ŞAŞKIN

4.4K 110 5
                                    

Gözlerimi açmayı başardığımda bembeyaz bir yatak odasında, beyaz, saten çarşafın altında çırılçıplak yatıyordum. Ne yaşadığımı, nerede olduğumu, yaptıklarımı idrak etmeye çalışıyordum. Neredeydim ve kimin yatağındaydım? Son hatırladığım şey intihar ettiğim ama beceremediğim ve bu yüzden Araf'ta kaldığımdı. Tabii ya! Arafta kaldığımda Arda'yı bulmuş, onun olmuş, onun aşkına âşık olmuş, sonra da onsuz olamayacağıma karar verip falezlere başladığım işi bitirmeye gitmiştim. Sonrası, sonrası yoktu... Yönetmenin filmi "Kestik!" dediği yerde mahsur kalmıştı beynim. Bulunduğum bu noktaya nasıl geldiğime dair en ufak bir şey hatırlamıyordum. Usulca ve korkarak yattığım yataktan doğrulmayı başardığımda yalnız olmadığımı fark etmiştim. Yanımda bana sırtı dönük olarak yatan adam kimdi acaba? Ne yaptığımı, nasıl yaptığımı, neden yaptığımı bilmiyordum. Ruhumu ele geçiren başka bir kadın vardı benim. Ciddi mana da çift kişilikli olabileceğimden korkuyordum. İçimdeki diğer Azra gün yüzüne çıktığında daha başka neler yaptırıyordu bana kim bilir? Bir gün bir yerden bir polisin gelip içimdeki Azra'nın yediği bir halttan dolayı beni tutuklaması ihtimali çok yüksekti mesela... Yanımda yatan adamın kim olduğuna bakmaktan ödüm kopuyordu. Bertan değildi, orası kesindi. Arda'da bir rüyadan ibaret olduğuna göre, cidden benim yanımda çırılçıplak yatan adam kimdi? Görüntü itibarıyla gece rahat durmadığımızda aşikârdı.

Yanımda yatan adamın kim olduğunu görebilmek umuduyla ona doğru boynumu uzattığımda nefesim kesilmişti. Arda'nın tüm sıcaklığı ve tüm gerçekliği ile yanımda bebekler gibi uyuyan hâlini görünce kendimi çimdiklemek istemiştim. Hatta tokatlamak ya da üzerimden bir kova soğuk su boşaltmak. Sahiden gerçek miydi? Yoksa bu da bir rüya mıydı? Ben, düşler ülkesinin baş hunilisi olmuştum resmen. Kopuk kopuk da olsa Arda'yı görmem ile beraber geceye ve yaşananlara dair kareler gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçmişti. Onu bulmuştum. Gerçekten onu bulmuş ve ona kavuşmuştum... Kendime inanamıyordum. Gördüğüm; o kocaman büyüleyici rüyanın sonunda, her şeyin acıyla bittiğini bile bile ona mı koşmuştum? Evet, ona koşmuş ve onunla beraber olmuştum. Hatta onu bulamadığım için ölmeye kalkmıştım öyle değil mi? Şimdi, düşünüyorum da evet yine aynı rüyadan uyanmış olsam saniye düşünmez yine ve yeniden Arda'ya koşarak gelirdim. Tenlerimiz, bedenlerimiz ve benliğimiz birbirimiz için yaratılmıştı bizim. Ben onu yıllarca dış görüntüsü ile değerlendirmiş ama yüreğini görmeyi başaramamıştım. Kendime repertuvarımdaki bütün küfürleri sıralasam bile yetmezdi. Gerçekten ben ne kadar da körmüşüm...

Yataktan ağır çekim hareketler ile inmiş, evin sağına soluna dağılmış kıyafetlerimi ararken beynim Bertan'a nasıl bir açıklama yapacağım ve ondan nasıl ayrılacağım sorularıyla çalkalanıp duruyordu. Tamam, rüyamda evliydi ama gerçekte evli olup olmadığını bilmiyordum. Rüyam Arda konusunda doğru çıkmış olsa bile bunun; Bertan konusunda da doğru olacağından emin olamıyordum. Tek bildiğim o an giyinip eve gitmem gerektiğiydi. Telefonumun nerede olduğunu bilmiyordum ve korumalar büyük ihtimalle çoktan yokluğumu fark etmiş olmalılardı. Başıma geleceklerden korkmakla beraber rüyamı aklımdan çıkarmak için neredeyse kafamı kesip, tuvalete atıp sifonu çekecek hâldeydim.

Arda'nın hâlâ uyuyor olmasını fırsat bilerek giyinmiş, evden çıkmaya hazırlanıyordum ki sokak kapısı anahtarla açılmış, benimse beyin kanaması geçirmeme sebep olacak ses holde yankılanmıştı.

"Aşkım ben geldim!"

Ben ne yapmıştım dün gece? Aramızda geçenleri hayal meyal hatırlıyor olsam da bir sevgilisi veya eşi olduğunu bana söylemesi gerekmez miydi? Gerçi ona kızmaya ya da sinirlenmeye hakkım yoktu ki benim. İlk hamleyi ben yapmış, onu ben istemiş, ben öpmüştüm. Arda; düşlerimin beyaz atlı prensi olsa da nihayetinde bir erkekti. Yaratılırken sadakat geni bozuk doğuyordu erkek dediğin varlık... İşin kötüsü yine arsızlık yapan, kendini koştura koştura başka bir erkeğin kollarına atan ben olmuştum. Yine ve yeniden bu arsızlığımın sonucunda kendimi içinden çıkılmasına mümkün olmayan bir durumun içine bodozlama sokuvermiştim. En acilinden bir kaçış planı bulamazsam, içeri doğru yürüyen sevgilisiyle hatta belki de karısıyla pişti olmak üzereydim.

Ölmek istiyordum. Hatta yerin dibine girmek ve oradan bir daha hiç çıkmamak istiyordum. Pratik zekâmı kullanmalı ve kaçmanın bir yolunu bulmalıydım. Sinmiş olduğum nokta da dizlerimi sallıyor, tırnaklarımı dişliyordum. Kadınla aramızda neredeyse bir kol mesafesinden daha az kalmıştı. Sarhoş bacağının üzerinden kaptığım vazoyu sıkı sıkı kavramış, olası bir durumda kadının pekmezini akıtmak için hazır ola geçmiştim. Vazoyu kadının kafasına usturuplu geçiremezsem işin ucunda katil olmak da vardı birde. İşte o zaman rüyam da birkaç ay ziyaretçisi olduğum cezaevine müebbet süre ile ikametgâhı aldırmam kaçınılmazdı. Ayrıca kadının bir günahı da yoktu hani. Her şey benim ve içimdeki Azra'nın isteği ile olmuştu. Arda'yı suçlayamıyordum, sonuçta onun fıtratı gereği doğuştan kodu bozuktu. Kalan son aklımı da kaybetmek üzereydim ki Tanrım sesimi duymuştu sanki... Kadının; salona uzanan holdeki mutfağa girmiş olması işimi kolaylaştırmış, elime aldığım ayakkabılarımla araladığım sokak kapısının arasından sıvışmayı başarmıştım. Asansörü beklemeden indiğim merdivenlerin son basamağına oturmayı başardığımda, aldığım nefes bedenime fazla geliyordu...

Gözlerimden akan yaşlara engel olamıyordum. Hâlâ, yapmış olduğum her şeyin fazlalığı üzerime üzerime geliyordu. Gördüğüm bir rüya, sadece bir rüya ile hayatımın akışını değiştirmiştim. Galiba ben dokunduğu her şeyin ve herkesin hayatını mahveden lanetli bir ucubeden başka bir şey değildim. Peki, Bertan'a ne diyecektim? Ben, bir rüya gördüm, rüyamda sen evliydin ve çocuğun vardı. Bende bu yüzden gittim ve çocukken bana âşık olan bir adamla yattım mı? Adam bana Çin işkencesi etse de beni öldürse de haklıydı...

Çantamdan çıkardığım bir mendille geceden kalma, akmış makyajımı toparlamış, üzerimi başımı düzeltmiştim. Tam, kapıdan çıkıp hiçbir şey olmamış gibi eski hayatıma dönecektim ki öfkeden yerinden pörtlemiş olan gözlerle bana bakan Bertan'ı gördüğümde olduğum yere çivilenip kalmıştım...

AŞK-I KIYAMET ''SİL BAŞTAN'' (Pandemi boyunca yeniden yayında)Where stories live. Discover now