Keşke yapabilsem, ama yapamam...
Özlemin, ateşten çemberinde kavrulan, aşka, o cennet varlığına sığınmaya korkak sevdalın,
Sevenin D.A."
~~
Ertesi sabah yine ellerindeydi her iki sevdalının kalemi, yine birbirlerine haykıramadıkları aşklarını paylaşıyorlardı satırlarla...
"Günaydın sevdam,
Hayatımın ilk ve en büyük hırsızlığını yapıyorum bu sabah... Senin sözlerini çalıyorum senden... Belki de sadece emanet alıyorum demeliyiz...
Sevdam... diyorum sana dolu dolu. Daha dilimden dökülmeden kalbim, ritmini şaşırıyor göğüs kafesimin ardında. Minik bir mırıldanma ile can bulurken kelimeler dudaklarımın arasında, soluklarım düzensizleşiyor, kalbim daha da arttırıyor çırpınışlarını. Küçücük bir kelime: Sevdam... Hasretle kanayan yüreğimi seriyor ruhumun önüne. Ruhum da kanıyor zavallı yüreğime eş. Yine de dilimden dökülünce bu minicik sözcük, derman buluyor sanki tüm yaralarım. Sonra sesin çınlıyor kulaklarımda. Havin'im, deyişini anımsıyorum da her bir zerrem cennetle müjdeleniyor, o anda... Seninim, diye haykırıyor biçare gönlüm! Yalvarıyor, seninim işte al, götür beni de kendi cennetine...
Bırak, ruhunla sarınsın ruhum, aşkın gökyüzünde salınsın. Bedeninle kuşatılsın bedenim, nefesin olsun nefesim.
Gel al beni bu hasret cehenneminden...
Kavuştur sevdiğime...
Sevenin, sevdan, Havin'in..."
~~
"Günaydın sevdam,
Ah! Mümkün müdür bana sensiz günün, güneşin doğması?
Ah! Mümkün müdür kokunun sindiği çarşaflara sarılı uyanmak?
Yastığının etrafına serilen ipek saçlarında parmak uçlarımla gezinmek?
Gözlerimi açtığım her sabaha melek yüzünü görerek başlamak?
Gözünün, boynunun kıyısında gezinip ruhuma cennet kokunu salmak?
Mümkün müdür sana kavuşmak?
Peki ya bunca ayrılığa, bunca özleme çare midir kavuşmak?
Sevdam... dedim ya sana, sorup duruyor şimdilerde yüreğim: Hak ettin mi?
Sahi hiç hak ettim mi ben seni? Sana sevda değil sevdam demeyi?
Kim bilir belki de ondan sebep böyle hasret cehenneminde yanması yüreğimin. Belki de ondan sebep varamıyorum sana. Sığınamıyorum o güzel yüreğinin küçük bir köşesine...
Sahi, küçücük de olsa var mıdır bir yerim orada? Kabul eder mi yüreğin bu zavallı yüreğimi cennetine? Sarar, kutsar mı sevgisiyle?
Biçare sevenin,
D.A."
~~
Tam bir ay sonra yine kâbuslara sarılı bir şekilde uyandı Havin. Hüzün doluydu... Dokunsalar ağlayacak dokunmasalar özlem ateşiyle yanacaktı. Gecenin bir körü, karanlığa aldırış etmeden koşarak ayrıldı evden, titreyen ellerinden sebep üç kere düştü arabanın anahtarı parmaklarının arasından. Gözlerinden akan yaşlar birbiriyle yarışırken görmeyen gözlerle canhıraş vardı sevdiğinin kapısına. Düşünmeden ardı ardına çaldı kapıyı ve karşısına çıkan yaşlı kadına sımsıkı sarılı verdi.
Füsun Ana, acı da olsa alışmıştı genç kızın kendisine gelişlerine. Her defasında tek bir duası oluyordu yüreğinde; evladının da bir an önce çıkıp gelmesi... Gelip de sevdasının acısını dindirmeliydi artık... Füsun Ana bıkmadan usanmadan ediyordu duasını da vakti vardı demek ki dualarının, kabul olacakları günü bekliyorlardı...
BINABASA MO ANG
~~Havin~~ #TAMAMLANDI!
General Fiction♥ Gözleri miydi insanın kaderini belirleyen? Kapkaranlık gözlerinden sebep miydi bu acı dolu hayat? Gece gözlerine okyanuslar kuran bir kadın mı aydınlatacaktı dünyasını? Ondan sonra mı kurtulacaktı ömrünün karasından? Sevdiği kadından uzak, sevil...
Bölüm 18: Part II ~~
Magsimula sa umpisa
