Yaraları görür görür ağlardı garibim...

81.6K 2.8K 257
                                    

Bölümler düzenlenecektir...

AZELYA KARACA

Bizim hikayemiz küçük ama çok derin bir mahallenin içinde başladı. Öyle çiçekli böcekli bahçelerin içinde büyümedik biz. Sıradan, sokakları çamurlu, düşük bütçeli olan insanların yaşadığı bir mahallenin içinde büyüdük. Çocukluğumuzun anılarıyla güçlenen bağlarımız: Dostluk, sevgi, güvendi. Bu üç bağ arasında sadece biri aramızdan ayrıldı. O bağ gittiği zaman ben de gitmiştim.

Ben Azelya. Azelya Karaca. Bu kısa süreli hayatta herkesin bir hikayesi vardır. Benim de var. Belki anlattığımda nefes nefese kalacağınız, belki hiç ummadığınız bir anda kahkahalarla güleceğiniz, belki de gözlerinize hücum eden göz yaşları içinde boğulacağınız, nefesinizin kesileceği bir hikaye.

Bu ağır abilerin, delikanlı adamların hikayesi. Onlara her zaman merhem olan güzel yürekli kadınların hikayesi.

Yirmi dört yaşında biri olarak kendimi eski yaşadığımız mahallenin ortasında bulmak duygularımın kabarmasına sebep vermişti. Elimdeki bavul ile Ankara'nın o bir çok mazi taşıyan İncirli mahallesinde göz gezdirdim. Koşuşturduğumuz sokaklarına, acılarımız içinde yalnız oturduğumuz banklarına, uzun uzun kalıp beklediğimiz kaldırım köşelerine, hepsine teker teker baktım.

Derin bir nefes alırken bana doğru atılan hızlı adımları fark etmem çok geç olmuştu. Boğazıma yapışan kollar arkadaşım Hera'ya aitti. Dostların en temiz kalplisi, en masumu, en saftiriği. Annem yaşlı gözlerle bizi izlediğinde bir kaç haftadır unuttuğu bir harekette bulundu; içten bir şekilde gülümsedi.

Hera iç geçiriyor, sırtımı sıvazlıyordu. "Geldin kardeşim. Sonunda geldiniz." diye mırıldanarak içindeki duygusallığı dökmeye hazırlanıyordu. Kollarını benden ayırıp yüzüme baktığında, onun ne kadarda çok değiştiğinin farkına vardım. Onu en son gördüğümde on dört yaşlarındaydım. Çok iyi bir arkadaş olmasam yüzünü bile unuturdum.

Uzun kirpiklerinin arasında belli olan kocaman mavi gözleri, uzun dalgalı siyah saçları, küçük burnu ve en önemlisi çikolatayı anımsatan ten rengi kendini uzaktanda olsa belli edebiliyordu. Hayır çok güzel değildi. Çirkin de değildi sevimli bir suratı vardı ve bu her şeye bedeldi. Yüzü tıpkı bir bebeğin suratı gibi parlak ve canlıydı.

Bir zamanlar kısa olan boyu şimdi epey uzamıştı. Gözlerimi kırpıştırırken, "geldim canım." dedim içimdeki yoğun özlem duygusunu dışarıya vurarak. Ankara bana her zaman sevgisini esirgemiştir ama bu koca yürekli mahalle, arkadaşım Hera bunu benden hiç bir zaman esirgememişti.

Gözlerim merakla o malum kişiyi aradı ama bir türlü bulamadı. Ne sanıyordum ki? Gelip beni görmesini mi? Veyahutta koşarak sarılmasını mı? Dönüp yüzüme bakacağını bile sanmıyordum. Geldiğimi asla umursamayacaktı.

Aklımın diğer köşesinde yer edinen güzel insanlar bir saniyeliğine de olsa yüreğime dokunup çekildiler.

Canan abla hala burada mıydı? Yoksa evlenmiş miydi? Çilleri ile büyük devrimler yaratan mahallenin en saygılı ablası.

Kenan abi; O unutulur mu hiç? Mahallenin en yakışıklısı, en neşelisi, en dobrası. Merhamet desen onda, anlayış desen yine onda. O diğerlerinden hep farklıydı, kimsenin tanımadığı, bilmediği özel bir tarafı daha vardı. Sahi o neredeydi?

Murat abiyi de göremiyordum. Kocaman yeşil gözlü adam. En küçükleri olsa da en kalıplısı oydu. Hakan'ın ikinci yanı, en güvendiği, en sevdiği. Ona ihanet etmektense ölmeyi tercih eden biri.

Uzun kirpikli, kavgaya her an hazır, deli fişek, bal renkli gözlümüz neredeydi? Kadir abi... Sert bakışlı, delikanlı adam ama Kenan abiden sonra en muhteşem adam.

Mahallenin Ağır Abisi (DELİKANLI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin