45. Bölüm: Kalp Atışlarım

Start from the beginning
                                    

"İyi misin iğrenç kişilik?" Deyip yataktan inip Batı'nın yanına eğildim. O da birkaç dakika cenin pozisyonunda durduktan sonra düzgün bir hale gelip ayağa kalktı ve sonra yere çökmüş bana dik dik bakmaya başladı. Ve ben de söz konusu Batıysa onun böyle bir durumda bile havalı halini koruyabileceğini kendime sekiz milyonunce kez hatırlattım.

"Resmen milli felaket gibisin." Dedi Batı kolumu bir hayvan edasıyla tutup beni yerden kaldırırken. Ben de dengemi sağlayıp düzgünce durduktan sonra Batı'ya bakıp göz devirdim.

"Sen de sapıklığın şekil almış halisin." Dedim ve ellerimi belime koydum.

"Az önce beni öpen ben miydim? Hayır." Dedi başını yana eğip hafifçe gülerken. Oldu mu şimdi Batı? Kızardım mutlu musun? İstediğin şeyi elde ettin. Aferin sana.

"Gerizekalı..." Deyip başımı aşağı eğdim ve yere bakmaya başladım. Ne olmuş? Ne olmuş sanki birden anın gazına geldiysem? 
Batı eridiğim hareketlerinden birini yaptı ve baş parmağını çeneme işaret parmağını da çenemin altına koyup başımı kaldırdı.
Sonra gözlerime bakarak gülümsedi.

"Kızarırken kızarmak yerine pembe oluyorsun." Dedi kıkırdayıp.

"Eğer biraz daha bu konuya devam edersen bordo bile olurum ama." Dedim gözlerimi kısarak. O ise sanki beni hiç duymamış gibi devam etti.

"Benim öpme kısmında dikkatim dağıldı, tekrar mı yapsan acaba?" Resmen artık buram buram manolya değil de sapıklık kokuyor.

"Bence az önceye dönelim, sen yine iki büklüm ol." Deyip bacağımı tekme için kaldırdım ama Batı bacağımı havada yakalayıp tutunca çaresiz bir şekilde öylece durdum.

"Sen Batı Soykan'ı hafife aldın galiba?" Tek bacağımın üstünde dengede kalmaya çalışırken kaşlarımı çattım.

"Ya sen neden şu dünyadaki en gıcık şey olmak zorundasın?" Dedim ve çırpınmaya devam ettim, ama Batı'nın adeta kolunda on beş adam gücü olduğundan çırpınışlarım hiçbir işe yaramıyordu.

"Bırakırsam bana bir öpücük verirsin ama?" Bu kadar utançtan sonra imkansız ama...

"Ciddili bırakacaksın ama!" Dedim tek kaşımı kaldırarak. İlk başta teklifi kabul etmeme şaşırsa da sonrada usulca başını sallamasıyla onaylar bir bakış attım. Temkinli bir şekilde bacağımı yere bırakınca ilk başta uyuşan ayağımı salladım, sonra yakınımdaki Batı'ya bakıp öpücük vermek için parmak ucuma kalktım.

"ÇAĞLA!" adeta depar atmaya başlarken Batı'nın yüzüne tükürüşümden dolayı hem gülüyor hem de bacağıma iyice güç veriyordum.

"Sen Çağla Güney'i hafife aldın galiba?"

•••

"Sadece eğitim için." Deyip Defne inek öğrenci edasıyla anneme gülümsedi. Ben de şirince anneme bakarken annem ise şüpheci bakışlarını üstümüzde dolaştırıyordu. Saçmalamayın tabiki de sadece eğitim için okul için Trabzon'a gidiyoruz mal mısınız? Neden Trabzon da başka bir şehir değil demeyin Mercan -Defne- eğer Trabzon'a gitmezsek başka bir yer olmayacağını söyleyip beni kaşıkla deşmekle tehdit etti ve de damarlarındaki Trabzonlu kanından dolayı da bunun yapacağından eminin kısacası... Korktum. Ne yapayım yani?

"Neden Trabzon?" Anlatsana biraz...
Bakışlarımı anneme çevirip cevap verme çabasına girdim.

"Şey... Yani... Imm... Mercan neden Trabzon anlatsana biraz?" Dedim. Mercan 'koskoca şehri bi yerlerine sokacağım' bakışı atarken şirin gülümsemesini takındı ve anneme döndü.

"Çünkü..." Kısa bir süre düşündü ama devamını getiremedi ve ben de artık annemin sabrının taştığını anlayıp cümleyi tamamladım.

Bıyık Where stories live. Discover now