*Tehlike*

7.6K 282 13
                                    



- MASAL'IN AĞZINDAN -


Oturduğum eski olduğu çok belli olan tahta sandalyeden kalktım ve sinirle etrafta volta atmaya başladım. Bunlar neler çeviriyordu böyle?

Emir bitti bir de kuzenleri çıktı başımıza iyi mi!

Bahar denen kız kolumdan tuttu ve beni kendisine çevirdi. Bir, kolumu tutan eline bir de yüzüne baktım ve hızla kolumu ondan çektim. Bahar gözlerini devirdi. ''Size iyilikte yaramıyor ha! Kumsal'ın gözümün önünde ölmesini istemedim ve onu kurtardım ne var bunda?'' Tek kaşımı kaldırdım. ''Peki neden? Daha az önce Emir'in nasıl bir psikopat olduğunu kendi ağzınla söyledin. Neden kendini tanımadığın, görmediğin biri için tehlikeye atasın ki?'' 

Gülümsedi ve ''Tehlikeyi severim.'' dedi. Kaşlarım iyice havalandı ve yüzüme alaylı bir ifade yerleştirerek ''Bana pek öyle gelmiyor ama?'' diye imayla sordum. Bahar bilmem kaçıncı kez gözlerini deviriyordu şuan.

Kumsal oturduğu sandalyeden kalkarak sıkıldığını belli eden bir sesle ''Buradan gitsek artık diyorum? Sabahtan beri, abla kız gibi didişmenizi izlemekten ben bıktım siz bıkmadınız!''

O an, Bahar'ın surat ifadesinin birden değiştiği gözümden kaçmamıştı. Sanırım 'abla kız' lafı bazı anılarını hatırlatmıştı. Neyse dedim içimden, sonuçta beni ilgilendirmiyor değil mi?

Derin bir nefes alarak ''Aynen, artık gidelim şu kokuşmuş yerden. Resmen bunalıma girdim ha!'' Bahar bana döndü ve ''Acelemiz yok, zaten gideceğimiz yer hemen yanımızda.'' deyince kaşlarımı çattım. ''Yanımızda derken?'' 

''Kaa-'' tam lafını tamamlayacaktı ki sahte bir öksürük krizine girdim. Ben sahte bir şekilde öksürürken Bahar bilerek yaptığımı anlamış olacak ki bana 'Sen ne ayaksın' bakışı attı. Kumsal ise hem sırtıma vuruyor hem de ''İyi misin?'' deyip duruyordu. Gözlerimi Bahar'a diktim ve ''Benim acil lavaboya gitmem gerek. Baharcım sen yolu göstersene bana.'' diyerek yapmacıkça gülümsedim. 

Bahar'da bana dik dik baktı ve ''Yürü.'' diyerek samanlığın kapısına doğru ilerledi. Kumsal'a bir bakış attım ve ''Bir yere ayrılma.'' diyerek kapıya yöneldim.

Samanlıktan çıkınca soğuk hava yüzüme çarptı. Bahar kapının önüne yaslanmış elinde bir sigarayla villayı izliyordu. Sigaranın dumanını içine çekti ve çok geçmeden dumanı etrafa salarak bana döndü. ''Hep böyle güzel bir yaşantınız mı vardı? Yani, hep zengin mi büyüdünüz? Hani, kıçlarını bile parayla silenlerden gibi.'' deyince kıkırdadım. 

''Tabii ki de hayır, yani en azından ben.''

Tek kaşını kaldırdı ve ''Ailen nerede?'' diye sorunca bir anda afalladım. Gözlerimdeki şaşkınlığın yerini çok geçmeden hüzün aldı. Hüzünle gülümsedim ve ''Hiç bir yerde.'' Bahar'ın kaşları havalandı. Sigarasını yeniden içine çekti ve ''Öldüler mi?'' diye sordu. ''Hiç ailem olmadı ki ölsün...''

Gözlerim dolmuştu. Gözlerimin dolduğunu görmemesi için hemen kafamı başka yöne çevirdim. Güçsüz bir kız gibi görünmek istemiyordum! Lanet olsun ağlamanın zamanı değildi!

Bahar hızla elindeki sigarayı yere attı ve elleriyle çenemi kavrayıp nazikçe yüzünü bana döndürdü. Gözlerimi kaçırdım. Bahar'ın gözlerindeki donukluk yok olmuştu. Mahcup bir sesle ''Ben... Özür dilerim...'' Yüzümü ellerinin arasından çektim ve damlayacak olan göz yaşımı elimin tersiyle sildim.

Gülümseyerek, ''Önemli değil, alışkınım böyle şeylere.'' diye inandırıcı bir şekilde konuştum. Bahar inanmışa benzemiyordu. Çünkü gözlerindeki suçluluk duygusu 1 gram olsun azalmamıştı. 

Etraftaki gergin havayı yok ederek ''Her neyse, sana bir şey söylemem gerekiyordu, o yüzden çağırmıştım.''

''Seni dinliyorum.'' dedi. Sıkıntılı bir şekilde nefesimi vererek ''Kumsal... Kaan'ın yaşadığını hala bilmiyor.'' deyince Bahar'ın kaşları havalandı. ''Şaka mısın sen? Emir bile biliyorken, Kaan neden kardeşinden saklıyor ki? Çok saçma.'' Gözlerimi devirdim. ''Planları bozuldu.''

''Planları neydi ki?'' diyerek merakla sordu. Demek ki Emir ona hiç bir şey anlatmamıştı.

''Emir, Kaan'ı tehdit edip duruyormuş. Bir gün Kaan'ı kardeşiyle tehdit etmiş yani, ''Ya sen ölürsün ya da kardeşin...'' demiş. Normalde Kaan onu hiç bir zaman takmamış ama Emir'in yeni kurduğu şirketi giderek büyüyormuş ve kısa zamanda büyük bir miktarda para kazanmış. Açıkçası Emir'in birden yükselmesi hakkında en ufak bir fikrim bile yok. Emir giderek daha tehlikeli biri olmaya başlamış ve Emir, artık onu açık açık her şeyiyle tehdit etmeye başlamış. Kaan'sa kardeşine bir şey olmasından korkuyormuş, bu yüzden Ares'le düşmanmış gibi davranacak, Ares'te onu öldürecekti. Planları gerçekten işe yaramıştı. Emir Kumsal'a dokunmamıştı. Koray ise hep bizim tarafımızdaymış yani Kumsal'ı kaçırması falan hepsi oyunmuş, Emir'in bir süre Ares'leri takip ettireceğini biliyorlarmış. Emir, Ares'le uğraşırken Kaanlar da Emir pisliğinin kuyusunu kazacaktı ve Emir'in bundan haberi bile olmayacaktı ama lanet olsun ki Emir her şeyi öğrendi! Ve bütün planlar suya düştü.''

Bahar şaşırmış olacak ki kaşları havalandı. ''Vay canına, güzel bir planmış.'' dedikten bir kaç saniye sonra ''Ama anlamadığım şey, Emir neden Kaan'la uğraşıyor ve onu durmadan tehdit ediyordu?'' dedi.

''Bilmiyorum ki... Hiç kimse bana bir şey anlatmadı, tek bildiklerim bunlar.'' dedim. Kafasını anlayışla salladı ve ''İçeri gir sen, ben biraz sigara içeceğim. Sonra da villaya gireceğiz.'' deyince kaşlarımı çattım. ''Hangi villa?''

Bahar gözlerini devirdi. ''Kaan'ların villasına tabii ki de başka yer mi var?''

''Yani onlara her şeyi anlatacağız?'' diye soru sorarmışcasına konuştum. ''Evet, bizi başka Emir'den kim koruyabilir ki? Polis desen hiç bir boka yaramıyorlar zaten. Tek çare her şeyi anlatıp kendimizi korumaya almak. Emir'i şimdilik idare etmiş olabiliriz ama iki dakika sonra arayıp onun istediği bir yerde kalmamız gerektiğini söylemeyeceği ne malum? Aslında harbiden Emir niye böyle yaptı ki? Normalde işini güvenceye alırdı.'' Tek kaşını kaldırdı ve bir kaç saniye düşündükten sonra birden gözlerini kocaman açarak ''Siktir! Yoksa bize oyun mu oynuyor?!'' deyince gözlerimi devirdim.

''Sen iyice paranoyaklaşmışsın Bahar! Saçmalama nereden anlayacak da bize oyun oynayacak?''

Bahar kafasını olumsuzca salladı. ''Onu tanımıyorsun Masal, o sandığından ve sandığımızdan daha zeki biri, babasının kalp sorunları yüzünden ölümünden sonra çok değişti. Sana şunu söyleyeyim ki asla onu karşına almak istemezsin ki zaten karşınıza aldınız bile. Kaan'lara büyük bir şey planlıyor olmalı zaten. Emir rahat durmaz. İnşallah bir anlık boşluğuna gelip bizi önemsememişdir ki öyle bir ihtimal olamayacağını biliyorum. Şuan büyük bir tehlikede bile olabiliriz Masal. Sakın Emir'i hafife alma.'' Gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Eğer Bahar'ın söylediği gibi, Emir zeki biriyse gerçekten şuan tehlikede olabilirdik.

Sıkıntıyla nefesimi verdim. Ben bu olaylara nasıl bulaşmıştım böyle? Eski hayatımla şimdiki hayatımı karşılaştırsam arada dağlar gibi fark vardı. Eski hayatımda tek ders çalışır ve daha iyi bir okulda bursluluk kazanmaya çalışırdım. Tek derdim üniversite sınavıydı. Peki ya şimdi? Sınavlar umrumda bile değildi. Şuan tek düşündüğüm şey başımızdaki bu dertten kurtulmaktı.

Ölüm korkusu elbette vardı fakat bu işe nasıl bulaştıysam sonuna kadar da savaşmalıydım. Koray Ares Kaan ve can dostum Kumsal'ı ne pahasına olursa olsun bu dertle baş başa bırakıp çekip gitmeyecektim. Ben gerçek dostluğu, onlarda gördüm, gerçek dayanışmayı onlarda gördüm ve onları bırakmaya hiç mi hiç niyetim yoktu. 

Gülümsedim ve Bahar'a dönerek ''Hani tehlikeyi severdin ya, şimdi anladım ki meğer ben de tehlikeden korkmuyormuşum, tehlike benim kanımda var.'' diyerek göz kırptım. Bahar'ın şaşkınlıkla ağzı aralandı ve gözlerini yumarak. ''Buna sevindim çünkü, şuan tam da tehlikenin içindeyiz.''

Daha bir şey söyleyemeden gelen sesle donup kaldım. 

''Ve şuan tehlikenin ta kendisi karşınızda duruyor, peki 'beni' de sevebilir misiniz?''


KAÇAK AŞK #Wattys2017Where stories live. Discover now