Kapıyı açtım. Hayret! Kapının önü boştu. Ama bahçe kapısının önünde adamlar vardı. Arkaları dönüktü.

"Eren!"
Eren'i çağırıyordu.

Baran'ın sesini duyar duymaz kapıdan çıktım ve çalılığın arkasına atladım. Bunu o kadar hızlı yaptım ki, onlar arkalarına döndüğünde ben çoktan atlamıştım. Kapı açık kalmıştı. Ama ona takılacaklarını sanmıyorum. Burdan eve şöyle bir baktım. Krem renginde ve iki katlıydı. Demek ikinci katı da varmış. Ama biz birinci katta duruyormuşuz. İkinci kat benim için daha kolay olurdu. Balkondan atlayabilirdim.

Eren sesi duyar duymaz arkasında 3 adamla içeri daldı. Böylece benim kurtulmam gereken koruma sayısı azaldı. Eren'le beraber 13 adam vardı. Şimdi ise 9 tane kaldı. Sırıttım.

Çalının arkasında ayaklarımın üzerinde ilerledim. Bacaklarımın üzerinde yürüseydim bacaklarım hasar görecekti. Çünkü çıplaktılar. Çalılığın sonuna geldiğimde tabancanın ucundaki susturucuyu kontrol ettim ve kafamı uzattım. Sağımda adam yoktu. Çünkü köşedeydim. Bütün adamlar solumdaydı.

Silahı kafamın yanına getirdim ve kısa aralarla ve aldığım eğitimin avantajıyla dördünü kulak üstlerinden vurdum. Gülümsedim. 5 kişi kalmıştı. Gören biri diğerlerine de haber verdi. Ağzını açtığı anda çalılığın arkasından çıktım. Bir tanesini daha kafasından vurdum. Diğerleri silahlarına uzandılar. Onlar daha uzanamadan üçünden birini alnından diğer ikisini de kalbinden vurdum. Bir tane kalmıştı. Ona da ihtiyacım vardı. Dizine bir kurşun yolladım. Diz üstü çöktü, daha da ağrıdı. Bu sefer arkaya yattı ve sağ eliyle bacağını kendisine çekti. Sol eli de belindeki silaha gidiyordu. Cıkcıkladım ve silahı alnına dayadım. Anında durdu ve elini teslim olur gibi kaldırdı. Silahı alnından çenesine indirdim. Çenesinin altına dayadım ve konuştum.

"Garajın ve arabanın anahtarı nerede?"

"Abla valla bende değil! Benim çocuğum, karı-"

"Sende demedim zaten. Nerede dedim.NEREDE?!"

Adam yutkundu. Eliyle ilk öldürdüğüm adamı gösterip "İkisi de onda." dedi. Hemen kalktım. Elimdeki silah hala ona doğruyken söylediği adamın üzerini aradım. Sonunda bulduğumda şortumun sol arka cebine anahtarı koydum. Daha deminki adama ilerledim ve yanında çöktüm.

"Seni öldürmemem için bir sebep söyle?"

"Abla bak benim karım var, çocuğum var. Onlar ben olmadan ne yapar?"

"Karını ve çocuğunu düşünseydin adam öldürdüğün bir yerde çalışmazdın! Ben şimdi seni sırf çocuğunun iyiliği için öldürüyorum." dedim ve tam kalbinin üzerine silahı dayayıp tetiği çektim.

Ayağa kalktım ve silahımı indirdim. Cesetlere göz gezdirdim. Sırıttım. Size sadist olduğumu söylemiş miydim? Hayır söylememiştim. İyi, şimdi söyleyeyim. Ben sadistim.

Garaja doğru yavaşça yürürken diğer şarjörü arka cebimden alarak eskisiyle değiştirip eskisini yere attım. Baraja az bir mesafe kala Baran'ın sesi geldi. "Sert çıktın. Çok sert. Tam bana göre."

Ona döndüm. İfadesiz bir sesle "Malesef o sert kız senin olamayacak." dedim ve sırıttım. Silahımı ona doğrulttum. Yanında Eren, Eren'in yanında da o 3 adam vardı. Ani bir kararla silahımla üç adamın hepsini vurdum ve tekrar Baran'a döndüm. Kaşlarımı kaldırdım. Gülümsedi. Elini beline götürüp sabah çekmeceden çıkardığı silahı çıkardı ve bana doğrulttu. Korkmuş taklidi yapıp "Ah! Çok korktum!" dedim. Hemen ifademi bozup dudağıma alaylı bir gülümseme yerleştirdim. "Burnun nasıl?" Sırıttım.

Gülümsemesi solarken silah tutmayan elinin parmağı ile sarılı burnunu göstererek "Bunun hesabını vereceksin!" diye bağırdı. Ne zaman sardığını merak ettim. Hangi ara sardılar? Herneyse! "Gel de ver."

Sesim sakindi. Çünkü bana zarar veremezdi. Benim kaç dövüş sanatı bildiğimi biliyor mu acaba?

Eren'e bir bakış attı. "Onu bana getir!" Sesi sertti. Eren'e baktım. Kaşları çatık bir şekilde yere bakıyordu. Kararsız görünüyordu. Muhtemelen benim gibi masum(!) bir kız ile patronu arasında seçim yapmaya çalışıyordu. Kaşlarımı kaldırdım. "Hadi Eren! Onu bana getir!" Baran'a baktı, sonra da bana. Yavaşça bana ilerledi. Sonra hızlandı.

Başka çarem kalmamıştı. Silahımı Baran'dan çekip hızlıca Eren'i bacağından vurdum ve tekrar Baran'a yönelttim. Acıyla haykırdı. Yüzümü buruşturdum. Üzülmüştüm. İyi birine benziyordu. Ama iyi olsaydı bunun yanında adam öldürerek çalışmazdı. Sonuçta mafyanın yanında çalışınca adam öldürmek zorunda kalıyorsun. Öldürmememiş olması mümkün değil. Bende öldürdüm. Kötü müyüm şimdi? Ölmeyi hak ediyor muyum? Tabiki etmiyorum. Ben sadece buradan kurtulmak için öldürdüm.

Baran'a baktım. Yüzünde hoşnut bir ifade vardı. Hala benim onun olacağımı zannediyordu. Zannetsin bakalım.

Aklıma geldi de annem ne kadar merak etmiştir beni. İş gezisine gitmişti ama aramalarına cevap vermediğim için endişelenmiştir ve kızmıştır. Bunları düşüneceğime Baran'a konsantre olman gerekiyor. Bunları burdan kurtulduğumda düşünebilirim. Ne yapacağı belli olmaz. Eren'e baktım. Bacağına rağmen hala buraya gelmeye çalışıyordu. Hızlıca diğer bacağından da vurdum. Bacağından vuruyordum ki ölmesin. Bu sefer kendini yere attı. Silahı tekrar Baran'a çevirdim. Bana doğru geliyordu. Yüzümde hiçbir mimik oynamamasına dikkat ederek "Yaklaşma vururum!" Sırıttı.

"Bende seni vururum!" Sırıttım. İşi eğlenceye dökmekte bir sakınca yoktu.

"Hadi birbirimizi vuralım!"

"Bana uyar. Ama benim olana zarar vermemek iyi olur. Bana lazımsın." Göz kırptı. Ahh! Hadi ama onun yatağına gireceğimi mi zannediyor?! Rüyasında görür o!

Gözlerimi devirdim. "Yatağına gireceğimi mi sanıyorsun?!" Sesim soğuk ve alaylı çıkmıştı. Tam da istediğim gibi. Tek kaşımı kaldırdım. "Çok beklersin!"

Ben bunları söylerken o üzerime gelmeye devam ediyordu. Tam o sırada üç araba tam ünümüzde durdu. İkimizde başımızı arabalara çevirdik.  İçinden korumalar çıktı. Yoksa destek mi gelmişti? Artık burdan kurtulmam imkansız olmaya başladı.

Arabadan bir adam indi. Şapka takıyordu ve yüzü gölgede kalıyordu. Elini şapkasına getirdi ve çıkardı. İşte o anda şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuştum. O ise gülümsüyordu. Hiç değişmemişti. Adamlarına bir kafa işaretiyle Baran'ı gösterdi. Adamları mı? Neden adamları var ki? Dört koruma Baran'a ilerledi. Baran elindeki silahı adama doğrulttu. Bunu gördüğüm anda sağ elimdeki silahımı Baran'a doğrulttum. "Bırak o silahı yere!" diye bağırdım. Bana bakıp kaşlarını çattı. Tekrar o'na döndü. "Kızı bana bırak kendine başka eğlence bul. Asu benim! Boşuna ümitlenme!"

"Hayır delikanlı. Asu benim. O benim kızım ve onu kaçırmanın cezasını çekeceksin!"

Ahh! Sizi tanıştırayım. Babam Barış!

••••••

İyi haftasonları dileğiyle!

MAFYAWhere stories live. Discover now