~~Chapter Four~~

8.4K 241 3
                                    

Pazartesi sabahları bütün öğrenciler için en zor sabahtı. Hafta sonu saçmalamanın dibine vuran herkes Pazartesi beş karış suratla kantinde somurturdu. Okulda kısılıp kalmış bizim gibi yatılılar için ise çekilmez başka bir haftanın başlangıcı demekti. Alarmın çalmasıyla ikimiz de aynı anda uyandık. Banyoya önce Bree'nin girmesi konusunda anlaşmıştık çünkü onun hazırlanması daha uzun sürüyordu. O saçını kurutup düzleştirirken ben girdim. Çıktığımda giyinmiş, makyajını yapmış, hazırdı. Kahvaltıya beraber indik. Aynı masaya oturduk ve sessizce yedik. Sanki bunu konuşmaya gerek yokmuş gibi, yıllardır yaptığımız şeylermiş gibiydi. Dersler için ayrıldık.

Sınıfa girdiğimde beni bir sürpriz bekliyordu. Gabriel futbol takımıyla sınıfta oturmuş şakalaşıyordu. Kucağında ponpon kızların lideri Emma vardı. Anlaşılan beni kıskandırma turlarına başlamıştı. Bunun hiç de canımı sıkmadığını fark ettim. Aslında yıllardır istediğimi sandığım Gabriel'i istemiyormuşum. Gidip yerime oturdum ve Moby Dick'in devamını okudum. Mümkün olduğunca konuştuklarını duymamaya çalıştım. Büyük ihtimalle beni kızdıracak şeyler söylüyordu ama hiç de umurumda değildi.

İşin tuhafı Jess de bana tavır takınmıştı. Ne için surat astığını defalarca sormama rağmen bana elle tutulur bir sebep gösteremiyordu. Ben tahmin ediyordum. Bree yüzünden böyle davranıyordu. Ondan hoşlanmıyordu ve onunla arkadaş olmamı istemiyordu. Ama Bree benim oda arkadaşımdı. Ve istesem de istemesem de onunla konuşmak zorundaydım.

"Çok tuhaf biri. Tüylerimi diken diken ediyor. Ve ayrıca hasta."

"OKB'nin bununla hiç ilgisi yok, Jess." diye azarladım onu. "İnsanlar hasta olabilir. Bu, onlara olan bakış açını etkilememeli."

"Eh." dedi oturduğu yerde kıpırdanarak. "Etkiliyor."

"Onun yanında garip davranmaktan vazgeç. Kendisini kötü hissettiriyorsun."

"Onun ne hissettiği umurumda değil. "

Benim umurumda. Ortak salonda bizden başka birkaç grup daha vardı. Defalarca oynamamıza rağmen Jess beni kart oyununda yenemedi. Anlaşılan bana cidden bozulmuştu. Onun bu tavırları canımı sıkıyordu. Daha fazla katlanmak istemedim. Ben de odaya döndüm. Bree odada değildi. Yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım. Gabriel hayatımda olmayınca bol bol boş zamanım olmuştu. Pek arkadaşım olmadığı için de ne yapacağımı şaşırmıştım.

Uyuyakalmışım. Ertesi gün alarm çalmadan kendiliğimden uyandım. Fazla uyumaktan kafam ağırlaşmıştı. Bree uyuyordu. Alarmı kapatıp yatakta doğruldum. Bir süre onu seyrettim. Düzenli nefeslerle göğsü inip kalkıyordu. Elleri iki yanında tavana doğru açılmıştı. Saçları yüzünün etrafına dağılmıştı. Pembe yorganın altında küçücük görünüyordu. Alarmı çalmaya başlayınca panikle yerimden fırladım ve beni onu gözetlerken yakalamasın diye banyoya koşturdum. Kapıyı yavaşça kapattım. Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Odaya döndüğümde yatağını yapıyordu.

"Günaydın." dedi cansız bir sesle. Moralinin bozuk olduğunu daha ilk dakikada anlamıştım. O an için soru sormadım ve kantine inene kadar bekledim. Bree gerçekten de moralsiz görünüyordu.

"Pekala." dedim elimdekileri bırakarak. "Bana ne olduğunu anlatacak mısın?"

Bree zoraki kafasını kaldırdı. Bana baktı. Gözleri dolu doluydu. Çenesi titriyordu. O ağladığı zaman çok etkileniyordum. Hoşuma gitmiyordu.

"Jessica bana dedi ki..." dedi fısıldayarak ama lafını bitiremedi. Gabriel ve Emma gürültüyle gülerek yanımızdan geçtiler. Ah evet, gösteri yapıyorlardı. Aptallar diye geçirdim içimden. Gabriel onu kullanıyordu ve Emma da okulun en yakışıklı çocuğu ile birlikte olabilmek için buna göz yumuyordu. Bree o aralıktan faydalanıp kendini biraz toparladı. Ona döndüğümde daha iyi görünüyordu.

Yatılı Okul《girl♡girl》Where stories live. Discover now