Karanlık

2.5K 93 6
                                    


Karanlık

En son hatırladığım şey, gecenin karanlığında deliler gibi koştuğumdu. Biri tarafından yakalanmıştım sonrasında da gözlerim kararmıştı. Gözlerim ya bağlıydı, ya da zifiri karanlık bir odadaydım. Kör olmuş olma ihtimalimi aklımdan bile geçirmek istemiyordum. Hareket etmek istediğimde ellerimin ve ayaklarımın bağlanmış olduğunu anlamıştım. Popom altındaki sert zeminle özdeşleştiğine göre bir sandalyenin üzerindeydim. Sesimi çıkaramıyordum çünkü ağzımın üzerine yapıştırılmış olan bant buna engel oluyordu. Flasterin yapıştırıcısına alerjim olduğundan da yüzüm cayır cayır yanıyordu. Neden bilmiyordum ama duygusuzlaşmıştım. O an bulunduğum ortam; normal şartlarda bir kadının aklını oynatmasına sebep olurdu ama bende tık yoktu. Sanırım buna Arda'yı kaybetmiş olmam ve ona bu kadar âşıkken onunla olamayacak olmamın verdiği acı sebep oluyordu. Bütün hislerim kangren olmuştu sanki. Nasıl olsa rüyamda tecavüze uğramış, vurulmuş, komada kalmış ve en son bomba patladığında felç olmuştum. Bunların hepsini sanki gerçekmiş gibi yaşamış ve hissetmiştim. Başıma bütün bu acıları unutturacak ne gelebilirdi ki? Ayrıca ben acıya karşı kaşarlaşmış bir sürtüktüm resmen... Tek bildiğim çişimin geldiği ve altıma yapmak üzere olduğumdu. Beni hapseden şerefsizle karşı karşıya gelmek için sabırsızlanıyordum. Çişimi tuvalete yapıp mesanemi bir rahatlatabilsem ondan sonra kesinlikle hayâlarına sağlam bir tekme geçirecektim. Tabii ki bunu bana yapan bir erkek ise. Bana bu şekilde davranacak bir kadın yoktu ki hayatımda. Ha! Eğer bir kadın çıkarsa diye düşününce beynimde oluşan Çin işkencelerinden ben bile tırsmıştım. Kim ne istiyor olabilirdi ki benden? Kulağıma gelen ayak sesleri ve gözlerimdeki bandın arasından sızan ışıkla birinin geldiğini anlamam çok da zor olmamıştı. Ben konuşmaya çalıştıkça dudaklarımın arasından, genzimden gelen boğuk uğultular çıkıyordu. Gelen kişi, yanıma iyice yaklaştığında kokusunu beynime kazımaya çalışıyordum. Sonra birden kolumda bir baskı oluşmuştu ve metal soğuk bir şey derimden içeri girmişti. Kolumda oluşan sıcaklık, saniyeler içerisinde vücudumun tamamına yayılmıştı ve ben hiçbir uzvuma hükmedemez hâle gelivermiştim. Sonra mı sonrası karanlıktı.

Gözlerim açık olmasına rağmen üzerini kapatan kumaş parçası yüzünden yine her yer karanlıktı. Bu sefer bedenimin altında yumuşak olan düzlemden bir yatakta olduğumu anlamıştım. Kalkmaya çalıştığımda ellerimin ve ayaklarımın yatağa teker teker bağlandığını çözmem çok da zor olmamıştı. Buza dönmüş vücudumu kapatan tek şeyin iç çamaşırlarım olduğunu hissettiğimde ufak çaplı bir sinir krizi geçirmiştim. Cidden burada neler oluyordu? Ben neden birilerine iç çamaşırlarımla fetiş pozisyonda modellik yapıyordum. Ayrıca çift yastıkla uyumaya alışmış olan ben, ne kadar saattir bu pozisyonlar da bağlı tutuluyorsam boynum öyle tutulmuş ve öyle acıyordu ki aldığım her nefes bana batıyordu. En son hatırladığım da çişim vardı ancak artık hiçbir şey hissetmiyordum. Tabii üzerime sinmiş olan idrar kokusu hariç... Demek ki neymiş? Bu sahneler öyle filmlerde göründüğü gibi olmuyormuş. Kimsenin mesanesi söz dinlemiyormuş ve en sonunda sidikli birine dönüşüyormuşsunuz. O anda yatakta bağlanmış ve kaçırılmış olmaktan çok altıma işemiş olduğum ve birilerinin beni soyduğu gerçeğiyle ilgileniyordum. Kesinlikle beni bu hâle getiren kişi hakkında sadist düşüncelere sahip olmaya başlamıştım. Beni; Azra Akman'ı bu hâle getirdiklerine göre durum paradan çok daha başka bir şeydi. Bana, bunu yapan sadisti elime geçirdiğimde yapacağım işkenceleri düşününce geçen zaman zarfında bundan resmen haz aldığımı fark etmiştim. "Hey sen kimsin ve Azra'ya ne yaptın? Çabuk bedenimi terk et seni sadist kaltak! Ya da terk etme! Neden terk edeceksin ki? Yattığın yerden kalk ki voltranı oluşturup bu zindandan kaçacak bir delik bulalım..."

Tamam, işte bu kafayı yemeye başladığımın belirtilerinden biriydi. Zaten olmayan aklım benliğimi yavaş yavaş terk ediyordu. Muhtemelen burada olduğumdan kimsenin haberi yoktu ve zaten Antalya'da kayıp hayatı yaşadığım ve en son olarak da Bertan'ı terk ettiğim için de kimse yokluğumun farkına varamayacak ve ben bu göremediğim bok deliğinde ölüp gidecektim... Burnuma gelen kokudan yine aynı kişinin geldiğini söyleyebilirdim. En belirgin özelliklerimden biriydi bu. İt gibi koku alabilirdim. Hatta kokulara karşı aşırı derecede hassasiyetim vardı. Rahmetli babacığım ava çıkacağı zamanlar da bana takılmadan edemezdi. Hatta emektar köpeğimiz Şanslı'nın yerine beni götürmeyi, Şanslı'dan daha iyi iş göreceğimi iddia ederek beni deli ederdi. Gelen şahsiyetsiz yaratığın adımlarının sesi kulaklarımda yankılanmaya başladığında bedenim bir yay gibi gerilmişti. Korktuğum olmuştu. Fetiş bir sapığın eline düşmüştüm ben. Soğuk elini çıplak bedenimde gezdirirken aldığı nefesi dengelemekte zorluk çekiyordu. Midem bulanıyordu. Ben ciyak ciyak bağırıyor, çığlıklar atıyordum ama sesim çıkmıyordu. Yine kolumu sıkan o şey ve batan iğnenin soğuk ucu, içime yayılan sıcaklık ve jöle kıvamına gelen ben.

AŞK-I KIYAMET ''SİL BAŞTAN'' (Pandemi boyunca yeniden yayında)Where stories live. Discover now