M•Bölüm 5•

17.6K 550 36
                                    

Multimedya: Eren Sağlam

Kim olduğunu okuduktan sonra anlarsınız :D

••••••••••••••••••••••••

Uyuyamıyorum. Neden uyuyamıyorum ki sanki. Sadece basit bir rüya. Garip ama içimden bir ses onun sadece bir rüya olmadığını söylüyor. Ama neden öyle diyor ki? Yoksa bu bir imge mi? Yok artık yani bunun aklıma geldiğine inanamıyorum. Pencereden dışarı baktım. Yatağın sağ tarafında olduğumdan bu kolay oldu. Hava kararmıştı. Bir dakika belki de burdan kaçabilirim. Zannetmiyorum ama belkide muhafızlar -ya da korumalar her neyse- uyumuşlardır. Yataktan çok ama çok yavaş bir şekilde kalktım. Sonuçta yanımda onların lideri yatıyordu ve onu uyandırmak pek akıllıca olmazdı.

Minik adımlarla -parmak ucunda yani- kapıya ilerledim. Kapının kulpunu ses çıkarmayacak şekilde çevirdim. İçimden 'İnşaallah kapı gıcırdamaz.' diye geçirip , kapıyı kendime doğru çektim. Gıcırdamadı. Bugün şanslı günümdeyim. Kafamı dışarı çıkarıp sağı ve solu kontrol ettim. Korumalar yerde uyukluyorlardı. Muhtemelen liderleri - Baran'dan bahsediyorum- onlara çok kızacak. Ama bu benim için bir şans. Yavaşça odadan çıktım ve koridorda ilerlemeye başladım. Tam karşımda kocaman bir kapı duruyordu. Hızlandım. Kapıyı açtım ve içeriye bumbuz hava girdi. Dışarı başımı uzatıp sağa ve sola baktım. Onlarca belkide yüzlerce koruma vardı. Buradan çıkmam neredeyse imkansızdı. Çıkarsam hemen beni yakalayacaklardı ve Baran'dan azar işitecektim. Sessizce nefesimi verdim ve uslu bir kız olup odaya geri döndüm. Yataktan başka yatacak bir yer aradım ve buldumda, bulduğum koltuğa kendimi bıraktım. Çok sertti ve muhtemelen uyandığımda belim ağrıyacaktı. Ama o pis adamın yanında yatmaktan iyidir. Gözlerimi kapattım ama uyuyacağım yoktu. Uykum kaçmıştı.

Saatlerdir uyumaya çalışıyordum. Baran'ı uyandıracak kadar canım sıkılmıştı yani. O derece. Bir dakika neden gidip televizyon izlemiyorum ki. Zaten korumalar da bana zarar veremiyorlar. Ayağa kalkıp kapının yanına yürüdüm. Kapıyı açtım ve dışarıya çıktım. Evin içinde gezip salonu aramaya koyuldum. Sonunda bulup ışığı açtım.

Kumandayı elime alıp televizyonu açtım ve kanallarda gezmeye başladım. Sonunda bana uygun bir film bulup izlemeye koyuldum. Filmde iğrenç-Siz
anlamışsınızdır ;) - bir yer gelince iki elimle gözlerimi kapattım. Öğürdüm. Arkadan bir gülme sesi geldi. Bende korkuyla arkama döndüm. Çığlık attım. Cam sürgülü kapısı hızla açıldı. Kafamı o tarafa çevirdim.

Bir de ne göreyim?

Eren!

Gözlerim irileşti. Aynı şekilde onunda. Gözleri hala bendeyken sürgülü kapıyı kapattı. Şaşkın bir tonla "Asu?" dedi. Aynı şekilde benimde ağzımdan "Eren?" diye bir ses çıktı. Eren'in burda ne işi var Allah aşkına! Bu da o korumalardan demeyin bana bayılırım. Ama Eren hiç kötü birine benzemiyor ki! O ve mafyacılık? Hah! Paket yapın sonra gülerim. Ama ciddi ciddi burada ne işi var? Sözcüklerim düşüncelerime tercüman oldu.

"Burada ne işin var?"

"Asıl senin burada ne işin var?"

Elimle Baran'a bakmadan Baran'ı işaret edip "Bu beni kaçırdı." dedim ve ekledim. "Beni boşver de senin burada ne işin var?"

"Ben onun hizmetindeyim." dedi. İçimden bir kahkaha atmak geçti. Attım da.

Gülerken bana mal mal baktı. Sonra birden ciddileşip "Şaka yapıyorsun, değil mi?" dedim. Kafasını iki yana salladı. Bir anda gelen dürtüyle kendimi geri çektim.

"Sende mi?" dedim bağırarak. Eren yanıma ilerlemeye başladı. Elimi 'Dur' şeklinde kaldırarak "Orda dur!" dedim, sert bir sesle. Eren gözlerimdeki ifadeyi görünce durmak zorunda kaldı. Gözüm sulanmıştı. Ama ben babamın cenazesinden beri kimsenin karşısında ağlamamak için verdiğim sözü hatırlayarak gözyaşlarım yerli yerinde durdu. Evet doğru duydunuz. Benim babam öldü. Babam bir silah tüccarıydı. Evimizde binbir türlü savaş aleti vardı. Tabancadan başlayıp bombaya kadar. Bunlar babamın ölümüne sebep oldu. Ben henüz 10 yaşında iken babam bana her türlü silahı kullanmayı öğretmeye başladı. Dövüş sanatlarını da. Birgün babama 'Bana bunları neden öğretiyorsun?' diye sorduğumda, bana gizemli bir şekilde 'Zamanı gelince öğreneceksin.' demişti. O zaman hala gelmedi. Çok kolay öğrenebildiğimden 13 yaşında baya bir eğitilmiştim. Babam kullanmayı öğrendiğimde yatağımın yanındaki komidinin ilk çekmecesine dolu bir şarjörle bir tabanca koymuştu. Neden koyduğunu anlamamıştım sorduğumda 'Bir gün lazım olursa kendini koruman için.' demişti. Kendimi kimden koruyacağımı bilmediğim halde o günden beri hep yanımda taşımışımdır. Ben 14 yaşında iken evimize bir baskın oldu. O günü hatırladım.

'Biz hergün olduğu gibi neşeli bir şekilde akşam yemeğimizi yerken dışarıdan gelen bir kurşun camları kırmıştı. Babam "Eğilin!" Diye bağırdığında biz zaten refleks olarak eğilmiştik." Babam, annem ve beni kaldırıp odama çıkarmaya başladı. İkimizi de odaya soktuğunda silah sesleri gelmeye devam ediyordu. Bizi dolabımızın içine sokmuştu. Hemen çekmeceden tabancamı ve yanında olan dolu şarjörü elime tutuşturup kulağıma " Anneni koru!" diye fısıldamıştı. Ben daha ne olduğunu anlamadan odadan çıkmıştı. Ne yapacağımı bilmiyordum. Ama babamın söylediği şeyi yapacaktım. Annemi koruyacaktım!

Babam odadan çıktığında başka bir odanın kapı sesi gelmişti. Galiba çalışma odasına girmişti. Silahlarını almaya. O odadan çıktığında silah sesleri artmaya başladı. Allah'tan babam tek değildi. Korumalarımız vardı. Babam güvenliğe önem verirdi. Bir silah tüccarı olduğundan silahları çalmak isteyen bir çok kişinin olacağını söylemişti. Doğru da söylemişti. Çünkü çalmaya gelmişlerdi bile. Korumalar işe yarayacaktı.

Silah sesleri yükselmeye başlamıştı. Bir süre sonra silah sesleri tamamen kesildiğinden dolaptan çıkmıştım. Annemin itirazlarına karşı gelip aşağı indim. Elimdeki silahı kendime yaklaştırıp etrafı kolaçan ettim. Etrafta kimse yoktu. Babam bile yoktu. "Baba!" diye bağırmaya başlamıştım. Ama ses gelmiyordu. Yoksa öldü mü? Hiç bilmiyordum. Onu öldürmüşlerdi. Ve de getirmişlerdi. Eğer ona bir şey olmasaydı 1 yıl boyunca gelirdi. Evet 1 yıl boyunca babamı bekledim. Polise haber vermiştik tabiki. Ama onlarda bulamamışlardı. Ne babam ne de onu öldüren adamları.

15 yaşındaydım. 1 sene boyunca sürekli ağladım. Ta ki babam rüyama girip "Benim için güçlü olmalısın! Olamasanda öyle görünmelisin!" diyene kadar. O günden sonra bir daha kimsenin karşısında ağlamadım. Ve şu anda sözümü tutuyorum. Omuzlarımı dikleştirdim.

Baran'a bakıp " Uyumak istiyorum." dedim. Kafasını salladı. Ayağa kalktım ve odaya doğru yürümeye başladım. Ama sonra aklıma geldi ve arkama döndüm.

"Yanımda yatmazsan sevinirim." dedim ciddi yüz ifademle. O da aynı yüz ifadesiyle "Sevinemeyeceksin. Çünkü yatacağım." dedi. Ama neden ki? Gözlerimi devirdim.

"Ne halin varsa gör!" deyip arkamı döndüm ki aklıma kıyafetlerim geldi. Devam ettim. "Ama önce bana kıyafet getirt." dedim üzerimi göstererek. Kafasını salladı. Arkamı dönüp odaya ilerlediğim sırada arkadan "Asu?" diyen Eren'in sesi duyuldu. Hala arkam dönükken elimi sallayıp "Sonra!" dedim. Ama aslında bu benim dilimde 'Asla konuşmayacağız.' demek oluyor. Evet kendime özel bir dilim var.

Odanın kapısına vardığımda kapının önündeki korumaların uyanmış olduklarını gördüm. Sanırım Baran uyandırdı. Sanırım değil. KESİNLİKLE.

Odanın kapısını açıp yatağa ilerledim. Uykumun geldiğini fark ettiğimde kendimi yatağa bıraktım.

••••••

Merhaba canlarım. Biliyorum. Çok uzun aralıklarla yazıyorum. Ama zamanım olmuyor ve hemencecik final yapmayı yada kitabı silmeyi düşünüyorum. Kararını verdiğimde size duyuracağım. Yorumlarınızı bekliyorum.

MAFYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin