3 bölüm

87 14 0
                                    

Babam bana tüfek kullanmayı 10 yaşımdayken öğretmişti o zamanlar pek hevesli değildim silah kullanmaya, benim yaşımdaki kızlar evcilik oynarken ben babamla av'a çıkıyordum .

Arthur'aysa babam araba kulanmasini öğretmişti ve sonra

" ben size bir şey öğretim sizde birbirinize anne baba olun ve birbirinizden yeni şeyler öğretin " demişti.

O gün ne demek istediğini anlamamıştım ama şimdi anlıyorum babam bize

" bi gün ben olmaya bilirim annenizin çıktığı yolculuğa ,bende çıkabilirim " demişti.

O gün bugün dür ki Arthur ne öğrendiyse bende öğrendim.

O da ben ne öğrendiysem tabi
.

Sabah olduğunda güneş yüzünü göstermişti perdelerin arasında sızan güneş ışınları yüzümü aydınlatıyordu .

Kalktığımda göz ucuyla kapıya baktım ve kova yoktu bir derin nefes alıp rahatladığımı hissettim .

Aşağıya inip güneş enerjisinden akan suyla kovaları doldurdum ve yukari çıkıp sırayla babamın , zu'nun ve arthur'un kapısına koydum ve yanlarınada havluları .

Mutfağa indiğimde pencereyi açıp içeri havalandırmak istedim fakat açtığımda kulaklarıma dolan karga sesiyle pencereyi kapatmam bir oldu .

Kahvaltılıkları hazırlayıp yanında ekmek kızartırken arthur geldi ve "Günaydın " deyip masaya oturdu .

Sonra sırayla zu ve babam bende oturacaken bir şeyin sanki sert bir duvara çarparması gibi ses çıktı.

Arkama döndüğümde karganın biri pencereye çarpmıştı.

Daha ne olduğunu anlamdan arkasından gelen Diğer kuzgunlar birer birer çarpmaya başladı ben orda olanlara karşı boş boş bakarken arthur panjuru kapatı yağmur gibi yağıyorlar dı.

Ne olduğuna bir türlü anlam verememiştik dün babama saldırmışlar dı şimdide evimizi taşlar gibi evin üzerine yağıyorlar dı .

" En son ne zaman haber izledik " diyen babama döndüm .

Hasat zamanı yaklaştığından uyumak için zaman zor buluyorduk televizyon seğretmek en son yapacağımız iş olsa gerekti yani.

Zu koşup televizyonu büyük bi hevesle açtı galiba kargaların sesinden başka bir ses duymak için herşey yapabilirdi.

Arthur kumandayı alıp sabah haberlerini yayınlamakta olan bi kanalı çevirdi.

"Sabah yeni televizyonu açanlar günaydın hasat zamanı yaklaşmakta çiftçiler son gelişmelerden rahatsız , kargaların anormal hareketleri ekinlere zarar vermekle kalmayıp insanlara saldırıyor .

Uçuş kontrolünü kaybetmiş kargalar pencerelere ,duvarlara, kulelere çarpıyor yaralı bir kuzgunu inceleyen veterinerler den haber bekliyoruz."

sonra babam televizyonu kapatı. Ortalık sesizleşince herkez kulak kesilip dışarı dinlemeye başladı .

sesler kesilmişti küçük çığlıklar ya da çarpma sesleri yoktu.

Göz ucuyla zu ya baktığımda elinde bir kitap tuttuğunu gördüm okulları başlamıştı .

yanıma gelip kitapı göstermeye çalıştı . " Bana okuyabilebilirmisin ? Becky "

bana abla demesini istemediğim için isimimle sesleniyordu.

Arthura dönüp biraz beklemesini söyledim .

ilk okuma yazma öğrenen arthur olmuştu .

Annemde ölmeden daha önce ona öğretmişti .

Ben kitap okumayı zaman kaybı olarak görmüştüm .

arthur'un elindeki kitaplarla bir gün boyunca odasından çıkmayışı canımı sıkıyor du.

Ta ki bende kitap okuyup hayal dünyasında kendime bir yer oluşturuncaya kadar .

Arthur'u ozaman anlamıştım kendi hayatından bi nemze kaçıp başkasının hayatını yaşıyordu.

Zu dönüp onun mutluluğunu paylaşarak

" tabiki tatlım gel odana çıkalım "

elindeki kitabın başlığını okudum " kötü ruh " küçük bir çocuğa okunacak bir kitap gibi durmuyordu .

" zu bu kitabi nerden buldum tatlım ?"

"Babamın kütüphanesinden " bunu duyduğuma şaşırmıştım böyle şeylerden korktuğunu sanıyordum .

belki de kitabın kapağındakı şirin kargalar dikkatini çekmiştir.

Hiç dışarda kilere benzemiyordu.

Bunun sivri gagaları veya ölümcül pençeleri yoktu.

Kitapla başlığın hiç bir alakası yok gibiydi.

İçinde yazıları okumak için içimde büyük bir istek oluştuğunu fark etim.

KELT EFSANESiTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon