1# Baby

7.5K 459 379
                                    

Soyunma odasının önünde bekliyordum. Bir an için içeri girmeye karar veriyor, sonra geri adım atıyor; tekrardan girsem mi girmesem mi diye düşünmeye başlıyordum. Luke şu an duşta olmalıydı. Saat altıya geliyordu, gözlemlediğim kadarıyla bu saatlerde onun dışında kimse basket potasının önünde koşturmuyordu. Bu gerginliğimi bir nebze de olsa azaltmıştı. Eğer içeride başka erkekler de olsa ve beni görseler adım röntgenciye çıkabilirdi. Bunun olmasını hiç ama hiç istemezdim.

Luke'a söylemem gereken şeyler vardı ve sırf bu sebeple bu saate kadar okuldan dışarı bir adım bile atmamıştım. Yalnız kalacağı anı kolluyordum. Yakaladığım zaman yanına gidecek konuşacaktım. Tabii aklımdaki şeyi nasıl söyleyecektim, orası tam bir muammaydı. Ki onunla çok konuşmamıştık bile. Aslında o kimseyle çok konuşan biri değildi. Kalbi yalnızca basketbol için çarpardı. Başka hiçbir şeyin ilgisini çekmediğini anlamak için onunla yakın olmanıza gerek yoktu, bu açıkça belli oluyordu. Bir kez koçla olan konuşmalarına kulak misafiri olmuştum. Luke basketbol bursu kazanmak istiyordu. Muhtemelen de onun için bu kadar çok çalışıyordu. Ama hikâyesine eksik bir nokta vardı. Araştırdığıma göre edebiyatı ve felsefesi berbattı. Eğer iyi bir üniversiteden burs istiyorsa, notlarını yüksek tutmak zorundaydı. İşte tam burada devreye ben giriyordum. Yani girmek istiyordum. İşin benimle ilgili kısmı tamamen olası ihtimallerden ibaretti.

"Beni mi dikizliyorsun?"

Sesi duymamla korkuyla sıçramam bir oldu. Luke tam karşımda, üstüne sadece belden aşağısını kapatan bir havluyla duruyordu. Kaşlarını çatmış, bir açıklama bekliyordu. Yavaşça soyunma odasının açık kapısından içeri girdim ve ona otuz iki diş gülümsedim.

Ciddi bakışları üstümde gezindi. "Seni dinliyorum."

"Şey," diyerek başladım ve lafı ağzımda eveleyip geveledim. Tam olarak ne söylemem gerekiyor hiç bilmiyordum. Evde bir konuşma hazırlamamıştım, ne için geldiğimi de pat diye söyleyemem diye düşünüyordum. Lafa nasıl başlamam gerektiğini ise hiç bilmiyordum.

"Ne?" Merakla yüzüme baktı. "Neden buradasın Rue?"

"Bekle bir saniye." Gözlerimi büyüttüm. "Adımı nasıl biliyorsun?"

"Dur bir düşüneyim." Düşünüyormuş gibi yaptı, sonra yüzüme küçümseyen bir bakış attı. "Aynı okulda okuduğumuzdan ve aynı yaş grubundan olduğumuzdan olabilir mi acaba?"

Kafamı salladım. "Haklısın."

"Uzatmadan neden burada olduğunu söyler misin lütfen?" Bu sefer meraklı değil de, bıkkın görünüyordu.

"Sana bir teklifim olacak," diye girdim konuya.

"Dinliyorum?"

Islak saçlarına ve çıplak vücuduna kaçamak bir bakış attım. Yutkundum. Bu beni daha da geriyordu. "Basketbol bursu istediğini biliyorum."

"Nereye bağlayacağını cidden merak etmeye başladım."

Gözlerimi mavi gözlerinden kaçırıp ellerime baktım. "Edebiyat ve felsefe konusunda parlak bir öğrenci değilsin gibi görünüyor."

"Neden ilgileniyorsun?"

"Sana yardım edebilirim. Yani istersen." Gözlerimi tekrar gözleriyle buluşturdum. "Felsefem iyi. Edebiyatım zaten muhteşem! Notlarda tavan yapmanı sağlayabilirim."

"Anlıyorum. Şimdi bu işten ne çıkarın olduğu konusuna geçelim."

"Çıkar mı?" Gergin bir şekilde güldüm. "Ne çıkarı ya, iyilik benimkisi! Hayallere açılan bir kapı olma çabası, hayır işi."

Alayla güldü. Bana inanmadığı belliydi. "Rue, ne istiyorsun? Açıkça söylersen memnun olurum."

Yanaklarım alev alev yanıyordu. Avuç içlerimin terliyor, titriyordum; çok heyecanlıydım.

"Evet, bekliyorum," dedi gözlerini kısarak. "Söyler misin artık?"

"Bir film izledim de ben. Yani güzel filmdi. Beni çok etkiledi. Hatta içimde büyük bir istek oluşmasına sebep oldu."

"Zamanımı harcıyorsun ama Rue. Söylemeyeceksen gidebilirsin. Daha üstümü giyineceğim."

Belli ki ilgisini kaybetmiştim. Bana arkasını döneceği sırada ne istediğimi pat diye söyledim. "Luke, beni hamile bırak."

Ağzı bir karış açık, gözlerimin içine baktı. Hafifçe tebessüm ettim.

"Ne dedin sen?" Hayrete düşmüştü. "Bu benimle seviş demenin yeni versiyonu mu? Emin ol öyle söyleseydin buna çok daha ılımlı yaklaşırdım. Ama şu an tam bir manyak olduğunu düşünüyorum."

"Film beni çok etkiledi tamam mı? Sadece şirin bir bebeğim olsun istiyorum. Seninle ruhsal bir bağ kurmayacağım veya bebeğime babalık etmeni istemeyeceğim. Spermlerine ihtiyacım var, bebeği kendi başına karnına koyamıyorsun!"

Bir kahkaha attı ama eğleniyormuş gibi gözükmüyordu. "Benden ne istediğinin farkında mısın?"

Yüzümü buruşturdum. "Dünyayı kurtarmanı istiyorum sanki. Tanrı aşkına, sanki hiç seks yapmadın! Bunun diğerlerinden tek farkı korunmaman olacak."

"Sen iyi değilsin. Sağlıklı düşünemiyorsun."

"Bu okulda sana benden başka kimse, edebiyatı, geçebileceğin kadar iyi öğretemez," diye kozumu attım ortaya. Biraz durdu, fikri süzgeçten geçiriyor gibiydi, ama sonra olumsuz bir karara varmış olacak ki, kafasını 'olmaz' dercesine salladı. "Böyle bir şeyi yapamam."

"Bursuna veda et," dedim belki üstünde etkili olabilirim diye. Ama pek işe yaramadı. Somurttum. Tam soyunma odasını terk edeceğim sırada adımı seslenerek beni durdurdu.

Ona döndüm. "Evet?"

"Neden ben?"

Kıkırdadım. Bu sorusu bana komik gelmişti. Aslında benim ondan istediğim şey daha komikti.

"Neden beni hamile bırakacak kişi olarak seni seçtiğimi mi soruyorsun?"

"Evet."

"İsteğim karşılığında bir şey sunabileceğim çok az kişi vardı Luke. Sen seçeneklerimin en nazik ve aklı başında olanıydın. Ve şey, çirkin de değilsin yani. Bebeğimin Gargamel'e benzememesi için dikkatli olmalıydım. Ama sanırım bunun artık pek bir önemi yok."

"Şansını başkasında denemeyecek misin?"

"Hayır, tek seçenek sendin."

"O zaman senin için üzüldüm. Ne kadar çılgınca ve garip bir istek olsa da..."

"Boş ver," diyerek omuz silktim. Benim isteğim gerçekleşmeyecek olsa da, birden bursu için ona yardım etmeye karar verdim. "Ama istersen, çıkarsız bir şekilde edebiyat ve felsefe konusunda sana yardım edebilirim."

Gözleri ışıldadı. "Ciddi misin?"

"Hı-hı."

"Karşılığında bir şey istemeyeceksin yani? Kesin mi?"

Güldüm. "Belki sadece çikolatalı milkshake."

"Oldu bil."

Soyunma odasından ayrılırken gülmeye devam ettim. Ona yardım etmek eğlenceli olacak gibiydi.

Don't blink you might miss // hemmingsWhere stories live. Discover now