12

1.5K 116 30
                                    

nereye baksan, nereye gitsen onu görüyorsun.. her adımda gölge gibi takip ediyor seni.. aldığın her nefes, attığın her adım eziyet... zaman zaman insanların sözleri buğulanıyor kulağında.. siluetleri flulaşıyor
karşında... üzüntüden yataklara düşüyorsun.. bilinmedik hastalıklar ediniyorsun.. tabipler derman bulmaya çalışıyor.. ama hiçbiri sana geri getirmiyor onu.. hayallerinde rüyalarında onunlasın.. ama uyanmak bir zulüm adeta.. yanında olmadığını görmek.. iki saniye önce sevinç çığlıkları atarken rüyalarında.. şimdi bomboşsun.. onsuz hayatındasın yeniden. evet bıçağın acısını hissetmek zorundasın şimdi yine. bütün bunlara rağmen yine de seviyorsun onu. gözyaşların sanki sana onu geri getirecekmiş sicim sicim ağlıyorsun.

Ağlıyorsun, bağırıyorsun, canın acıyor ama onu geri getirmeyeceğini de biliyorsun bir andan da...
....

Elimin tersi ile gözlerimi sildim ve aynaya baktım.
Canım acıyordu hatta çok fazlası ile. Nefes alamayacak gibi oluyordum sanki birisi siz nefes almanızı engellemek için boğazınızı sıkıyordu.
Soğuk suyu hızla yüzüme çarptım , yüzümü bir tutam peçeteyle sildikten sonra yeniden aynaya baktım.
Gerçekten kötü gözüküyordum. Göz altlarım da resmen morluklar vardı, ayrıca kıpkırmızılardı. Yüzümün rengi bile gitmişti resmen renksizdim ,o güne karşı.
Claire kilo verdiğimi söylüyordu ki öyleydi. Vücudum resmen ayakta durma savaşı veriyorlardı.
Yanağımdan süzülen bir yaşı sildikten sonra banyodan çıktım ve odama ilerledim. Claire dahil hiç kimse ile konuşmuyordum, sadece resim çizmeye çalışıyordum. Ama sorun çalışıyor olmam. Başlamışken yine o ağlama hissini boğazımda hissediyordum ve ağlıyordum. Şu hayatta beni tek rahatlatan şey artık ağlama sebep oluyordu.
Derin nefes aldım ve yere bağdaş kurup oturdum. Kalemimi aldım ve taslaklarıma bakmaya başladım. Geçen günkü çizdiğim şeyi elime aldım. Şu ağlayan erkekli olanı.
Tabloya, kuru kalemle çizdikten sonra , kartona biraz sıktığım boyayı, fırçama dokundurdum. Siyah ve koyu mavinin uyumuna baktığımda gülümsedim.
Bacağıma , fırçanın ucundaki boyayı sürdüm be üzerime biraz beyaz ekledim. Tenimin üzerinde karışan boyayı temiz bir fırça alıp , tabloyu boyamaya devam ettim. Evet palet falan kullanmıyordum. O yüzden yağlı boya yaptıktan sonra banyo yapmam rütin bir iş oluyordu. Eğer uykum gelirse o boyayla uyuyordum bazende.
Masanın üzerindeki telefonumu aldım ve mesajlara girdim.
0 mesaj
0 arama
Harika!

Tablo , göz yaşlarımla ıslanmaya başlayınca başından kalktım. Bacaklarımı kendime çekerken derince bir nefes aldım. Hıçkırıklarım kulağımı tırmalarlen ,sadece gitmek istiyordum.
Keşke buraya gelmeseydim.
Keşke o gün alış verişe çıkmak için aşağı inmeseydim.
Keşke onunla hiç tanışmasaydım.
Keşke onu sevmeseydim.
Keşke...
Keşke ona aşık olmasaydım.

Bacaklarımı kendime çektim ve daha çok ağlamaya başladım. Ağlayınca her şeyin geçeceğini falan düşünmüyordum . Sadece beni rahatlatıyordu. Çığlık atmak ve bir şeyleri kırmak gibi . Bir de kavga etmek.

Claire ' i dışarıya postalamıştım ki bu iyi bir şeydi. Tamam o benim en yakın arkadaşımdı ama üzülmemi istemediği için hemen yanımdaydı. Ben yalnız kalıp ağlamak istiyordum oysa. Bağırmak ve hıçkırıklarım arasında kaybolmak.
Tek merak ettiğim şey şuan nerede olmasıydı. Belki evindeydi, belki ailesinin yanındaydı, belkide benim hiç tanımak istemediğim, bu düşünce aklıma geldiği anda ağlama hissi uyandıran birinin yanındaydı.
Acaba şuan gülüyor muydu yoksa mutsuz muydu?
Aklımı kurcalayan aptal sorulara bir son verip ayağa kalktım. Üzerimde şu büyük erkek reyonundan aldığım bir t-shirt den bir şey yoktu. Bacağımdaki boyayı umursamadan mutfağa gittim. Bir bardak su içtikten sonra banyoya girdim. Aşırı sıcak suyu küvete doldurdum. Üzerinden çıkan buharları umursamadan suya kendimi attım. Sıcak cildimi kavurduğunda pek hareket etmedim.
Yaklaşık yirmi dakika sonunda salonda giyinmiş bir vaziyette tv izliyordum.
Doğrusu kendimi aşırı yorgun hissediyordum. Ama uyumak için yattığımda en fazla iki saat uyuyordum sonra yatakta ağlayıp duruyordum.
Resmen filmlerdeki aptal aşıklara benzemiştim.Şu her gün salya sümük ağlayanlardan. Ama onlardan büyük bir farkım vardı?
Onların aşkları bir oyun üzerine kurulmamıştı oysaca. Her şey daha kolaydı ve Cameron gibi anlaşılmaz kişileride sevmiyorlardı. Neden? Çünkü Cameron şu dünyada tanıdığımız, en anlaşılmaz insan.
Mutluyken bir anda sinirli olabiliyordu . Veya tam tersi. Hiç bir dediğini anlayamıyordumuz!
Aynı şuan ki gibi!
Aptal aptal konuşuyordu ama acısını ben çekiyordum.
Hiç söylediklerim kalbini kırar mı demiyordu ki , tek önemsediği kendi duygularıydı.
Onları gerçekten söyledi mi, yoksa sarhoşta mı söyledi veya en kötüsüde şu iki ayım eğlenceli geçsin deyip beni parmağında oynatmasından korkuyordum.
Bu oyun bitince öylece ortada kalmaktan belkide.
Veya onu kaybetmekten.
Ona bir daha sarılamamaktan.

paint • cameron dallasWhere stories live. Discover now