- Gökyüzündeki huzur -

80 15 7
                                    

Rüzgar :
Eve gittiğim de genelde cok zamanım olmazdı ama sanırım bu gün düşünmek için yeterince zamanım vardı çünkü yarın haftasonu yani en sevdiğim iki gün :) bolca düşünmek için vaktim var derken annem "hadi rüzgar yemek için seni bekledik..." dedi ve bende koşarak mutfağa indim. Yemek yerken annem sanki birşeyler diyecekmiş gibi kıpırdandı sonraysa babamı masanın altından dürttü ve benden bir kaç yaş küçük olmasına rağmen yanımda abim gibi gezinen yaramaz kardeşim dalgaya vurarak

"annemle babam bi kaç günlüğüne seyehat edecekler mersini falan gezecekler bende arkadaşımda kalcam yani ev senin " ben duyduklarımın şokunu ve mutluluğunu düşünüyordum ve " olleeeyy bee " diye sofradan kalkıp dans etmeye başladım küçük kardeşim yani yiğit bana kahkahalar la gülerken annem ve babam şoka girmiş bir şekilde beni izliyorlardı ve benim bu haftasonuyla ilgili mükemmel fikirlerim vardı dolayısıyla anneciğimden izin almam lazımdı

dans ederlen aklıma gelen cümleleri birleştirdim ve " anneciğim madem siz yoksunuz bende bir kaç arkadaşımı çağırsam..." daha  cümleyi  tamamlayamadan annem " etrafta bir çöp görürsem o zaman görüşürüz "dedi bende o heyecanla tavan arasındaki odamın merdivenlerine doğru koştum koşmaz olaydım ayağım takıldı ve kendimi yerle bütünleşmiş bir şekilde buldum arkamdan denizin ahhahahahah diye sesleri geliyordu ve bunun üstüne babamda gülmeye başlamıştı. Of ben şu Şansız şansımı ne yapacaktım yerden kalkıp " iyiyim " dedim ve bu sefer sakin bir şekilde odama ilerledim odaya girip kapıyı kapattım düşünmem için yeterli zaman ve en sevdiğim renge bürünmüş bir gökyüzü vardı yani tam zamanıydı herkese garip gelen şiir yazma olayı bana rahatlık veriyordu huzuru şiirlerde yakalıyordum sairlerde değil 

Yatağımın tam karşısında duran camın penceresini hiç kapatmazdım yatağa oturup baktığımda küçükken babamla birlikte diktiğimiz küçük çam ağacı şimdi çoktan kocaman olmuştu ve benim baktığım gökyüzünde onunda çok ayrı bir yeri vardı küçükken hep babam büyük bir evimiz olursa kendimize ait bir bahçesi olursa sana ağaç ev yapacağım derdi.

Seneler sonra bu evi bulmuştuk ağaçlar dikmiş çiçeklerle süslemiştik ama hala bile eksik çok şey vardı. Onlarda günü gelince hala olurdu nasılsa. Kendimi gökyüzünü izlemek amacıyla yatağa attım ve düşünmeye başladım en sevdiğim renk maviydi gökyüzü de öyle o anda aklımda kelimeler sırayla uçuşmaya başladı ve bu aklımda toplanan kelimeleri unutmamak adına arada aklıma bişeyler geldiğinde kullandığım defteri elime aldım ve yazmaya başladım

Gökyüzü olsam.. dertlenince
Yağmura döksem içimi
Oda ağlasa benle...

Gökyüzü olsam.. istediğimde gülsem
Güldüğümde günes bana baksa
Oda mutlu olsa benle...

Gökyüzü olsam her sırrı içimde saklasam gece gibi..
Her sır için de bir yıldız yaksam

Ama bir kez olsun gökyüzünündeki bulutlar gibi sakin sesiz dertsiz olsam
           Sadece gökyüzünü izlesem
Ve hayallere dalsam...

Kağıda baktım ve içimi gördüm belkide ihtiyacım olan kendi Benliğimdi. Gökyüzüydu beni hayata bağlayan dertlerimi unutturan beni her zaman dinleyen benim için onlarca yıldızı yakan sırlarımı gecesinin içinde saklayan oydu beni hayata bağlayan düşündüren resimlerime yön veren. Ben bunları düşünmeye dalmışken annemin sesiyle irkildim "rüzgar biz bu gece yola çıkıyoruz bavullar hazır gel seni bi görelim de gidelim"

Aşağıya yavaş adımlarla indim anneme ve babama sarıldım " pazartesi akşama dönmüş oluruz kendinize iyi bakin " dedi annem ve küçük bir öpücük kondurdu yanağıma babam denize seslenerek " hadi yiğit  giderken senide bırakalım " diyerek arabaya doğru yürümeye başladı hemen ardından deniz koşarak aşağı indi ve "olluuur" dedi onada görüşürüz dedikten sonra Eylül deniz ve aydanın olduğu whatsApp grubuna hemen mesaj attım

Ben: annemgil üç gün evde değiller hadi siz toplanıp gelin annem izin vermişti

Ayda: iki dakikaya ordayım

Eylül : bekle kanka eşyaları hazırlayım

Deniz : gelirken cips falan alıyorum o zaman

Ben : hadi acele edin

Eylül :rüzgarcim arda da gelse...

Ben : utku ?

Eylül : o gelmez her halde

Deniz : ne soruyon gelsin işte hepsi toplanır oyun oynarız

Ben : salonda yada küçük kardeşimin yatağında yatacaklar o zaman

Eylül  : tamam

Ayda : geldim aç kapıyı

Ben : tamam

Bizde böyleydik işte birkaç haftada birbirimize alışmış saçmalamaya bile başlamıştık gidip kapıyı açtım  ayda ve denizi görmem ve içeriye cekistirmem bir oldu kapıyı tam kapatmıştım ki yine çaldı açtım ve eylül elindeki çikolatalarla içeriye girdi ve " şey ardagil de birazdan gelirler zaten " diyerek içeriye doğru geçti ben kızların aldığı abur cuburları hazırlarken kapı çaldı eylül " ben baktım " dedi bense işime devam ettim

Ayda yanıma gelerek" bişeye yardım lazımmı" dite sordu bende " Mısır hiç patlatmam onu halletsen.. " dedim oysa sadece kafasını salladı elime hazırladıklarımı da alarak içeriye geçtim içerde yeni gelen arda yağız ve utkuya "merhaba" dedikten sonra " açıkan var mı " diye sordum eylül " karnımızda sadece abur cubur için yer var " dedi ve güldü bende tamam anlamında başımı salladım. Utku " sey  ben  bi ellerimi yıkasam.. " dedi bende " gel sana yerini göstereyim " dedim

Banyo odamın hemen yan taraflarında bir yerde kalıyordu tarif etsem bulamazdı o yüzden benim arkamdan beni takip ediyordu ve bilegimde bir elin sıcaklığını hissettim utku bilegimden tutuyordu " sana sorularının cevaplarını oynayacağımız oyunlarda vermek için geldim " dedi ben tepkisiz kalmayı tercih ettim

" banyo kolidorun sonunda benim aşağıda işim var" tamam anlamında başını salladı ve o banyoya giderken bende merdiveden aşağı doğru indim 
-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-

Utkudan :

Rüzgarın evine gitme nedenim istediği soruların cevabını ona vermekti ve banyoya giderken belki onun odasını görürüm diye düşünmedim değil banyonun kolidorun sonunda olduğunu söylemiş ve aşağı inmişti gittiğine emin olup zaten küçük olan kolidorda başka bir kapı ilişti gözüme kapının rengi evin kendi rengindeki kapılardan farklıydı ve maviydi gece mavisiyle maviyi karıştırarak elde edilmiş bir renk gibi duruyordu üzerinde beyaz beyaz ışıltılar vardı

büyük ihtimalle rüzgarın odasıdır diye düşündüm ve kapıyı açtım açtığım gibi karşımda kocaman bir pencere ve kolidorun aksine kocaman bir oda ile karşılaştım sade ve güzel renklerle hazırlanan odada duvarlar sanki gökyüzünü özellikle göstermek istercesine mavinin en açık tonuna boyanmıştı. Yatağı maviyle aksi rente siyah bir başlığa ve kırmızı tonlarında renge sahip olan bir örtü ile örtülüydü tam olarak sağ tarafında kalan küçük bir resim eşyaları ile süslenmiş raflar vardı ve yerde duran tuvaller sol tarafta kitaplık vardı ve bir dünya kitap ama yatağın üzerinde duran  küçük bir defter  vardı.

Merak duygusu ağır bastı ve elime aldım kalemi içine koyup kapattığı sayfayı açtım ve yazdıklarını tek tek okumaya başladım. Bir Şiir edasıyla yazılmış olan bu yazı bir sürü duygu içeriyordu ama içindeki acı ağır basıyordu sanırım bu okuduğumu unutmamam lazımdı ve kolay unutmazdım özelliklede bu şekilde özenle seçilmiş kelimeleri unutmazdı

Aşşağıdakiler daha fazla beni beklemesin diye yavaş adımlarla odadan çıktım ve aşağı doğru inmeye başladım bizimkiler koltuklara yayılmış ama rüzgar sanki bişeyler hissetmis gibi bakıyordu bense ona gülümsemekle yetiniyordum

-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-.-

Bölüm geç kaldı belki ama aklıma gelmesi için yazmam için bişeyler hissetmem ve sizlerede bunu hissetirmem gerektiğini düşünüyorum umarım beni anlıyorsunuzdur MR.BLUE

2 Tane 50 Kuruş... (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin