Selamlar canlarım!
Bölümleri sizlerin isteği üzerine yeniden yayımlıyorum ama hiçbir yorum alamıyorum ve bu durum beni çok üzüyor 😢
Olumlu ya da olumsuz her türlü yorumlarınızı bekliyorum 😘
Keyifli okumalar!
**
12.Bölüm: Kader Örmüş Ağlarını ~~
Salondaki koltuğa oturmuş akıp giden zamanı izliyordu orta sehpasına konulan dijital saat üzerinden. Çocukluklarından beri, zamana çok önem verirdi İpek. Yatak odalarında, salonlarda hatta mutfaklarda bile saat olsun ister kolundaki saati neredeyse hiç çıkarmazdı. O da çocukluğundan beri bunun sebebini düşünse de bir türlü bir sebep bulamamıştı ama şimdi baktığı saatin üzerinde sabit kalan iki ayrı tarih ve saati görünce farkına vardı. Sayıyordu İpek'i, annesini babasını ve kendisini kaybettiği günleri, hatta saatleri sayıyordu...
Kafasını hafifçe kaldırınca karşı duvarı kaplayan onlarca raftan oluşan kitaplığı gördü ve asimetrik bir şekilde yerleştirilen rafların arasına konmuş kelebek şeklindeki bembeyaz çerçeveyi... Çerçeve içerisinde toplamda beş fotoğraf vardı. Kelebeğin kanatlarının üst tarafına konan iki büyük fotoğraftan birinde İpek babasının dizlerine oturmuş yüzünde kocaman bir gülümseme ile babasına bakarken annesi de yanlarında durmuş kocası ve kızının yüzündeki gülümsemeye eş bir gülümseme ile onlara bakıyordu. Diğerinde ise kendisi vardı... İpek'in yıllarca süren ısrarları sonucunda ilk defa onunla dışarı çıkmayı kabul ettiği ve Galata Köprüsü üzerinde çektikleri ilk ve tek fotoğrafları...
Farkında olmadan yerinden kalkmış ve çerçeve üzerinde elini gezdirmeye başlamışken "Sevdim İpek," dedi. "Çok sevdim..." diye devam etti alnını çerçevenin üzerine yaslarken.
Genç kadın kulağına dolan ses ile elinde kupası kalakaldı bir süre. Evet, bir itiraf bekliyordu ama bu, bu tam olarak duymayı beklediği şey miydi emin değildi. Derin bir nefes alıp sordu.
"Na.. nasıl?" Sesi farkında olmadan kısılmış, boğazı düğüm düğüm olmuştu. Aşk mıydı yüreğini kavuran, derdinin? Onu böyle hüzün denizlerine salan?
"O.. o çok başka İpek," derken direnemedi dizleri daha fazla, olduğu yere, çöktü...
"Gülüşü, en karanlık gecenin ardından doğan bir güneş gibi... Gözleri dalıp kirlerinden arınacağın sular gibi saf, berrak. Ama.. ama ben."
"Sakın," dedi genç kadın. "Sakın kendin için kötü bir şey söylemeye başlama yine. Karşıma geç ve adam akıllı bir şekilde anlat çabuk neler olup bittiğini."
Genç adam sürünürcesine yerinden kalkıp koltuğa geçti ve kafasını koltuğun arkalığına yaslarken kapadı gözlerini. Gül yüzlüsünün gülüşü, çehresi belirince zihninde istemsiz bir tebessüm oluşmuştu yüzünde. Ah! Gündü, güneşti, yaşama sebebiydi Havin'i ama yasaktı ona bu hayatı huzurla yaşamak...
"İlk defa iki yıl önce gördüm onu. Asla unutamam ya bir nisan sabahıydı... İlkbahar yazın, güzelliklerin, çiçek kokularının müjdeleyicisidir ya hani onun gülüşü de benim ilkbaharım oldu daha o anda. Gülüşü baharım, gözleri yazım... Ama kısaymış benim ömrümün güzellikleri... O gözlerden akan her bir damla yaş kışa çevirdi ömrümü... Sağanaklar yağdı baharıma, karlar örttü yazımın üzerini. Sevmeyi, yaşamayı başaramadım ben..."
"Ah derdim..." deyip yerinden kalkarak adamın yanına oturdu ve kafasını göğsüne bastırırken "Nedir aşk acısının çaresi ben de bilmiyorum ama anlat bulalım bir yolunu. Neler oldu. Neden bu haldesin sen şimdi?" dedi, hüzün ve şefkat dolu bir sesle.
JE LEEST
~~Havin~~ #TAMAMLANDI!
Algemene fictie♥ Gözleri miydi insanın kaderini belirleyen? Kapkaranlık gözlerinden sebep miydi bu acı dolu hayat? Gece gözlerine okyanuslar kuran bir kadın mı aydınlatacaktı dünyasını? Ondan sonra mı kurtulacaktı ömrünün karasından? Sevdiği kadından uzak, sevil...
