50. Bölüm: Çifte Mallık

Start from the beginning
                                    

"Neler oluyor!" Diye bağırıp çırpınmaya başlarken. İki kolumun da biri tarafından tutulduğunu fark etmem kısa sürmemişti. Bir tarafa doğru sürüklenirken yardım edilmek için bağırışlarım arasından duyduğum tek şey sağ kolumu tutan kızın söylediği cümleydi.

"Onu depoya mı götüreceğiz Burcu?"

Batıdan

"Rüzgar bir s*ktir git yeter." Diye karnına dirseğimi geçirdim ve benden uzaklaştırdım. Gerizekalı herif iki saattir yanağımı öpmeye çalışıyordu.

"Batı neden engel oluyorsun?" Dedi sitemle Rüzgar.

"Asıl soru, sen neden beni öpmeye çalışıyorsun!" Dedim sinirle.

"E tebrik ediyorum Çağla'yla işler iyi gittiği için." Dedi sanki çok normalmiş gibi.

"Eğer bir daha tebrik etmeye çalışırsan öpecek dudaklarının yerinde g*tün olacak." Dedim ve Rüzgar'ın dırdırını daha fazla dinlememek için masadan kalkıp uzaklaşmaya başladım. Bahçede Rüzgarla oturmak resmen akıl kârı değildi. P*çi kardeşim gibi seviyordum orası ayrıydı da, bazen salaklığı iki katına çıkıyordu ve bu katlanılmazdı.
Çağla'nın lise kısmına gitmek için arka bahçeden dolanmaya başladım. Sessizdi. Kimse yoktu. (Kalın:Batının gözünden, eğik:Çağla'nın gözünden)

Hava aydınlıktı ve önümü görmek zor değildi. Çağla buralardaydı belki de.
Etraf artık karanlıktı ve önümü görmek zordu. Batı buraya gelir miydi?
Neden bilmiyorum ama günler geçse de Çağla'nın aklıma gelince kalbimin hızlanmasını durduramıyordum. Şimdi gidip onun nane kokusunu içime çekmek...
Batı aklıma gelince kalbim istemsizce hızlanmıştı. Şimdi bu nemli depo kokusu yerine onun manolya kokusunu içime çekmek...
Çağla'nın yanına gitmeden önce depodaki bateriyi çalıp çalmamayı düşündüm. Çağla dahil kimse bateriye olan ilgimi bilmezdi.
Sırtım Burcu'nun beni çekiştirmesi ve benim direnmemle depodaki bateriye çarptı. Bu durumda bile bir an olsun Batı'nın bateri çalıp çalmama ihtimalini düşündüm.
Kapıyı açacakken vazgeçtim. İçeriden sesler geliyordu. Muhtemelen iki liseli yiyişirken bateriye çarpmışlardı.
Kapının kolu bir an açılacakmış gibi oldu ama ağzımdaki salak kumaştan dolayı bağıramadım ve orada her kim varsa uzaklaşıp gitti...

Sadece Batı'nın gözünden
On beş dakika sonra

Yoktu, yoktu, yoktu... Neredeyse çıldıracaktım. Okulun her yerini aramış ve Çağla'yı bulamamıştım.
Sonra neden bilmiyorum ayaklarım beni depoya çekmişti ve adımlarımı oraya yönlendirmiştim. Başına kötü bir şey gelmezdi değil mi? Sonuçta burası okul... Ah! Kafayı yiyeceğim. Yemek falan yiyor olabilirdi. Belki de babası almıştı! Ah...
Pekala, sadece kafamı dağıtmalıyım. Bateri... Bateri belki biraz iyi gelir.

Hızla deponun kapısını açtım ve burnuma anında dolan nem kokusuyla yüzümü buruşturdum. Çağla iyiydi. Burası okul ve kendime bunu hatırlatmaya devam edeceğim. Deponun içerisine doğru yürümeye devam ederken sonunda karanlıktan karşıma üstünde bir lambanın asılı olduğu bateri çıktı. Lanet olası ergen liseliler. Yiyişirken bateriyi dağıtmışlardı.

Yere düşen bagetleri alıp kalkarken buranın sessizlikle dolu olmadığını fark ettim. Kulağıma dolan kesik ve hızlı nefesler, tam hayal ürünü diye düşünürken bir inilti koptu ve ben de elimdeki bagetleri sinirle yere attım. S*ktiklerim hala yiyişiyorlardı! En azından şimdi bu baterinin hesabını kimden soracağımı biliyordum.

İniltinin geldiği yöne doğru sinirle yürürken karanlıkta bir kız silüeti gözüme çarptı. Erkek işini bitirip gitmişti heralde.

"Baterimi birlikte dağıttığını piç ner-" sözüm birkaç adım atmamla ve silüetin yüzünün ortaya çıkmasıyla kesildi ve şuraya gelene kadar sinirle soluduğum nefesim birden tıkandı. Ellerim soğumaya ve vücudumda sinir, üzüntü, ve de korku yayılmaya başlarken hızlı adımlarla yanına gidip dizlerim üzerine çöktüm ve solgun yüzünü bana dönük olmaya taraftan kendime çevirdim.

Bıyık Where stories live. Discover now