Kaderden Kaçış

42 3 0
                                    

"Hyung her şey hazır."
Minhyuk kendine çevrilen gözlerle yanlış bir zamanda geldiğini fark etti ama artık çok geçti.

"Bizde geliyorduk zaten

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

"Bizde geliyorduk zaten."
Zamanlama hatasının sonuçlarına maruz kalmak istemeyen Minhyuk'ta hemen Esin'in ardından gitti. Yong'da hiç istemesede konuşmayı öylece bırakıp arkalarından gitti. Jong kamerada Yong kamera karşısında iken Esin Shin ve Minhyuk'a dürbünlerden şehrin bilindik yerlerini gösteriyordu.

 Jong kamerada Yong kamera karşısında iken Esin Shin ve Minhyuk'a dürbünlerden şehrin bilindik yerlerini gösteriyordu

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

Çekim bittikten sonra İstanbul simülasyonuna girdiler.
"Noona sanki gerçekten helikopterde gibiydim. Bu şey bir harika."
Minhyuk'un heyecanlı halleri Esin'in hoşuna gitmişti. Buraya gelmenin herkes için iyi bir fikir olduğunu düşünürken Yong'un belli etmemeye çalışsada kendini ele veren hayal kırıklığı ilişti gözüne. Burada olmasıyla alakalı olmasada bu görüntü Esin'i rahatsız etmişti. Söyleyecekleri Yong'un hoşuna gitmesede yarım kalmış bir konuşmaya tercih ederdi.
"Hyung içeride yağmur mu yağdı. Yoksa ben mi öyle hissettim."
Shin'in sorusu Yong'un düşünceli halini biraz olsun kırmış onu oldukları zamana geri getirmişti.
"Birkaç damla banada geldi Shin."
"Noona o balıklı yer varya. Ahh sanki balıklar ayaklarımda gezdi. Orayada gidelim. Gerçekten o hissi yaşamak istiyorum."
Shin'in tespitine Minhyuk'ta katıldı.
"Bende öyle hissettim. Yarasalarda sanki tepemde dolaşıyordu. Kesinlikle orayada gitmeliyiz noona."
Bu iki çocuğun dayanılmaz istekleri Esin'in gülümsemesi için bir araç oluveriyordu. Sadece gözlerindeki heyecanı yeniden görmek için bile Esin onları Yerebatan Sarnıcına götürebilirdi. Kurdukları bu kısa hayal Yong'un gerçekçi tutumuyla bölündü.
"Orada çekim yapamayız çok karanlık. Yanımızda getirdiğimiz ekipman orası için uygun değil."
Shin şekeri alınmış çocuk misali dudak bükerken Minhyuk neşesinden ödün vermedi.
"O zaman noonam bizi hangi güzel mekana götürüyorsun."
"Belirli bir yer yok aslında. Biraz İstanbul'un tarihi sokaklarında dolaşırız dedim."
###################################
"Noona bu binalar gerçekten çok görkemli. Her birinin resmini çekmek istiyorum. Keşke daha fazla vaktimiz olsaydı."
"Shin İstanbul'a geleli iki yıldan fazla oldu ama hala görmediğim yerler var. Burada ne kadar kalırsan kal sürekli yeni yerler keşfedebilirsin. O yüzden zaman için fazla üzülme. Anın tadını çıkar."
"Noona neden geldin İstanbul'a. Sanırım öncesinde Kore'deymişsin."
"Uzun hikaye boşver. Makinene bakabilir miyim?"
"Ah tabi. Kullanmayı biliyor musun?"
"Evet. Benimde vardı bir tane."
"Artık yok galiba."
"Evet yok. Satmak zorunda kalmıştım."
Esin fotoğraf makinasında bir kaç ayar değiştirdikten sonra makineyi Shin'e uzattı.
"Al birde böyle dene. Hoşuna gidecek."
Shin heyecanla bir kaç kare çekip resimleri Esin'e gösterdi.
"Noona bunlar gerçekten harika. Sen bu işten anlıyorsun."
Shin durmadan şevkle fotoğraf çekerken Esin çekim yapmaya çalışan Yong'a odaklandı. Seyir terasında söyledikleri durmadan kafasında dönüp duruyordu. Yong'a her baktığında yarattığı hayal kırıklığını görebiliyorken ne yapacağı konusunda en ufak bir fikri bile yoktu.
"Noona birşey sorabilir miyim?"
Esin gözlerini Yong'dan çekip Shin'e döndü.
"Tabi sorabilirsin."
"Yong hyungun mutsuzluğunun sebebi sen misin?"
Esin bir an için beklemediği bu soru karşısında şaşkınlığına yenik düştü. Oturduğu yerde donakaldı. En son fotoğraf makinasından konuşmuşlarken kendini bu konunun içinde bulmayı hiç beklemiyordu. Shin gelip Esin'in yanına oturdu.
"Noona hyunguma ne söyledinde bütün neşesi kaçmış."
Esin Shin'in yarattığı ani şokun etkisiyle kekeledi.
"Ben. Ben bir şey demedim. Ben sadece..."
"Noona Yong hyungumun duygularına karşılık vermemeni anlayabilirim. Ama onu üzüyor olmanı anlayamam. Hyungum üzülmeyi hiç hak etmiyor."
Esin yeniden Yong'a baktı. Sanki Shin söyleyene kadar Yong'un yüzüne vuran hayal kırıklığını görememiş gibi baktı. Yüzüne dökülen saçları kulağının arkasına alırken Yong'la göz göze geldi. Yong içindeki tedirgin edici duygularla geldiklerinden beri bir şeyler konuşan Shin ve Esin'e kaç defa baktığını sayamamıştı bile. Esin'e değen gözleri bile bir cevap arıyordu ama küçük bir buseden başka bir şey alamadı. Cevapsız kalmış olmak yetmezmiş gibi birde deli gibi ne konuşulduğunu merak ediyordu. Sancılı geçen dakikaların ardından nihayet çekim bittiğinde Yong'u içinde bulunduğu ızdıraptan kurtaran her zamanki anlayışıyla Minhyuk oldu. Kamerayı toplamaya çalışırken hala bankta Shin'le oturmuş sohbet eden Esin'e seslendi.
"Noona açlıktan ölmek üzereyim."
Esin Shin'in yanından kalkıp grubun diğer üyelerinin yanına giderken Shin'de peşine takıldı.
"İstanbul usulü bir şeyler yiyelim o zaman. Deniz manzaralı balığa ne dersiniz?"
"Noona şuan o kadar açım ki manzarasız da yiyebilirim."
Minhyuk topladığı kamerayı arabanın bagajına yerleştirirken Jong binmek için arabanın kapısını açınca Esin müdahale etti.
"Arabaya gerek yok. Buraya yakın bir yerde yiyeceğiz."
Esin ve Minhyuk önde Jong onların arkasında yola koyuldular. Shin uzun bacaklarının avantajını kullanarak aradaki mesafeyi kapatarak Esin'in yanına gidecekti ki yalnız kalmak için zaman kollayan Yong koluna girip Shin'i engelledi.
"Bana anlatman gereken şeyler yok mu Shin!"
Shin bu bakışları bu imayı tanıyordu. Bu kibar sorunun altında bir emir yatıyordu. 'Shin hemen neler konuştuğunuzu anlat.' Bu seferlik bu imayı göz ardı etmeyi seçti. İçindeki suçluluğu belli etmemek için yüzüne memnuniyetsiz bir ifade yerleştirdi.
"Hyung benim sana anlatacağım ne olabilir ki?"
"Saatlerdir Esin'in dibinden ayrılmadın ve şimdi bana anlatacağım ne olabilir mi diyorsun? Sencede şansını zorlamıyor musun Shin!"
Yong'un tehditkâr bakışları altında Shin durumu toparlamaya çalıştı.
" Ne konuşmuş olabiliriz ki. Noonada benim gibi fotoğraf çekmeye meraklıymış. Bir zamanlar makinası varmış ama satmak zorunda kalmış."
"Hepsi bu kadar mı yani?"
"Evet. Hatta makinamda bir kaç ayar bile yaptı. İnanmıyorsan çektiğimiz resimlerede bak."
"Onlarada bakacağım elbet ama şimdi sırası değil."
#####################
"Noona deniz manzaralı balık deyince lüks bir lokantaya gideceğiz sanmıştım."
"İstanbul'a gelip balık ekmek yemeden olmaz Minhyuk."
Grup üyeleri küçük taburelere oturmuş yabancı oldukları bu lezzeti yemeye çalışırlarken köşede oturan kolları çiçeklerle dolu kadın yanlarına yaklaştı. Esin'in önüne oturup daha Esin ne olduğunu anlayamadan boşta olan elini tuttu.
"Falınıza bakayım mı güzel kızım?"
Esin bir anlık şaşkınlığını üzerinden atınca kadının incelediği elini hızlıca kendisine doğru çekti.
"Gerek yok."
Tuhaf görünümlü bu kadından çok Esin'in ani hareketi Yong'un dikkatini çekmişti.
"Esin bu kadın kim. Tanıyor musun?"
"Hayır tanımıyorum sadece fal bakmak istiyormuş."
Yong'un gözleri merakla açıldı.
"Benim falıma bakmasını istiyorum."
Yaşlı kadın Yong'un söylediklerini anlamışçasına elini avuçlarının içine aldı. Yong'un avucundaki çizgiler arasında parmaklarını dolaştırdı. Yong'un avuçlarına odaklanmış başını kaldırıp gözlerini Esin'e dikti.
"Senin falına bakmamı istemedin ama onda gördüğüm sadece sensin."
Kadının mavi gözlerindeki ürpertici hava sözleriyle birleşince gözlerini kaçırdı.
"Ne demek istiyorsun?"
Yaşlı kadın yeniden Yong'un ellerine baktı.
"İkiniz için kader çok önceden yazılmış. "
Esin'in tedirginliği daha da arttı.
"Ne saçmalıyorsun sen. Ben onun hayatında olmayacağım bile."
Yaşlı kadın Yong'un elini bırakıp ayağa kalktı.
"Kader oldukça yavaş ilerler. Öyle yavaştır ki zaman gelir seni unuttuğunu düşünür ondan kaçabileceğini sanırsın. Ama sen daha ne olduğunu anlayamadan gelir yakana yapışıverir. Sakın kaçabileceğini düşünme."
Yere bıraktığı çiçekleri alırken son bir kez Yong'a bakıp yürümeye başladı. Esin'de kalkıp kadının kolundan tuttu.
"Öylece gidemezsin. Bütün bunlarda ne demek oluyor? Ah kafayı yiyeceğim. O çocuk iki güne gidecek onunla nasıl bir kaderim olabilir."
"O sana çoktan kalbini açmış bile."
Esin unuttuğu bir gerçekle aniden yüzleşince duraksadı. Kadının kolunu tutan eli boşalıverdi. Esin öylece dururken kadının gidisini seyretti.

For One Fine DayKde žijí příběhy. Začni objevovat