Ali Olmak

3.7K 227 25
                                    


                Neşeli bir kahkaha daha attım. Havadaki açıklık, üzerimden kalkmış ağırlık... Tüm bunlar tekrar kendimi dinlediğimde hoşuma gitmeyen bir şey olmasını engelliyordu sanki. Ali'yle buradaydım ve dünya, benim dünyam bunun etrafında dönüyordu.

İçimde bir şeyler onu tanıdıkça daha çok sevmeme, ona daha çok bağlanmama neden oluyordu. Ona sarıldığımda sanki dünya duracakmış gibi oluyordu. Ama tüm bunlar öyle güzeldi ve öyle dikkat çekiciydi ki başka bir şeye odaklanamıyordum. Onunlayken durmadan gülmek istiyordum ve o yokken de aslında aklımda benimle her yere geliyordu. Her yere...

Ama yine de, o yokken onu çok özlüyordum. Bazen, durduk yere kokusu burnumun ucuna geliyordu ve havayı ciğerlerimin derinlerine kadar çekiyordum. Ancak bir saniyelik gelen kokusu ciğerlerime çektiğim havanın sonuna kadar benimle gelmiyordu. Birinin kokusunu hatırlamak iyi değildir derler. Ve ben onun kokusunu aklımdan çıkaramıyordum.

Onu hayatıma sokmak, ayda bir kullandığın uyuşturucudan ayılmamak gibiydi ve altın dozu alıp ölmemden beni alıkoyan tek şey aramızdaki bu sınırdı. Arkadaşlık sınırı...

Ancak bunu aşmayı aklımdan bile geçirsem tüm tüylerimi diken diken eden bir hisse kapılıyordum ve onu kaybediyordum içimde bir yerlerde. Gözlerimin derinlerinde, gözlerimden kalbime giden yolda bir yerlerde ona arkadaştan fazlası olduğumuzu düşündüğümde dönüp gidiveriyordu. Bu yüzden onunla birlikteyken gözlerimin derinlerinden uzak tutuyordum bu hayali, korkuyu, kabusu... Sadece gülüyordum. Ve havaya yayılan kokusunu ciğerlerime çekiyordum.

"Gidelim mi artık?" dedi Ali saatine bakarak. "Ov... Saat iki buçuk."

"Yok ya." Dedim omuz silkerek. "Oturmuşuz oturacağımız kadar. Bence sabahlayalım. Yarın nasıl olsa hafta sonu. Annemler de yok."

Güldü Ali bunu söylememin üzerine. "Şu haline bak kedi gibi kıvrılmışsın arabanın koltuğuna. Uyur kalırsın az sonra ben sana söyleyeyim."

Omuz silktim çocukça gülerek. Ardından küçük parmağımı uzattım ona. "Uyumuyorum ve seninle bu konuda iddiaya girmeye hazırım." Dedim başımı gururla kaldırarak. "Sen var mısın, yok musun onu söyle."

"Ben otururum kızım benim için dert değil. Ama burada uyursan her yanın tutulur haberin olsun." Dedi gülmeye devam ederek.

Kaşlarımı çattı. "Ya ben uyumayacağım diyorum sen bana ne diyorsun?"

"Tamam, tamam." Dedi başını sallayıp inatlaşmama daha fazla izin vermeyerek. "Öyle olsun ama uyursan senden bir şey isterim."

"Ne?" dedim başımı iki yana sallayarak.

"Bana en gizli sırrını vereceksin." Dedi kaşlarını kaldırarak. En gizli sırrım... Fark etmezdi. Uyumayacaktım. En azından önce o uyursa uyurdum. Kahve içmiştim zaten yine bir sürü. Bu halde yatsam da uyuyamamalıydım. Ayrıca, Ali yanımdaydı ya. Ne uyuması? Heyecandan patlamak üzere bir insan uyuyabilir miydi? Adrenalinin uyku getirdiğini sanmıyordum.

"Tamam, kabul." Dedim başımı aşağı yukarı sallayarak. "Ama ben kazanırsam yani güneş doğana kadar uyumazsam ki bu da şuan için saat 7'ye kadar yapıyor, ben kazanırım. Ve o zaman da sen bana bir sırrını verirsin. Benden önce uyursan da ben kazanmış sayılırım."

"Yok ya?" dedi kaşları havada gülerek.

"Ne oldu?" dedim başımı iki yana sallayarak keyifle. "Korktun mu yoksa?"

"Ne korkacağım kızım. Kabul tabi ki?" dedi yerine iyice yerleşerek.

"Tamamdır, anlaştık."

Sen Ve Ben İhtimaliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin