"Oreolu pasta yapmaya çalışacağım. Beraber yapalım mı?"

"Olur."

Gülümseyerek yanına gidiyorum. O da gülümserken masanın üstündeki bilgisayardan malzemeleri açıyor.

"Kyungsoo, sana sayacağım malzemeler evde var mı kontrol et."

"Tamam."

Jongin bir kaç şey saydığında dolaba ve raflara bakıyorum ancak durum vahim gibi görünüyor.

"Evde hiç bir şey yok Jongin."

"O zaman beraber markete gidelim."

Bunun eğlenceli olabileceğini düşünüp kabul ediyorum. Durmadan gülümsemesi ona iyice çekilmeme neden oluyor.

"Altındakini değiştir çıkalım."

Dediğiyle altıma bakıyorum. Dizlerimde olan bir şort var ve neden değiştir dediğini anlamıyorum. 'Neden?' der gibi bakıyorum ona.

"Dışarısı soğuk. Ayrıca bacaklarını da açamazsın, hava sıcak bile olsa."

Bir şey demeden başımı sallayıp odaya dönüyorum. Şortun yerine eşofman giyip üzerime bir hırka alıyorum ve onun yanına gidiyorum. Onaylayan şeyler söylediğinde evden çıkıyoruz. Markete doğru yürüyoruz.

Markete geldiğimizde Jongin alışveriş arabasını alıp reyonların arasında kayboluyor. Bende onun peşinden gidiyorum. Her gördüğü şeye 'bak bu senin en sevdiğin cips', 'bu turşuya bayılırdın', 'eve her dönüşümde bana bu çikolatadan aldırırdın' diyor. Benim hakkımda bu kadar çok şey bilmesi beni mutlu ediyor ama ben de onun gibi onun hakkında çok şey bilmek istiyorum.

Markette geçen eğlenceli zamanımızdan sonra eve tekrar geliyoruz. Uzun süren uğraşlar sonucu pasta falan elde edemiyoruz. Onun yerine hazır aldığımız kek ve cipsleri kucaklayıp salona geçiyoruz. Televizyonda bir müzik kanalı açık.

"Jongin işe ne zaman dönüyorsun?"

Elindeki vişneli keki ısırmadan ömce konuşuyor.

"Benim işim öyle full-time değil. Kitap çevirdiğim için sadece görüşmeleri kazanırsam gidip bütün gün çeviri yapıp dönüyorum kitap bitene kadar. Ama bildiğin gibi son görüşmeyi kaybettim."

Bu durum aklına geldiğinde sinirlendiğini anlayıp daha çok sinirlenmemesi için uzanıp elini tutuyorum ve sevimli bir gülümseme yerleştiriyorum yüzüme. Jongin'in yüz kaslarının hemen gevşediğini görmek beni mutlu ediyor. Birine böyle gelmek çok güzel bir duygu. Yani demek istediğim, birinin hislerini doyurmak, birine iyi gelmek, birini mutlu edebilecek statüde olmak herkesin yaşaması gereken bir duygu.

"Jongin, seni seviyorum."

Jongin kadar ben de beklemiyordum bunu söylemeyi ancak bozuntuya vermiyorum. Bana baktığında gülümseyerek vişneli kek kokan dudaklarını yanağımla buluşturuyor.

"Ben de seni seviyorum."

"Jongin, ben neden işe gitmiyorum peki?"

"Sen aslında bir fakültede resim öğretmenisin. Ancak ben hastalığını fakülteye bildirdim. Senin yerine staja gelen bir stajyer derslere giriyor. Ne kadar süreceğini bilmediğimi belirttim. Yani istediğin zaman işe dönebilirsin."

Başımı sallayıp sade cips paketini kucağıma alıyorum ve ara vermeden hepsini teker teker ağzıma tıkıyorum.

Biraz sohbet ederek bir kaç saat geçiriyoruz. Ben ona merak ettiklerimi soruyorum, o bana fazlasını anlatıyor. O anlattıkça ben onu izliyorum, o anlatmaya devam ediyor. Bir kaç saatin sonunda ona yaklaşıyorum. En son fiziksel temasımız sabahtı ve ben onu özlüyorum. İyice dibine girdikten sonra bana sarılmasını sağlıyorum. Ellerimizi birleştiriyorum.

"Arkadaşınmış gibi mi hissettiriyorum sana?"

"Hayır, benim sevgilimsin. İstesem şimdi seni dudağından öpebilirim. Ki istiyorum. Ancak sana zaman verdiğim için tehlikeli şeyler yapmaktan kaçmaya çalışıyorum."

"Bana istediğin gibi dokunabilirsin, bu sana daha çabuk alışmamı sağlar. Hem ben erkeğim. Korkup kaçacak değilim."

"Erkekliğinden şüphem yok birtanem."

Gülümseyip avuç içini dudaklarıma yaklaştırıyorum ve bir öpücük konduruyorum. Gülüşünü duymamla başımı göğsüne yaslamam bir oluyor. Sakin nefesleri beni mayıştırıyor.

"Uyuyabilir miyim?"

Mırıldandığımda onaylama sözlerini duyuyorum. Vücudumu kaydırıp beni kucağına yerleştiriyor. Kollarımı ona doluyorum. Gözlerim kapalıyken tek düşünebildiğim onun kokusu, onun kalp atışları ve onun sıcaklığı.

Saçlarımda gezinen parmakları hissettiğimde uykuya dalma aşamasına geçiyorum. İyice dalmadan önce şükrediyorum binlerce kez.

Tanrım, ne iyilik yaptım ben sana bu ödülü bana sunman için?

//

Zırvalamayacağım, bölüm geç geldi çünkü sınav haftam. Ders çalışırken ve not derdindeyken pek de yazasım gelmedi... Final yakın, ben çökmüş, siz beklemekte... sizi seviyorum, hoşçakalın. 💕

la vie en roseWhere stories live. Discover now