiniz?"

İşte bu kısmı hüzünlü bir gülümseme ile anlatmaya başladı. "Hogwarts'tayken okulu bir süreliğine bırakmak zorunda kalmıştım, şeyden- annem öldüğünden. Neville ilk ondan sonra yakın olduk sanırım. O büyüleyici biriydi, bir Gryffindor olmasa kesin Hufflepuff olacağından eminim. Yardıma ihtiyacı olan birini görünce yardım etmeden duramıyor.

Dumbledore'un Ordusu ile de arkadaşlığımız gelişti, tabi müzik grubu olandan bahsetmiyorum." -Hannah'nın şakasına şapka çıkarıyorum - "Aslında bu da birden oldu gibi, Neville'yi tanıdıkça ondan etkilenmemek mümkün değil. Mezun olduktan sonra arkadaşlığımızı sürdürdük, tabi her şey zamanla gelişti ve görüyorsun işte, küçük Frank ile harika bir aileyiz."

Aslında Frank'i pek göremiyordum yani o şu an burada değildi ama bozuntuya vermeden devam ettim

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Aslında Frank'i pek göremiyordum yani o şu an burada değildi ama bozuntuya vermeden devam ettim.

"Hogwarts arkadaşlarınla aranın iyi olduğunu duydum, hala eskisi gibi görüşüyor musunuz?" dediğimde Hannah'nın gülen yüzü biraz soldu.

Yüz ifadesinden çok önemli hayat dersi verecek abla pozuna girdiğini görebiliyordunuz. "Güzel soru... Lena, onlarla eskisi gibi görüşmeyi çok isterdim ama bilirsin herkes iş buldu evlendi ve bir yerlere dağıldı. Öğrenciyken yazın Dünya'nın bir ucuna gitsen de okul başladığında yeniden bir arada olacağını bilirdin ama büyüyünce hayat eskisi gibi güzel olmuyor." Yüzümdeki ifade falan dikkatini çekmiş olsa gerek, "Büyüyünce anlayacaksın." dedi. Eh, peki o zaman.

Konuyu değiştirmek için aklıma ilk gelen şeyi sordum. "Hogwarts'a yeni başlayanlara verebileceğin tavsiye var mı acaba? Bilirsin yine şu "Hufflepuff'ın hiçbir özelliği yok lütfen oraya düşmeyeyim" diyen" tiplerden doldu etraf ve bu biraz can sıkıcı."

Hannah sırıttı. "Eh, onlar her zaman oluyorlar pek şaşırmadım. Başta ben de biraz öyle hissetmiştim yani o küçücük yaşta okula gelip konuşan bir şapka ile binana seçilmen biraz ilginç şey doğrusu ve etrafta da sürekli bir baskıyla karşılaşabiliyorsun bu Slytherin aileler arasında çok oluyor.

Benim yılımda ilk adı okunan bendim, Aboott'tan önce gelen bir soy ad bulmak zordur zaten, yeni okuldaki ilk seçilen öğrenciydim ama bir şekilde Hufflepuff'a ait olduğumu hissetmiştim. Yani size diyorum yeni başlayacak olanlar, kalbinizin sesini dinleyin. Her bina birbirinden mükemmeldir."

Konuşmasını bitirmiş gibi biraz duraksasa da hızla konuşmaya devam etti.

"Hem nedir bu Hufflepuff'lar hiçbir işe yaramaz saçmalığı? Newt Scamander Hufflepuff'tı, Tonks da öyle ve de Cedric. Hepsi gayet kahramanlardı. Hufflepuff olmak korkulacak bir şey değil, gurur duymanız gerek!"

Hannah bir şeyleri parçalamaya başlamadan önce konuyu değiştirdim. "Cedric'in okuduğu yıllarda sen de Hogwarts'taydın, onun için neler hissettin?" Onun ölümü demeye dilim varmamıştı.

Hannah derin bir nefes alıp sakinleşti.

"Cedric ve ben... Biz yaş farkına rağmen epey yakındık. Aile dostluğu falan işte, bilirsin. Benden büyüktü, benden cesurdu ve harika biriydi. Ve- ve-" Bir şey söyleyecek gibi olsa da vazgeçip sustu.

Hem annesinin hem de yakın bir arkadaşının ölümünü görmüştü, bu cana yakın, güler yüzlü Hufflepuff için üzülmemek elde değildi.

Onu konuşmaktan kurtarmak için resmen bağırdım. "Aaa, bir koleksiyonun mu var?" Koşarak camdan bir dolap içinde duram yüzlerce karta baktım.

"Evet eskiden beri merakım olmuştu, Ernie ile toplamak hoşumuza giderdi."

"Bunlar Çikolatalı Kurbağa Kağıtları değil mi ya?" dediğimde Hannah'ın bakışlarını gördüm. Gergince kıkırdadım. "Demek istedim ki vay, bunlar Çikolatalı Kurbağa Kağıtları değil mi?" Hannah anında gülümsedi. "Evet öyleler."

Pekala, koleksiyon yapmak için değişik bir seçenekti ama bir arada ne kadar güzel durduklarını görünce insanın biriktiresi geliyordu.

"Ne zamandır biriktiriyorsun?" dediğimde kısa bir süre düşündü. "Bilemiyorum bayağı oldu, zaten orada gördüklerin Ernie'nin de kartları, tek başıma bu kadar toplayamazdım.

Ernie kim bilmiyordum ama yakın arkadaş oldukları belliydi. "Ernie yakın bir arkadaşın herhalde?" Başını salladı.

"Eskisi kadar görüşmesek de çok severim onu. Biraz fazla ön yargılıdır mı desem bilemedim, mesela Sırlar Odası açıldığında Harry'i Voldemort'un varisi sanmıştı, üstelik beni de ikna etmişti. Ne günlerdi ama... Bahse girmiştik, ben Voldemort'un varisi Draco Malfoy diyordum Ernie'yse Harry Potter."

İçeri giren küçük bir çocuk konuşmamızı bölüp ağlamaya başladığında Hannah özür dileyerek Frank'le ilgilenmek zorunda kaldı. Son olarak okuyucularımıza söylemek istediği şeyse "Hiçbir zorluğa rağmen yılmayın, onlar sizi güçlü yapar." oldu.

WITCH WEEKLY - AĞUSTOS 2016 (IV)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon