45. Bölüm

202K 4.6K 3.1K
                                    

Merhabalar,

Biliyorum çok geciktim, bunun için hem kendimden hem sizden özür diliyorum. Lakin biliyorsunuz son sınıfım, stajım var -saat altı da kalkıp akşam dokuz da evde oluyorum- staj dosyam var, YGS ve LYS var, okul sınavlarım, yapmam gereken projeler, sene sonu değerlendirme sınavlarım var. Ayrıca bazı sorunlarım, bunlara ek yazmam gereken bir bölümüm var, kafam o kadar doluydu ki ne ilham geldi ne içimden yazmak geldi. Kime anlatsam bana sabır diliyordu artık, ama sonuç olarak buradayım. Sizlere bomba gibi ve en uzun bölümle geldim :) -Dokuz bin dokuz kelime-

Bu arada keyfimden bekletmedim kimseyi, sizlere soruyorum hangimizin sorunları, dertleri yok? Bu kadar uzun süre keyif mi yaptım sizce?

Hikayemizin Instagram sayfasını ziyaret edebilirsiniz; duygununhikayeleri

Haydi sağlıcakla kalın, bol yorum yapmayı unutmayalım özellikle satır içi yorumları okumak çok zevkli ^_^

*

Beyaz sayfaların üstüne yazıp sildiğim kelimelerin izi kaldığı gün tüm sayfayı siyaha boyadım ve beyaz kalemle siyah sayfaların üstüne kazıdım cümlelerimi. İlk kelimeyi ateşe verdiğimde tüm harfler ateşe kucak açtı, ölü cümlelerin kalan külleri ufak bir rüzgarla savrulurken genzime yapışan kül kaldığı işi devam ettiriyordu. Kör kalemin ucuyla yazamadıklarını külleriyle kazıyorlardı, boğazımı yakan gerisinden bir haykırışla sallanan cümleler kazdığım kuyuya bedenimi sürüklemeye başlamışlardı.

Zihnimde yükselen her harfin bir araya gelerek oluşturduğu kelimeler, bana düşman olmuştu. Düşüncelerimi kendi katilim ilan ettim. Kelimelerim, cümlelerim zihnimdeki kara delikten kurtulamadıkları vakit küllerini savurarak bedenimi terk ettiler. Zihnimin berraklığı koca bir bataklıkla özleşirken geriye kalan son cümlelerde çamurlarla örslemiş oldu.

Boğazıma dolanan halatın beni geriye çektiğini hissettim, bedenim boşluğa doğru savrulurken halatın kalın düğümleri tenime saplandı. Boğazımdan yükselen hırıltılı nefes serzenişler halinde dudaklarımdan döküldü, karanlıkta savrulan bedenime dolanan halat bir kukla gibi beni yönetirken karşı koyacak gücü kendimde bulamıyordum. Bedenim yokluğun ortasında sürüklenirken bacaklarıma ve kollarıma dolanan diğer halatlar kara bir deliğin içinde bedenimi yönetmeye devam ediyordu.

Uzay boşluğuna sürüklenen uzay gemisi gibi acımasızca oradan oraya savrulurken kopan irtibatın yarattığı endişeyi soluyordum. Ayak bileğimdeki halatın beni çekmesiyle açık saçlarımın yarattığı o kokuya tutunmak istedim, bir umut kırıntısı olması adına bu kokuya sarındım.

"Maya?"

Ve o anda tüm halatlar koptu. 

Yabancı ses zihnime süzülürken, ağır metallerin birbirine çarptığında yarattığı iç gıdıklayıcı his bedenimi titretmeye yetmişti, kulaklarımı tıkama isteğim gittikçe kamçılanırken gözlerim aşinası olduğu karanlığı taradı. Sırtımı yasladığım çatlaklarla bezenmiş duvar her an üstüme yıkılacakmış gibiydi. Derin bir nefesi ciğerlerime gönderirken nefesimin geçtiği yerler kuzguni acı ile dalgalandı. Değişen mekanların ani hızları bedenimdeki güçsüzlüğü emerken, arkamdaki duvarın küflü kokusu burnumdan içeri süzüldü.

Ağrılar içinde kıvranan bedenimi güçlükle doğrulturken arkamdaki duvardan destek alarak ayağa kalktım. "Maya?" İşittiğim bir diğer ses tanıdıktı lakin beynime giden tüm kanalların önüne geçen kara sis yüzünden algılamada zorluk çekiyordum, güçsüz parmaklarımı başıma bastırdım. Elimi, sırtımı yasladığım duvarın pürüzlü çıkıntısına koyarak yavaş adımlarla yürümeye başladım. Pürüzlü çıkıntılar eklemlerimi tırmalarken tatlı sızı ellerimden başlayarak tüm bedenimi dolaştı. "Maya?" Bir başka ses adımı seslendiğinde başımı kaldırıp etrafıma bakındım, tek gördüğüm şey ebedi karanlıktı.

AY VE GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin