4

1.3K 48 5
                                    

Hayatımın akışı sadece bir günde değişmişti. Babamı kaybetmiştim, hayatıma vampirler girmişti, anlamını bile bilmediğim şeyler üzerine yemin etmiştim.

Annem babamı kaybetme şokunu atlatamadı. Ben mi? tüm olaylara karşı tepkisiz kalmaya çalışıyorum. Babasının cenazesinin üzerinden daha 3 gün geçmişken bir şeye tepki veremiyor insan tabii.

Hava kararmaya başlamıştı. Okula gitmiyordum ama yarın gitmeye kararlıyım.

Biraz daha eve kendimi tıkarsam en fazla iki gün içerisinde kafayı yemiş olurum büyük ihtimalle.

Ben uyurken kabuslar gördüğümde yanıma koşan babam artık burada değil.

Ne kadar bazen onun sesini duyuyormuşum gibi gelse de burada değildi işte.

Onun o kadife gibi sesini bir daha gerçekten hiç duyamayacaktım.

Babamın özel eşyalarından sadece günlüğünü gizlice alabilmiştim. Annemin onun günlüğünün olduğunu bile bilmediğinden eminim. Babam çok sır bir adamdı zaten.

Annem günlüğü görseydi muhtemelen hemen onu benden alırdı. Bense günlüğün sadece bana özel olduğuna inanıyordum babamdan bana kalan tek şey.

Günlük çekmecemdeydi kapımı kilitleyip günlüğü elime aldım. Deri kaplı sade bir günlüktü ve üzerinde babamın adı yazıyordu.

İlk sayfasını açmaya karar vermiştim ki annem kapımı tıklamaya başladı. "Beth! Beth oradamısın? Bir şeyin yok değil mi? Bethany aç şu kapıyı! "

Bu kadar telaş etmesinin nedenini anlıyordum. Muhtemelen intihar edebileceğimi düşünüyor.

Çünkü babam benim her şeyimdi. Hemde herşeyim...

O da bu kayıbın benim için ne kadar zor olduğunun farkındaydı. Anneme de üzülüyordum.

Onun duygularından etkilenmemem için her şeyi yapıyordu hayatımızı normal devam ettirmeye çalışıyordu.

Ama onun içinde ne fırtınalar koptuğunun da farkındaydım.

Babam annemin tek aşkıydı aynısı babam için de geçerliydi. Birbirlerine sırılsıklam aşıklardı.

Annem kapıyı daha şiddetli vurmaya başlamıştı. Günlüğü çekmeceye atıp, sonunda kapıyı açtım.

Yüzüme baktı, ağlamıştı.

Bana sıkıca sarıldı nefesini yüzüme doğru verdi

" Beth iyisin değil mi?" dedi

.

"Evet "deyip ona daha da sıkıca sarılmaya başladım.

Annem uzun bir konuşma sonrası beni uyumam için yanlız bıraktı.

Kafamı yastığa koydum ve her zaman ki gibi düşünmeye başladım. Dolunaya kaç gün kaldığını hesapladım ...

3 gün kalmıştı.

Her gün gerçekten dolunayda neler olabileceğini düşünüyordum.

Nereye gideceğimi bile bilmiyordum onlar mı benim evime geleceklerdi ?

Kanımı onlara vermek derken... yılda bir kan bağışı yapıyordum ona mı benziyordu acaba?

Parfümümü alan çocuk aklıma geldi. Nathan mıydı?

Onun sayesinde yemin etmiştim. Tüm gece kan, vampir, babam üçlemesini düşünüp durdum ve sonunda uykuya daldım.

Sabah uyandığımda hava güneşliydi. Saatime doğru uzandım. Okulun başlamasına daha bir saate yakın zaman vardı.

Aşağı indim annem çoktan uyanmıştı. Hatta onun uyuyup uyumadığından bile şüpheleniyorum.

"Günaydın erkencisin. " dedi.

"Evet ,bugün okula gidiyorum. " dedim.

"Emin misin? yani istersen gitmeyebilirsin senin için çok zor olacağını biliyorum. Herkes sana sorular soracak, hazır mısın?" dedi.

Haklıydı, herkes bana meraklı gözlerle bakacaktı. Ama ben bunları çoktan düşünmüştüm.

Sonuçta bir gün bu gerçeklerle yüzleşmek zorundaydım ve bu yüzleşmeyi ertelemek istemiyordum.

"Hayır gideceğim,eminim" dedim.

Yumurtamı bitirdim ve annemin boynuna sarılıp onu öptüm

"İşe gidecekmisin?"

"Evet geç kaldım bile ama uyanmanı bekliyordum. Şimdi çıkacağım. Ben de Peyton'a gelip seni alabilir mi sorar mısın diyecektim " dedi .

Telefonumu aldım. Uzun süredir Peyton'la da konuşmuyordum. İlk çalışta açtı:

"Seni rahatsız etmemek için aramıyorum. İyi misiin?" diye bağırdı.

"Teşekkür ederim eh işte , her neyse beni alabilirmisin annem kamyonetimi alacak'' diye mırıldandım.

"Tabikii beş dakikaya oradayım" deyip telefonu kapattı.

Anneme hoşçakal diye seslendim ve kapının önüne çıktım. Gerçektende beş dakika içinde Peyton kapının önündeydi.

Arabasına binip kapıyı kapattım. Beni bir süzdü sonra kucağıma resmen atladı!

"Beth, seni çok özledim , iyi olamadığını biliyorum ve seni seviyorum!" deyip yanağıma bir öpücük kondurdu.

İşte bu kızın en çok bu yönünü seviyordum. Ne yaşarsam yaşayayım onun hiç bir zaman beni bırakmayacağını biliyordum.

Okulun kapısının önüne gelmiştik.

Isaac hemen yanımıza koştu. O da bana sarıldı.

Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Sanırım annem bunu anlatmaya çalışıyormuş. Tüm bu insanlar bana baş sağlığı diledikçe babamın gerçekten gittiğini bir kez daha anlıyordum.

Sınıfa doğru yürüyordum ve baş sağlığı dileyen herkese de teşekkürlerimi sunuyordum.

James bana doğru geldi. "Gerçekten çok üzüldüm" dedi.

Ve evet gerçekten de üzgün görünüyordu. Onu pek böyle görmeye alışık değildim genelde kızlara yavşaklık yaparken ,daha çok duygusuz bir sülük gibi olurdu. Şaşırmıştım.

Sessizce teşekkür ettim ve sınıfa girdim.

Ve işte büyük şok!

Nathan denen o vampir en köşede ki sırada oturuyordu!..

KöleWhere stories live. Discover now