11

6.8K 614 905
                                    

Pazartesiydi. John'un hala gelmemesi üzerine Niall tüm haftasonu bizde kalmıştı.

Bay Tomlinson'ı da görememem bir eksiklik hissi oluşturmuştu. Tanrı aşkına adam benden nefret ediyordu. Fakat göremeyince bir tuhaf olmuştum. Birkaç kez daha gelip beni merak etmesini beklemiştim belki de...

Banyodan derhal çıkıp ayna da çıplak vücudumu izledim. Elimdeki havluyla vücudumu olabildiğince kuruladım. Dolabımdan giyeceğim her şeyi alıp yatağın boş kısmına fırlattım.

Niall hala yatıyordu. Yatağa gidip çıplak omzunu öpmeye yeltendim fakat vazgeçtim. "Niall! Hadi uyan!" diye bağırdım kulağına doğru.

Bir hışımla yorganı kafasına geçirip haykırdı: "Git başımdan!"

"Niall, Niall, Niall!" diyip zıpladım yatakta. Hala çıplaktım.

Niall yorganı açtı. "Hazır ikimizde çıplakken ve yataktayken," diye uzattı.

"Siktir git." diyip yatağın boş kısmında ki boxerı aldım, giyerken söyleniyordum: "Bugün okula gitmeliyiz. Bay Tomlinson'ın ev teftişlerinden bıktım." Tüm haftasonu keşke gelse, diye düşünmüştüm.

Hamurdanarak yataktan çıktı.

Bay Tomlinson benden nefret ediyordu. Bende kısmen ondan ama onunla konuşmayı seviyordum. "Okulu özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi." Bay Tomlinson'ı özleyeceğim hiç aklıma gelmezdi.

*****

Sınıfa girdiğimizde hemen sıralarımıza yerleştik. Sınıf arkadaşlarım bize değişik bakıyordu. Aramızdaki şeyin arkadaşlıktan daha samimi olduğunu sezmiş gibilerdi. Umursamadım.

Bay Tomlinson sınıfa girmiş, çantasını masaya koymuştu. Ardından hızla masanın ucuna oturmuş, sınıfı incelemeye başlamıştı.

"Bu ders sizinle biraz sohbet etmek istiyorum. Haftanın ilk dersi böyle olsun." dedi. Yaptığı muhteşemdi ama yüzünde sevecenlikten eser yoktu. Yine de herkes sevinçle tezahürat yaptı. "Hadi sorun." Bu sefer biraz gülümsemişti.

Mavi gözleri ben hariç herkesi süzmüştü. Niall'ı bile!

Bir kız parmak kaldırıp konuştu. "Sevgiliniz var mı?"

"Eşim vardı." dedi.

"Boşandınız mı?" diye atıldı bir çocuk.

"Hayır, öldü."

Tüm sınıf sessizliğe gömülürken kalbim Bay Tomlinson'ın acısına ağlıyordu.

Sevdiğin kişiyi kaybetmek berbat bir şey olmalıydı.

Niall'a baktım, o da bana bakıyordu. Ardından Bay Tomlinson'a döndüm ve derse girdiğinden beri ilk defa göz göze geldik.

"Her neyse gençler. Başka sorularınız yok mu?" Ses çıkmadı. "Ben sorayım o zaman. En sevdiğiniz kitap?"

"Harry Potter!" diye bağıran çocuğa herkes güldü. Sam, yuvarlak çerçeveli gözlükleriyle ve düz saçlarıyla Harey Potter'a benzetiliyordu. Önceden bundan hoşlanmasa da zamanla benimsemişti.

Sırayla parmaklar kaldırıldı ve kızların çoğu Bay Tomlinson'ı etkileyecek bir kitap söylemeye çalıştı. Okuma yazmayı zor söken bir kızın Edebi Roman okuduğu iddia etmesi saçmalığından anlaşılabilirdi bu.

Bay Tomlinson, "Niall" diye sordu.

"Ben açıkçası kitap okumasını pek sevmem. Son okuduğum kitapta Saftirik Greg'in Günlüğü idi sanırım."

"Aman ne şaşırdım." dedi Bay Tomlinson sessizce, ama duyulmuştu.

Bay Tomlinson bakışlarını bana çevirdi. Adımı söylemedi ama bana sorduğu belliydi.

"Kafka. Kafka severim." diyebildim.

"Hangi kitabını mesela?"

"Milena'ya Mektuplar."

*****

Tenefüste dışarıya çıktım. Sınıf beni boğuyordu. Ve de Niall'la daha fazla sex muhabbeti yapmak istemiyordum. İmalarında her daim bir cinsellik barındırıyordu. Bir zamanlar aseksüel olduğumu savunurken birden şahsıma yapılan cinsel şaka ve imalar hoşgelmiyordu. Pekala, aseksüel değildim, ama yine de bunu itici kılıyordu bir şeyler.

Okulun geniş bahçesinde yürürken yanımda birinin varlığını hissettim. Bay Tomlinson soğuk havaya rağmen ceketsiz, yalnızca gömlekle, hemen yanımdaydı. Elleri cebinde, gözleri yerde, yanımda yürüyordu.

"Niall iyi biri." dedi hiç beklemediğim bir anda.

"Evet, öyle."

Bir şey söylemedi. Birlikte okul bahçesinde gezerken derin nefesler alıyordum. Kelimeler izinsizce çıkıverdi ağzımdan: "Eminim eşinizde iyi biriydi."

"Evet, öyleydi." dedi bir süre beni yanıtsız bırakarak.

"Biliyorum, aramız pek güzel değil. Fakat bana anlatabilirsiniz. Yani eşinizi bana anlatabilirsiniz." Bay Tomlinson gibi duygusuz ve soğuk bir adamın aşık olmasının tuhaf gelmesi benim suçum değildi. Böyle bir adamın nasıl aşık olduğunu merak ediyordum.

"Belki bir gün," dedi sessizce. Durduğunda bende durdum. "Yanımda yürüyordun Harold. Düşünsene, yanımda yürümüştün.*"

"Anlamadım?" diye sordum.
Hafifçe gülümsedi ve gitti. Ve yine kalbimde tuhaf bir his bırakmıştı.

*Bilmeyenler için söylemeliyim ki "...yanımda yürüyordun Milena. Düşünsene, yanımda yürümüştün." Franz Kafka'nın Milena'ya yazdığı bir mektuptan kesit.

SLEEPWALKER (Larry Mpreg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin