1.0

1.8K 108 92
                                    

Dudaklarımızı Ashton'ın Calum'ın hediyesini açtığı andaki çığlığı ayırdı. Elindeki kırmızı büyük kutuyu biz onlara döndüğümüzde anında kapattı. Michael tek kaşını kaldırıp imalı bir bakış attığı ve bir hamlede ayağa kalkıp Ashton'ın elindeki büyük kutuyu aldı. (LÜTFEN AMA LÜTFEN aklımdaki şey doğru olmasın ve ben böyle bir şeyi hatırlıyor olmayayım nolur)

Elinde kahkaha atıp kutuyu sallıyordu. Calum hışımla ayağa kalktı ve "Ver şu kutuyu Michael!" diye bağırdı. (Tamam net hatırladığım şey kahretsin seni 2016)

Pekala, Calum'ı ilk defa bu kadar sinirli görüyordum.

Ve bu beni birazcık korkutmuş olabilir.

Michael'a baktığımda hafif gözleri dolmuş ve kutuyu titrekçe Calum'a uzatmıştı. Calum hızla kutuyu çekip aldı. Gözleri şokla açılmış olan Ashton'ın kolundan hızla çekti ve koşar adım merdivenlerden yukarıya çıkardı.

Gözden kaybolduklarında direkt olarak Michael'ın yanına gittim. Yanına oturduğumda yaşla dolu olan gözlerle bana baktı ve dudakları hafif titredi. Ardından bana sarılıp bir hıçkırık bıraktı. (Off michael çok crybaby olmuşsun bu ne)

Bu noel kesinlikle kimseye iyi gelmedi.

Calum çok sertti.

Ashton kız gibi çığlıklar atmaya başladı.

Luke birden bire Michael'ı öpmüştü. (bilerek luke yazdım çünkü baş harfler CALM oldu çok şeker dvsndkzlvsvc) (Ooo baya yaratıcısın 2016 saba nası yaptın ya)

Michael kedi gibiydi.

Ah Tanrım kafayı yemek üzereyim.

Michael o kadar sessiz ağlıyordu ki. Ağlıyor mu yoksa sadece hızlı nefes alıp veriyor mu belli değildi. Bir süre sonra benden ayrıldı ve hafif pembeleşmiş gözleriyle bana baktı. Gözlerini parmaklarına çevirdi. "Ben sadece şaka yapmak istemiştim. Bilirsin noel şakası." dedi.

Tanrım 5 yaşındaki annesinden gizli yemekten önce çikolatasını yerken yakalanmış bir çocuğa benziyordu. (aa benim bu)

Gülümsedim. Kulağına doğru, "Bence o kutunun içinde minik bir 'play room' saklıydı." diye fısıldadığımda kıkırdadı.

Aniden beni altına aldı ve sinsice sırıttı. "Bu gece görüşemeyeceğiz. O yüzden bilirsin, bütün gece idare etmem için bir kaç malzeme vermen gerekli değil mi prenses." sıcak nefesini yüzüme verdi ve burnumu öptü. Altından kalkmak için kıpırdandım. Beni daha da sıkıştırdı. (Bipolar bu çocuk, ya da 2016 saba öyle. - yani 2. ihtimal kesin de 1. ihtimal de beni biraz düşündürdü)

"Şşşh, nereye prenses?" dedi gülümserken.

Lafımı geri alıyorum Michael hala aynı azgınlığıyla karşımda duruyor.

Gözlerimi devirdim.

"Ben senin malzeme tedarikçin değilim Michael. Şimdi kalk üstümden, çok şişkosun." dedim göğsünden tutup ittirirken. Kaşlarını çatıp üstümden kalktı. (şş şişko filan, bu biraz kırıcı oluyor)

"Ben şişko değilim." dedi ve ayağa kalkıp dış kapıya yürüdü. Arkasından hızla ayağa kalkıp gittim. "Hey! Hey, sadece bir şakaydı. Mikey!" diye bağırdım arkasından. Birden durdu. Yavaşça topuklarında bana doğru döndü.

Bana baktığında hızla kafamı yere eğdim. Parmaklarımla oynarken yanıma geldi. Çenemi kavradı ve yavaşça ona bakmam için kaldırdı.

Gözlerine baktım. Su yeşilinden koyu yaprak yeşilinden de açık renkteydi. Baktığınız zaman istemsizce içinde kayboluyorsunuz. Kirpikleri uzun ve kıvrımlıydı. Kaşındaki siyah piercingi mükemmelliğini tamamlayan unsurlardan biriydi.

BodyGuard ^MUKE^ "2022 Sürüm Güncellendi"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin