30. Bölüm

129K 5K 1.1K
                                    

Şarkı; Yüksek Sadakat - Kafile

Saat on ikiyi geçti, bugün benim doğum günüm *-* bana bir hediye olarak bolca yorum yapın sizden bana tek hediye bu olsun :D

Şu konuyu değinmeden geçmek istemiyorum benim aklıma şu konu çok takıldı bazılarınız benden kısa zamanda uzun bölüm bekliyor böyle bir şeyin olması imkansız arkadaşlar. Eğer kısa zamanda bölüm paylaşmamı istiyorsanız bölümlerde kısa olur, eğer uzun bölüm istiyorsanız ben yazana kadar şikayet etmemeniz gerekir. Çok konuştum be! Neyse keyifli okumalar (:

*

Şaşkınlığım elle tutulur konuma gelirken açılan ağızımı zorla kapatarak Doğu'ya baktım. Bana sırıtarak bakıyordu, böyle bir şeyi nasıl olurda bana söylemez diye ona içimden kızarken kolunun altından çıktım.

Doğu'dan biraz uzaklaştıktan sonra kaçma şansımın yüzde kaç olduğunu hesaplamaya başladım, şimdi kapıyla aramda nereden baksak beş yada altı metre vardı. Doğu'nun peşime düşmesi beni daha işimin başında yakalaması demekti, bir tane yumruk atsam şaşkınlıktan peşime düşmesi biraz uzun sürerdi ama yine yakalanırsam o da beni dövmekten beter ederdi o yüzden bu planıda eledim.

Çaktırmadan bir iki adım gerilirken Doğu'nun bana bakmıyor oluşu birazda olsun işime yarayacak gibiydi arkamı döndüğüm an tam koşacaktım ki belime sarılan kolla olduğum yerde kala kaldım, Doğu'nun kısık sesli gülüşü kulağımı doldururken beni kendine çevirdi. Yüzündeki gülüşü silip ve tek kaşını havaya kaldırarak "Hayırdır?" Dedi.

"Benim gitmem gerekiyor." Diye mırıldanıp belimdeki kolunu indirmeye çalıştım ancak güçlü kolları altında hiç şansım yoktu.

"Neden?" Muzip tavırları benimle oyun oynadığının kanıtıydı.

"Daha demin sokağın başında gördüğüm uzaylı beyle evlenip başka gezegene gelin olarak gideceğim, haydi şimdi bırak beni." Saçmalamaya başladığımın farkındaydım ama uzaylılar önemli şimdi.

"Saçmalama." Dedi sırıtarak. Tabi sırıt sen sırıt sonuçta ailenle tanışacak olan benim. Maya kim ki zaten.

"Ya şu tipime bakar mısın?" Sesim yüksek çıktığı için sonlara doğru sesimi kısmak zorunda kalmıştım.

"Ulan mal ne var tipinde?"

Gözlerimi devirip biraz uzaklaşmaya çalıştım ama nafile bırakmıyordu, kalbim heyecandan duracaktı adeta ne demek ya aileyle tanıştırmak. Tamam ben bir kavgamızda aileni bile tanımıyorum demiştim ama bunu ciddiye alacağını hiç mi hiç düşünmemiştim. "Ya Doğu, şu halime bakar mısın? Ailenle böyle mi tanışacağım bir kot şort bir tişört. Saçmalamada bırak beni, daha sonra tanıştırırsın haydi lütfen bırakta gideyim."

"Ölürümde bırakmam."

Ciddi ses tonu durulmamı sağlarken ne yapacağımı bilemedim, böyle bir kelimeyi ondan duymak neredeyse imkansızdı. Ama hangi anlamda söylediği aşikârdı. Doğu beni kendine çevirirken hiç bir şey demeden öylece gözlerinin içine baktım, başını eğerek yüzlerimizi aynı hizaya getirdi ellerini elmacık kemiklerimde dolaştırırken nefesini dudaklarımın üstüne bıraktı. "Sadece tanışacaksın, eğer gerilirsen yada ters bir şey olursa hiç düşünmeden seni alır çıkarım bu evden tamam mı huysuzum?"

Derin bir nefes alırken başımı olumlu anlamda salladım, Doğu yüzüme yakın olan dudaklarını alnıma bastırırken iki saniyelikte olsa heyecanım yerini huzura teslim etmişti. "Gel." Doğu elimi tutup beni aşağı merdivenlere doğru çekerken sadece sakin olmam gerektiğini beynime aşılıyordum.

AY VE GÜNEŞWhere stories live. Discover now