O yüzden ölüm yerine yaşamayı seçmiştim.

Kaçmak kolaydı her zaman. Yapman gereken tek şey ölmek hepsi bu. Asıl zor olan yaşamaktır.

Aynadaki yansımamı izlemeye başladım. Bir elimi cama dayadım ve kendi kendime ''Senden başka kimsem yok'' Diye fısıldayıp gülümsedim. İyi bir aileye, mükemmel bir arkadaşa ve etkileyici bir dış görünüşe rağmen yine de yalnızdım işte. Bedenim değil ama zihnim bu şekilde yaşamayı seçmişti. Bedenimin her bir zerresi yalnızlığıma kahrolup soluğu başka bedenlerde alırken, zihnim ise bu yalnızlığın benim için biçilmiş bir kaftan olduğunu söylüyordu. Gerçi yalnız olmak benim için çok büyük bir sorun değildi. Böyle yaşamayı öğrenmiştim sonunda. Alışmıştım da zaten. Fakat sıkılıyordum da aynı zamanda. Monotonlaşmaya başlamış gibiydim sanki. Belki de bana öyle geliyordu bilemiyordum. Emin değildim. Zaten bu aralar pek çok şeyden emin olduğum söylenemezdi, o ayrı konu. Fakat emin olduğum bir şey vardı. O da Aftiel'in bana fiziksel bir acı vereceği ve benim ise hiçbir şey yapamayacağım.

Edindiğim deneyimleri hesaba katarsam bana vereceği tek acı fiziksel bir acı olabilirdi. Çünkü acı hissedebildiğin sürece gerçekti. Tıpkı ışığı açınca karanlığın kaybolması, ya da klimayı açtığında soğuğun kaybolması gibi. Görebildiğin ya da hissedebildiğin sürece gerçekti.

Evet kesinlikle böyle olmalı. Diye düşünüp, aynadaki kendime gülümsedim fakat yansımamı kandırmamıştım tabi. Umursamadan bir süredir kapalı olan sesli mesajları açıp dinlemeye başladım.

-: Lufian? Adamım ben Matt. Lanet olası herif nerelerdesin sen? Ortam sensiz çok sıkıcı. Bugünkü temamız deri. En sevdiğin. Bir an önce mekana gel.

-: Lufian? Son birkaç gündür sana ulaşamıyorum. Yarın sabah yanına geleceğim.

''Mesaj dün gece gelmişti ve bu demek oluyordu ki'' Diye düşünmeye kalmadan kapı hemen çalmaya başladı. Yavaş adımlarla kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı açar,açmaz bir ilk yapıp boynuna sarıldım. Kiraz ve portakal çiçeği karışımı o mükemmel kokusunu o kadar çok özlemişim ki, sanki yıllardır onu görmüyor gibiydim. Sebastian babam ise çoktan beni kucağına almış, salondaki köşe takımına doğru yürüyordu. İnmeye çalışsam da beni kucağından indirmedi ve bu şekilde oturarak birbirimize sarılmaya devam ettik. Onun kokusunu içime çekmek harika bir şeydi fakat yine de dudaklarımı araladım ve

L: Baba? Ben Cody değilim. Bırak artık.

Der demez şeytani bir şekilde gülümseyen Babam Sebastian dudaklarını araladı ve

S: Elbette değilsin. Onun kadar seksi olabilmenin imkanı yok.

Der demez dil çıkarıp, kucağından indiğim gibi yanına oturdum. Babam ise bir yandan saçlarımı karıştırmaya devam edip, öteki yandan şeytani bir şekilde gülümseyip, düşünüyordu. ''Ah, bu iğrenç'' Diye düşünüp tekrar dudaklarımı araladım ve

L: Lütfen şu anda Babamla ''Acaba bu sefer hangi pozisyonla sevişsem'' Diye düşündüğünü söyleme. Yaratıcılığım da bir yere kadar. Pozisyon kalmadı be.

Der demez şeytani bir şekilde gülümsemeye devam eden Babam Sebastian tekrar dudaklarını araladı ve

S: Acaba?

Der demez bu sefer dişlerini göstererek gülümsedi. Derin bir nefes aldım. Dudaklarımı araladım ve gülümseyerek.

L: Seni lanet olası azgın herif.

Der demez bu sefer ikimizde kahkaha atarak gülmeye başladık. O an ''Aile ne acayip şey'' Diye düşünmeden duramadım. Az önceki o melankolik halimden eser kalmamış, Babamla gülüşüp, duruyordum. Bir an ona Aftiel'i anlatsam mı? Diye düşündüm fakat bunun erken olacağına kanaat getirip, anlatmaktan vazgeçtim ve tekrar dudaklarımı aralayarak.

SENİ BIRAKMAYACAĞIM 2Where stories live. Discover now