9| DETTO

55K 2.5K 906
                                    


9 DETTO

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

9 DETTO


Gün ağarırken gökyüzü ağrıyordu. Görebiliyordum. Her günün doğuşunda olduğu gibi, her mantıktaki o ince ayrıntı gibi... Hem güneşin doğuşunda ve batışında semada kızılımsı renkte damar damar yayılan acının sancılarını kim görmezden gelebilirdi? Gün bile acıyla doğup batarken, bir bebek acıyla anne rahminden düşüp acıyla ölürken, acıyı kim dışlayabilirdi? Hangi sistem acının bir contasıyla işlemiyordu? Acıdan geçmiyordu. Geçiyordu. Bu yüzden acı da bir gereçti. Hissedilen en keskin ve kötü duygu olsa da hissettiriyordu. Yaşadığımı hissettiriyordu. Atan kalbimin çimentosuydu ne de olsa.

Sonra gözlerimi gökyüzünden indirdim. Uzun kuyruğu ağacın gövdesi üzerine yeşilimsi bir gölge düşüren gökdoğan kuşunu, aynı ağacın dalında keskin bakışlarını yüzümde gezdirirken bulmuştum. Ala, temiz tüyleri özenle dizilmiş gibi tüm vücudunda ve kanatlarında tek tek sıralanmıştı. Gökdoğanı dalında konuk eden banyan ağacı ise içinde bir ormanı sakladığını büyüklüğünde ve duruşunda kibirle vurgular gibi karşımdaydı. Gövdesinden yere uzanan dallar toprakta kök salarak büyük bir alanı ele geçirmişti. Yayılımcıydı. Tek ağaçlık bir orman. Zihnimde bir oyuna tutulmuş, bana sonumu çiziyordu. Dalları uzayarak kollarıma dolanıyordu ve ardından vücuduma... Yavaş yavaş benliğim dalın ucunda asılı kaldığında toprağa gömülerek benimle kök salacaktı. Bu ağaç benimle büyüyecekti, benim başlangıcı olmayan sonum olacaktı.

Banyan ağacında gökdoğan kuşu kendini daldan aşağı bıraktı. Kanatlarını ve kuyruğunu gererek rüzgârın yönergesinde bana doğru uçtu ve tam önümde kanatlarını saniyede bir kez çırparak dururken kuyruğu gibi açık yeşilimsi gözlerinde onu tam gördüğüm açıyı, kendi yansımasını gördüm. İrice korneasında gökdoğanın benim gözlerimde vuku bulan sureti onun da gözlerindeydi. Sanki karşımda ki kuş bir aynaya bakıyordu. Gözlerimin önünde havada asılı kalır gibi uçan o gökdoğan, bendim. Kuş yönünü banyan ağacına çevirdiğinde uçmaya devam etti ve ağacın içi görünmeyen iki dalının arasından karanlığa süzüldüğünde görüntü karardı. Banyan ağacının önünde, ortalığa yayılan zifiri karanlığın tam ortasında kalakaldım. O sırada yaprakların uğursuz hışırtısıyla bir dalın hareketlendiği hissettim.

Gözlerimi araladım. Bazı köşelerinde küçük küçük rutübet karaltıları olan tavanımla karşılaştığımda derin bir nefes aldım. Önce buna bir anlam veremedim. Sonra tavanımı arka plana alarak bir elimi gözlerimin önüne yerleştirdim. Parmaklarımı oynattım. Sanki oradaydılar. Ellerim gibi gözlerim, bedenimin her uzvu ve benliğim oradaydı. Nefesim bile. Bu bir rüya mıydı?

Bu tecrübeyi kardeşlerimle delice paylaşmak isteyen sabırsızlığımla yatağımın kenarında, dün giyindiğim kıyafetlerimi üstünkörü üzerime geçirip odamdan fırladım. İlk rüyamı paylaşacağım birini daha kısa sürede bulmak için evin holüne bir kuş bakışı atmamı sağlayacak tırabzanlara ilerledim. Demir korkuluğa ulaştığım gibi alt katta bakındım. Holde ilk rüyamın heyecanını bir araya gelerek bile saniyeler içerisinde dağıtan Tomris, Selim ve babadan oluşan konuşma grubu aslında beni derin bir şaşkınlığa maruz bırakmamıştı. Tomris'in ona verdiğim zararın gerekçesiyle geleceğini zaten biliyordum. Sadece taşları yerlerine bu kadar hızlı yerleştirmesini beklemiyordum. Onları bir üst kattan izleyen varlığımı ilk fark eden baba olmuştu. Ardından diğer ikisi de sözlerine ara vererek yüzlerini bana doğru kaldırdı. Baba bir el hareketiyle aşağı inmemi istedi.

NOVAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin