Ch-2

964 56 51
                                    

Artık bir alışkanlık haline getirdiğim günlüğe tutma işini bugün için sonunda bitirmiştim. Rahatlamayla sandalyede geriye doğru yaslanıp gerindim.

"Sonunda bitti!"

Ayağa kalkıp odadan çıkarken gözlerimi ovuşturuyordum. Birden çevremi soğuk bir esintinin sardığını hissetmemle başım hafifçe dönmüştü. Gözlerimi açtığımda banyoda olduğumu idrak etmem ve Laito'yu küvette görmemin ardından çığlık atacakken Laito'nun ağzımı kapatıp beni suya çekmesi bir olmuştu.

"Kahretsin- Ne oluyor?"

Laito'nun elini ağzımdan uzaklaştırdım ve ayağa kalkıp ıslanan kıyafetlerim için artık bir şey yapılamayacağını kabullenerek bıkkınlıkla küvete geri çöktüm.

"Ben çıplakken çok kez kestiğini hatırlıyorum Crush-chan ama bu fazla olmadı mı sence de?"

"Pardon da, ikimiz sanki daha önce beraber bu küvette hiç bulunmamışız gibi konuşma istersen."

Bana, daha doğrusu söylediklerime karşı gözlerini devirip berrak suyun içine daha da gömülürken bunun işe yaradığını düşünmesine gülmemek için yumruklarımı sıktım.

"Konumuz bu değil. Buraya nasıl girin? Kapı kilitliydi."

"Fikrim yok. Zaten öyle bir yeteneğim olsaydı ilk nereyi varış noktam olarak seçeceğimi biliyorsun."

Pişkince sırıtarak omuz silktim ve sırtımı küvete yasladım. En azından suyun sıcak olması masa başında oturmaktan gerilen kaslarıma çölde mahsur kalan birinin bulduğu bir yudum su gibi iyi gelmişti."

"Bir de bana 'arsız, beni dikizleme' diyorsun."

"En azından sapık demiyorum. Çünkü aslında olduğun şey bu."

Bir süre sessizce durduk. Sessizlik iyi hissettirse de su bu bir süre zarfında soğumaya yüz tutmuştu.

"Laito,"

"Ne var?"

"Ben üşüyorum."

"Kalk. Şuradaki havlulardan birini üstüne sar,"

Hiç beklemediğim bir şekilde yanakları al al olurken, -hani kalbi kan pompalamayan birinden bahsediyoruz- başını eğip konuşmasını sürdürmüştü.

"Sonra arkanı dön."

"A-ah, yüzündeki ne? Bakayım bir. Gerçekten kızarmışsın. Şaka gib-"

Dudaklarıma kapanan dudaklarla ağzımdan çıkmaya hazırlanan her kelime geri boğazıma diziliverdi. Şaşkınlıkla olduğum yerde kalakalmışken Laito dudaklarımdan ayrılmış, sırıtıyordu.

"Bir kere dediğimi ikiletmeden yapsan eksilmezsin Crush-chan."

"Her yapmadığımda öpeceksen yapmamaya devam edeceğim."

Ama tabii ki sarf ettiğim bu sözler şaşkınlığımı gizlemeye çalışan birinin aciz mavrasından başka bir şey değildi.

"Hadi git, üşüteceksin."

Dediğini bu sefer ikiletmeden küvetten çıkmış ve az önce işaret ettiği havluyu alıp ıslak kıyafetlerim üzerinden bedenime sarmış ve kapıya yönelmiştim. Laito'nun söylediği gibi, kapı kilitliydi. Şimdilik nasıl buraya geldiğimi düşünmeyi erteleyip kapıyı açtım ve banyodan dışarı adımladım. Odama yürürken uydurduğum saçma bir şarkıyı mırıldanıyordum.

"Yaratıcılıkta sınır tanımıyorsun yine."

"Bilirsin, severim öyle şeyleri."

"Ee, neden ıslaksın?"

"Kendine eğlence arayan bir aptal beni banyoya ışınladı. Orada da biri varmış, çığlık atmayayım ağzımı örterken beni suya çekti. "

Kollarını göğsünde birleştirip konuştuğum süre zarfınca beni "tamam, bunu da yedim." dermişçesine izleyen kızıl saçlı beden gülmemek için kendini zorluyor gibi duruyordu. Hafifçe öne eğilip yüzüme yaklaştı ancak geriye çekildim.

"O birileri Laito olmasın?"

"O ise o, seni ilgilendirir mi?"

"Tabii ki de."

"Ne zamandan beri bu konu seni ilgilendirir ki?"

Meydan okurcasına onun gibi kollarımı göğsümde birleştirdim ve kaşlarımı kaldırdım. Cevabını gerçekten merak ediyordum.

"Kardeşime zarar verdiğini bildiğimden beri."

"Açık konuş biraz Ayato."

"Merak etme, zamanla anlarsın neyden bahsettiğimi. Sonra görüşürüz."

Konuştuğu hiçbir şey anlamlı gelmemişti. Malikanede kendi halimde bir yaşam sürüyordum ve bu yaşantıya birazcık dahil olan Laito'ya nasıl zarar veriyor olabilirdim anlamıyordum. Birine -Özellikle Laito'ya- zarar verdiğimi düşünmek tüylerimin diken diken olmasına neden olmuştu. Düşüncelerimin arasında kaybolmuş bir şekilde odama ilerledim.

Odama girdikten sonra kapıyı kilitleyip üzerimdeki ıslak kıyafetleri çıkarıp bir kenara attım ve havluyla kurulandım. Ardından dolabımdan birkaç temiz kıyafet çıkarıp tembelce giyindim. Oldukça yorgun hissediyordum ve gözlerim kendiliğinden kapanıyordu. Ayaklarımı sürüyerek yatağa ilerlemiş ve kendimi yüz üstü yatağa bırakmıştım. Ne kadar zaman geçtiğini bilmesem de uykuya dalmak üzereyken tanıdık bir melodinin kulaklarıma ulaşmasıyla bedenimi zorla yataktan kaldırıp odadan çıktım sesin kaynağını bulmak için.

Birkaç enstrüman harmoniyle bu bildiğim melodiyi çalmaya devam ederken nefes almanın zorlaştığını hissettim. Koridorun iki yanının boş olduğunu gördüğümde seslice yutkunarak sesin geldiği tarafa yürümeye başladım. Ses koridorun sonundaki pencereye ilerledikçe daha da netleşiyordu. Korkak adımlarla pencerenin önüne vardığımda dışarıdan gelip gelmediğini kontrol etmek için camı açtım.

Hiçbir şey yoktu.

Neler olduğunu henüz kavrayamadan kesilen müzik sesi ve sırtımda hissettiğim ellerle kendimi aşağı düşerken bulduğumda görüş açıma takılan kızıl rengi saçlar soluğumun teklemesine sebep olmuştu. Bedenim yüksek olmayan pencereden yere çakıldığında acıyla inleyip kendimi yerden kaldırmaya çalışsam da sonuç belirsiz bir karanlık olmuştu.

Crush-chan? 『 1 』Where stories live. Discover now