Yeter ki İste!

1.6K 137 7
                                    

Uzun uğraşlar sonunda çağrılan çilingirci tarafından kapı açılmıştı. Bilun ve Uraz bu esaret sırasında yalnız göz teması kurmuş, birbirlerine tek kelime etmeden kendi köşelerine çekilmişti. Ne zaman konuşmaya çalışsalar sonu anlaşılmaz bir biçimde tartışmaya dönüştüğünden bu kez sessizliği paylaşmışlardı. Ama gel gör ki, gözlerine olduğu gibi kalplerine de söz geçiremiyorlardı. Onlar sus pus olan dudaklarının aksine birbirlerine koşmak için can atıyordu adeta. Kaçamak bakışlarla geçen süreç özgürlükleriyle son bulduğunda rahatlama efekti dökülmüştü dudaklarından. Bu tamamen hesapsız yapılan bir şeydi aslında. Yoksa ikisi de rahatsızlık duymamıştı bundan. Belki de ilk kez anlaşmışlardı. Sadece gözlerle, susarak...Gerçeklerse sonradan dank etmişti akıllara. Burak Saygın'ın katılacağı toplantı çoktan bitmişti. İkili bugünü de boş geçirmişti. Uraz eskisi kadar bu durumu önemsemiyordu ama Bilun bariz şekilde hayal kırıklığını yansıtıyordu. Bu işi başaracağına eskisi kadar inanmıyordu belki de. Uraz kızın bu halini sevmediğinden sırf laf olsun diye, saatler sonra dilini çözümleyip sohbet konusu açmaya çalıştı.

'' Bilun...''

Kendisine gayri ihtiyari bakan kızın gözlerinde gördüğü kırgınlığın sebebi olmak kendini kötü hissetmesine sebep oldu.

'' Ben...içeride, yani nasıl desem, durumu azıcık abartmış olabilirim.''

Kem küm eden adama sözleriyle müdahalede bulundu.

'' Olabilir misiniz ?'' dedi alaycı bir tonda, sonra da üst üste gözlerini kırpıştırdı. 

''Kabahatinizin hâlâ ihtimal dahilinde olduğunu mu iddia ediyorsunuz ?''

'' Daha çok özür dilemeye çalışıyordum!''

'' İlk kez mi ?'' dedi tek kaşını yukarı doğru kaldırıp. 

Uraz gibi diklenmekten çekinmemişti.

'' Nee ?''

Bilun iç geçirip sorusunun açılımını yaptı.

'' İlk kez özür diliyor olmalısınız diyordum. Çünkü konuya giriş biçiminiz gerçekten berbat. Yani, bunu söylemeyecektim ama kendimi tutamama gibi bir huyum var...''

'' Biz o huya halk arasında patavatsız diyoruz,'' diye sızlanan adama gözlerini kısarak baktı. Bu lafının altında kalmayacağını belli eden görüntüsünü sivri diliyle bütünleyip adamı iğneledi. 

'' Şu an bunun en canlı örneği de sizsiniz sanırım!'' 

Adamın suratının aldığı şekil o kadar komikti ki, dudaklarını birbirine bastırıp ezmese gülebilirdi Bilun.

'' Tamam, pes ediyorum. Siz haklısınız. Ben en başından beri size haksızlık ettim. Özür dilerim. Rica etsem artık şu kılıçlarımızı indirebilir miyiz ? Çünkü bu gerçekten yorucu olmaya başladı.''

'' Ne yani, benim sizi yorduğumu mu söylüyorsunuz ?''

'' Onca şey söyledim Bilun. Cidden altının çizilmesi gereken tek yer orası mı ?''

Kaşlarını, sanki mümkünmüş gibi biraz daha çatmaya çalışmıştı Bilun.

'' Kusura bakmayın ama cidden özür dilemekten bihabersiniz. Her neyse, ben de bu mevzuyu uzatmaya niyetli ya da meraklı mı demeliyim bilemedim ama değilim işte. Tek umursadığım şey işim! Ben bunu icra etmeye çalışıyorum. Sizinle savaştığım falan yok!''

Uraz son kelimeye gereksiz yere bozulmuş, içten içe gücenmişti. Demek sadece işini umursuyordu hanımefendi! Onun bu işi neden bu kadar istediğini merak ettiğinden hesabını yapmadığı kelimelerini bir çırpıda nefes dahi almadan sarf ederken bulmuştu kendini.

Kariyerim Aşk /TAMAMLANDIWhere stories live. Discover now