Zafer Çığlıkları

1.9K 159 24
                                    

Antalya'ya ayak basmıştı nihayet genç adam. Güneş gözlüğünü çıkarıp etrafı süzerken içine çekti temiz havayı. Buram buram sonbaharın kokusunu soluyordu. Üstelik buraları bayağı bayağı özlemişti. Tatil aşkı depreşmişti resmen. Belki bu iş olursa bir süre dinlenmeye çekilebilirdi. Otele önceden yaptırdığı rezervasyon sayesinde lobide oyalanmamıştı biraz. Sonra da odasının kartını almış ve sırt çantasıyla beraber odasının yolunu tutmuştu. Kendi kimliğini gizleyerek yapmıştı elbette bu işlemleri. Burak beyi burada bulana kadar canı çıkmıştı ne de olsa.

Odasına girer girmez incelemeye almıştı. Harika bir manzarası vardı. Denizi görebilen bir cephedeydi ve onun maviliği insana huzur veriyordu. Kısacası para varsa hayat da vardı. Kim parayla saadet olmaz diyorsa yanılıyordu. Ellerini cebine atarken düşünmeye devam etti. Bu adamı nasıl konuşturabilirdi ? Köşeye sıkıştırması halinde mümkün olabilirdi. Örneğin; güzel bir kızla elinde fotoğrafları olsa ve gazetelere basmayacağını ama karşılığında ufak bir röportaj istediğini söylerse adamı bülbül gibi şakıtması mümkündü. Tabii bu o kadar kolay değildi ama denenebilirdi. Çenesini sıvazladığı esnada aklına gelenle birden gözleri parıldadı.

Bugün sosyetenin güzellerinden olan Sevde'nin doğum günü partisi yok muydu ? Kameralar ve basın da içeri alınmayacaktı üstelik ve Burak Saygın da mutlaka davet edilmiş olmalıydı. O adamın buralara kadar gelmişken bu fırsatı tepeceğini hiç sanmıyordu. Hele de yurt dışında olduğunu sandıklarını var sayarsa...Evet, evet! Kesinlikle gidecekti. Bildiği bir şey daha varsa, buraya basit bir seminer için gelecek bir adam değildi Burak zibidisi. Kaçamakların adamıydı o! Önüne gelen bu fırsatı yok sayacak kadar aptal değildi Uraz. Şansını denerdi en azından. Olmazsa ne yapacağını o zaman düşünürdü. Sabah gördüğü haberin sayfasını açıp yeniden okudu. Kutlama hakkında gerekli bilgileri edinip kendini gece için hazırlamaya başladı. Er ya da geç ağına düşürecekti bu adamı ve onun, kendisine röportaj vermekten başka çaresi kalmayacaktı! Ha baktı olmuyor, işte o zaman son kozunu kullanacaktı.

******

Bilun, ufak tefek araştırmalarına devam etse de adama bir türlü ulaşamıyordu. Hatta sevgilisi olduğunu söyledikleri kadını bile aramıştı. Seyahat acentelerinin anasını ağlatmıştı. Ama yoktu işte adam. Sanki yer yarılıp yerin dibine girmişti. Çalan telefona irkilmişse sebebi bu dalgınlığıydı. Arayan da halis muhlis çatlak ablasıydı! Acaba sağ salim varmışlar mıydı ? Aslında araması gereken kendiydi ama unutmuştu. Bu sıralar ne yediğini ne içtiğini biliyordu zaten. O adamı bulmak dışında bir hayat gayesi yoktu. Mümkün olsa nefes almayı da unutacaktı. O derece balataları sıyırmıştı.

'' Biluş, sana müjdem var!''

Telefondaki keyifle sese ayak uydurası yoksa da takılmadan edememişti. Kendisinin en güzel uğraşı ablası değil miydi zaten ?

'' Ömür boyu İstanbul'a gelmeyeceğini söyle bana hadi ? ''

'' Çok adisin kuzu!''

İstediği kıvama gelen ablasıyla kahkahasını koydu.

'' Şaka yaptım yahu. Hemen de alınıyorsun.''

'' Tabii alınırım. Ben sana bomba haberlerle geleyim, senin bana dediklerine bak.''

'' E ama sen de yani abla. Kocanla balayındayken bile gelip bana sarıyorsun. Uğraşmayıp ne yapayım ? Sen söyle ?''

'' Sen anlaşılan müjdeli haberi merak etmiyorsun. Kapayayım ben en iyisi,'' derken bildiğin blöf yapmıştı.

'' Öff, tamam! Sökül hadi boşboğaz. Yine ne oldu ? ''

'' Sen şu, Burak Saygın'ı arıyordun değil mi ?''

Kariyerim Aşk /TAMAMLANDIDonde viven las historias. Descúbrelo ahora