PSİKAYATRİS √2

3.9K 124 4
                                    

Yavaş ve sakin adımlarla odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. İçimdeki susmak bilmeyen sesler ve Defne'nin söyledikleri hâlâ içimiz sızlatıyordu.

Her ne olursa olsun onu babasından ayrı tutmak haksızlıktı ama o bunları çok önceden hak etmemiş miydi ?

Ona olan nefretim varolmakta zorlanan sevgimi bile yok etmeye yetiyordu. Kalbimin derinliklerde onunla dolu acı ve nefret vardı.

Masanın üzerinde duran telefon ve gerekli eşyaları aldım, hastaneye gidip öğleden sonraki randevularıma girmem lazımdı.

Cem'e el sallayıp evden çıktım,galeriden arabayı çıkarıp hastaneye doğru yol aldım.

Hava yine yağmurlu gibiydi gerçi pek güneş görmezdide ama burayı seviyordum,burası kesinlikle hayaller gibiydi.

Thames köprüsünün üzerinden geçip,sola saptım ve sonra trafiğe çıkarak radyoyu açtım.

Uzun süredir bir kaç şarkı dinlemiyordum,rastgele çıkan şarkıya ritim uydururak parmaklarımla direksiyona vurdum.

Hastanenin otoparkına arabamı yerleştirdiğimde kapılarını kilitledim ve asansörle kendi katıma girdim.

Kafeterya bölümü bugün oldukça sakindi,burdaki bütün çalışanların Türk olduğumu biliyordu biraz konuşmakta sıkıntı çeksemde yinede alışmaya başlamıştım, sonuçta ben herşeyimi bırakıp buraya gelmiştim.

Kahve almak için kafeteryaya uğradım sıramı beklerken arkamdan seslenen Nate'yi görünce el salladım.

"Hey yesim! " aksanından dolayı ismim ağzından yayılarak çıkıyordu ve bu hali oldukça komikti.

"Hey nate! Nasılsın? " mavi gözleri dikkatle baktı ve genişçe gülümsedi.

"Nasıl olabilirim ki seni her gördüğümde günüm harika geçiyor matmazel! " elini kalbine koyup saygıyla selamladı,haline kıkırdayıp durdum.

Nate beyaz tenli ve çakma sarışındı derin mavi gözü,her kızı kendine aşık ettirecek kadar yakışıklı ve uzun boyluydu. Benimle arkadaştan ileri olmamı istediği zaman onu kibarca reddemiştim ama hiçbir şekilde vazgeçmemişti, bu 4 yıl içinde oda hayatımın önemli yerlerindeydi hem benim için hemde kızım için.

"Sana yemek ısmarlamama ne dersin? "

Elimdeki saat bakıp olumsuz anlamda kafamı salladım,

"Randevum olabilir ve ben biraz önce kahvaltı yaptım" gözlerini kısarak güldü.

"Randevun yok ben az önce kontrol ettim, madem kahvaltı yaptın o zaman karşılıklı kahve içmeye ne dersin? "

Israrı ve güzel gülmesine karşı bile çıkamıyordum. Ona değer veriyordum sadece arkadaş olarak ama gerisi yoktu.

"Pekâlâ nate seninle bir kahve içeceğim" gözlerini kıstı ve dilini dişlerine sıkıştırarak güldü ve o oldukça çok sevimli gözüküyordu.

Kafeteryada sırayla kahvelerimizi aldıktan sonra bir masaya geçip oturduk.

"Defne nasıl? " yoğun ingiliz aksanı ile boğuk sesi kulağımı doldurdu.

"İyi nasıl olabilir ki ? Klasik mızmız ve şımarık Defne"
Sözlerime karşılık gülümsedi,kızımda olsa şımarık olduğunu kimse değiştirmiyordu.

"Yapma o, o kadar şirin ve güzel ki öyle bir kızım olmasını çok isterdim tabii senin gibi bir annesi olmasınıda "

Ellerini ,ellerimin üstüne koyup üstünde baş parmağıyla daireler çizmeye başladı.

"Yapma Nate.. seninle aynı konuları konuşmak istemiyorum,lütfen !"

"Sadece küçük bir şans Yesim! Senden sadece küçük bir şans istiyorum! Çok şey değil, ama sen o aptal herifi unutamıyorsun "

Sert sesi ve bağrışları tüm gözleri üzerime çekti ve masadaki kahve ne varsa savurdu, söyledikleri gözlerimi doldurmaya yetmişti bile.

Ayağa kalkıp arkama bakmadan koşmaya başladım,arkamdan geldiğini biliyordum ama bu zerre umrumda değildi o kalbini çok kötü bir derecede kırmıştı.

"Yesim! Üzgünüm,özür dilerim"

Söylediği sözleri duymak bile istemiyordum arabanın kilidini açıp hemen çalıştırdım.

Arabaya vuran ellerini es geçip hızla çıktım.

Geçtiğim yollardan tekrar geçerek evin yolunu tuttum.

Nate'yi oldukça zorladığımın farkındaydım böyle bir çıkışıda bekliyordum ama şimdi olmamalıydı, bunu herkesin içinde yapmamalıydı.

Onu anlayabiliyordum sevdiğiniz birinden aynı şeyleri beklediğiniz halde gelmiyorsa bu can alıcıydı ,bu ölüm gibiydi. Bunu bizzat kendim yaşamıştım Çınar'ın benimle oynaması en çok gururumu kırmış ve aşkımı yok etmişti.

Onu yeniden görsem kalbim dayanamaz heyecanlanır ama duygularımı artık dışa vermezdim bunu tekrar yapmazdım,çünkü o beni tekrar yok edecek birşeyler yapardı. O kimseyi sevemezdi eminim ki, kendi çocuğunu bile sevmezdi.

O Çınar Yaslıhan'dı kötünün en kötüsüydü ve bütün kötülüğü hakeden biriydi.

Kendi başıma verdiğim iç çatışmaya son verip arabayı evimizin önündeki caddeye park ettim. Saat yava yavaş geç olmaya başlamıştı ve bedenimde yorgunluk hissediyordum,bu oldukça normaldi.

Cüzdanımdaki anahtarı çıkarmaya gerek duymadan zili çaldım sonuçta Defne ve Cem evdeydi.

"Kim o? " Defne'nin küçük sesi ulaştığından haline kıkırdadım onunla yabancılara kapı açılmamasını uzunca konuşmuştum.

"Benim ! Annen " biraz bekledi ve ardından devam etti.

"Benim en sevdiğim pasta neli peki? "

Bu aramızda küçük bir şifreydi bunu kim bilebilirse kapıyı Defne açardı, eğer bilemezsenizde evdeki büyüklerini çağırır ona sorduttururdu.

"Meyveli vanilyalı pasta " ardından kilit sesi duyuldu.

"Anne! " heyecanlı sesiyle koşup bana sarıldı ve öptü.

"Seni çok özledim bebeğim"

"Bende anne" bu haline kıkırdadım ve içeri girdim.

"Anne Egemen amcayla bir amca geldi,içerde cem abiyle birlikte oturuyorlar"

Söylediği cümleler içimdeki merak kuşkusunu arttırırken Defne'yi kucağıma alıp içeri girdim.

Gördüğüm şeyler akıl alınmayacak şeylerdi ve bütün kanımın çekildiğini hissettim.



Cümle hataları için affedin çok özür dilerim kısa ama herşey için başlangıç olacak bir bölüm oldu sizleri çok seviyorum

PSİKİYATRİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin