14. "Bağlılık"

2.5K 178 3
                                    

Bölüm ve yeni kapak tasarımı konusunda yorumlarınızı bekliyorum. Mutlaka multimedia'ya bakın, çok aradım bunu^^ ve bölüm şarkısıyla okuyun! Öpüldünüz.

14.  

“Büyü tamamlandı,” dedi Bellum sakince. Kendini daha iyi hissettiği aşikardı ama bunu krala söylemedi.

“Bağlandık, öyle mi?” Kral’sa kendini eksik hissediyordu biraz, azalmış gibi. “Kendimi eksik hissediyorum.”

“Geçecektir, sanırım. Ruhum önce seni etkilemeye çalışacaktır ama sonra iyi hislerini bana bağlayacaksın. Yani bunu büyü yapacak. Duygularımız ve düşüncelerimiz karışacak. Düşüncelerimizi ayırt etmemiz için büyü yaparım, artık bu sorun değil. Ama zaten duygularımızın karışması için bu büyüyü yaptım. Sanırım artık sarayı sallandırmayacağım, tabii istemsiz olarak.” Gülümsedi. “Hala beni sinirlendirmemen gerekiyor.”

“Ama seni sakinleştirebilirim.”

“Pekâlâ, bu senin için iyi olacak sanırım.”

***

Magnabellum tek başına büyü odasındaydı. Sinirliydi. Birine bağlı olduğuna, iyi şeyler hissetmeye başlamasına, buna rağmen kontrol edemediği öfkesine isyan etmek istiyordu. Kürenin karşısında durdu.

Odaklandı.

Deprem istiyordu. İnsanların ölmesine veya zarar görmesine gerek yoktu. Yalnızca bütün 4. Adayı etkileyecek, insanların korkmasını sağlayacak bir sarsıntı istiyordu. Kralın onun hala iyi biri olmadığını bilmesini istiyordu. Gözlerini açtığında tüm 4. Adayı kaplayan çarpılarla kaplıydı küre, normal bir insan göremezdi bunu.

Saray halkı koşuşturmaca içerisindeydi. Herkes sarsıntıyı hissetmişti ancak hiçbir şey zarar görmemişti. Dev ekranlı televizyonlarda haberler gösteriliyordu. Kral onu bulduğunda Bellum keyifle gülümsüyordu.

“Tanrı aşkına, ne halt ediyorsun sen?”

“Hala iyi biri değilim Pauperem. Belki de o büyüyü yapmamalıydık. Saf mısın, gerçekten? Bu büyü yalnızca ruhumu kontrol edebilmemi sağlıyor. Beni iyilik perisi yapmıyor.”

Pauperem sıkıntıyla iç çekti. “Sevdiğim kadının bir iyilik perisi olmaması gerekiyordu zaten.” Kızın belinden tuttu. “Ailen ve ablan için üzgünüm, Bellum. Ancak sana yalvarıyorum, beni affetmeyi dene. İntikam dürtünü hissediyorum ve sana aşık ve bağlıyken zarar veremem. Senden kurtulamam. Tek ümidim beni affetmen. Ailene istediğin yardı-“

“Onlara daha fazla yardım etmeyeceksin. Babamın bir işe girmesini sağla yeter. Benim ve ablamın burada senin fahişeliğini yaparak onlara para göndermeni sağladığımızı düşünmelerini istemiyorum daha fazla. Bizi kullanan o ailem olacak insanlara boş yere para göndermeni istemiyorum. Tamam mı?” Kral bu itiraf karşısında şaşırmıştı. İlk kez Bellum’un ne hissettiğini anlıyor ve ona hak veriyordu. Kızın belini bıraktı ve kafasını olumlama anlamında salladı. Bellum haklıydı, kral bunu hissediyordu.

***

Kral’dan

Gücü seviyordum. Güç, kudretin anahtarıydı. Güçlü olmak kanımda akan bir element gibiydi. O olmazsa yaşayamayacağımı hissediyordum. Babam ve annem ölmüştü. Tahtın tek varisi bendim. Kız kardeşlerim benim güç sevdamdan yorulup diğer adalara göç etmişti. Orada sefillik içinde mutlu olduklarını söylüyorlardı! Buna inanmak benim için zordu.

Zenginlik, güç ve kötülük benim zaaflarımdı. İyilik yaparsam elimdeki gücü suistimal ederek beni kullanacaklarını düşünüyordum bu yüzden herkese kötü biriymişim gibi davranıyordum. Ancak hiçbir zaman gerçekten kötü olmamıştım. Böyle yetiştirilmemiştim.

Magnabellum’un kötülüğüyse onun ruhundaydı. O temiz, günahsız doğmamıştı. İnsanoğulları gibi değildi. O küçükken –benim aksime- iyi olmayı istemişti ama o duyguları ruhunda bulundurmaması onun suçu değildi. O bir cadı olarak yaratılmıştı.

Onun kontrol edemediği kötülüğü, intikam dürtüsü, öfkesi beni kendisine çekmişti. Onun güçleriyle, büyüleriyle dünyaya hakim olabilirdim ama çok dikkatli olmam gerekiyordu. O benden nefret ederken benim lehime hiçbir şey yapmazdı. Ancak dikkatli olmak konusunda başarılı olamadım. Ona aşık oldum. Bu güçsüzleşmemi sağladı, bu yüzden bu duygudan nefret ediyordum. Fakat sonunda gücümü bana geri getirecek ve Bellum’un istediği iyiliği kazanabileceği bir yol bulduk.

Bağlandık.

İkimizin de istedikleri gerçek olabilirdi. Tabii işler hiçbir zaman mükemmel gitmiyordu. O beni sevmediği sürece güç bağımlılığım aşkımın önüne geçemiyordu. (Yazardan not: Bu diyalogsuz, uzun bölümü lütfen atlamayın. Kralı tanıyacaksınız, çok daha iyi tanıyacaksınız.)

“Pauperem.”

Magnabellum’un büyüleyici sesiyle arkamı döndüm. Salonun ortasında duruyordu.

“Baban hakkında kararı görevlilere bildirdim. Ona mesleğini yapabileceği bir iş sağlayacaklar,” dedim soğukkanlılıkla. Ona olan zaafımı bilmesi yeterliydi, bir de hissetmesine hiç gerek yoktu.

“Teşekkürler,” diye mırıldandı. “Demin ki sarsıntılar için üzgünüm. Buna ihtiyacım vardı.”

“Büyünün bağımlılık olduğunu anladım. Tamam, önemli değil.” Bu kez sesimi yumuşatmıştım çünkü pişman olmuş gibi duruyordu. Gerçekten pişman değildi ama en azından öyle gibiydi. Bu benim için yeterliydi.

“Sana anlatacağım bir şey var,” dedi bu kez. Cevap vermedim, soru sorarcasına baktığım için devam etti. “Fallon ve Gwael fazla yakın. Bundan hoşlanmıyorum. Fallon güvenilir biri değil.” Doğru söylüyordu. Fallon güvenilir değildi. Acıma duygusuyla dolmuş, hoşgörülü ancak buna rağmen meraklı ve çıkarcıydı. Onu küçüklüğümden beri tanıyordum. Beraber büyüdüğümüz için sağ kolumdu ama Gwael Ivory olayını anlatmasa da hissetmiştim. Yine de ben de bu olaydan hoşnut olmadığımı söyleyemezdim. Çocukluk arkadaşımla iki kardeşe aşık olmamız çok da tuhaf değildi, değil mi?

Bellum’a onunla çocukluk arkadaşı olduğumuzu ve Gwael’e bir kötülük yapmamasını sağlayacağımı söyledim.

“Gwael’in daha fazla zarar görmesini istemiyorum,” dedi ona zarar verdiğimi açıkça ima ederek. “Ama Fallon’dan uzaklaştırılırsa hayata küsmesinden korkuyorum. Bu yüzden sana güveneceğim, bu konuda.”

Tereddütle bana bakınca, “Güvenebilirsin,” dedim kısaca. Bellum’un aklında başka şeyler olduğunu biliyordum ama soru sormadım. Nasıl olsa anlatacaktı, ben onun tek arkadaşıydım.

***

Magnabellum Fallon ve Gwael’in birlikte olmadığı nadir zamanlardan birinde Fallon’ı görünce yanına gitti.

“Seninle konuşmam gereken bir şey var,” dedi melodik sesiyle. Fallon dikkatlice kızın gözlerine baktı. Nedense mavi gözlüklerini takmıyordu.

Bellum onun gözlerinin içine bakmasından faydalanarak hırlarcasına konuştu. “Gwael Ivory’ye karşı ne hissediyorsan derhal anlat.”

“İyi bir kız. Çok güzel değil ama onu beğeniyorum. Yalnız kalmasını istemediğim için ve kardeşinin sırrını merak ettiğim için onunla ilgileniyorum. Ona aşık değilim ama hoşlanıyorum. Onunla ne yapacağım, nereye kadar birlikte olacağım konusunda kararsızım.” Bellum bu kafa karıştırıcı konuşma karşısında iç çekti ve gözlerini devirdi.

“Onunla ilgilenmeye devam et ve sırrımı merak etmeyi bırak,” dedi ve büyü bozuldu. Fallon her şeyi unutmuştu ve hala kızın ne konuşacağını merak ederek ona bakıyordu.

“Gwael seni bekliyormuş,” dedi ve uzaklaştı Bellum. Aklına başka bir şey gelmemiş olmasına küfretti çünkü Fallon’ın şüphelendiğini hissetmişti.

Bir Cadı; MagnabellumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin