16→ Kuş Evi

Depuis le début
                                    

İsteğim karşısında parmaklarımı birbirinin içine geçirecek kadar fazla sıktı.Kocaman kemikli elinin baskısı karşısında neye uğradığımı şaşırırken,bileğine taktığı siyah bilekliklere odaklandı gözlerim.Sanki onunla değil de bileklikle konuşuyormuşum gibi,"Bırak." diye fısıldadım.

"Hayır," dedi sinir bozacak kadar düz olan sesiyle."Bilekliklerime bakmayı kes, gözlerime bak."

Usulca Barış'ın vücudunu tırmanan kahverengi gözlerim, asırları andırır derecede uzun süren saniyeler sonrasında kendisine yuva bildiği siyah kuyularla karşı karşıya geldi.Gözlerinde bir ifade görmeyi beklemiştim ama cansız mankenleri kıskandıracak kadar boş bakıyordu.Sakallarının örttüğü çenesinin belli aralıklarla kasıldığını görmesem, bir uçuruma doğru konuşuyormuşum gibi hissedecektim.

"Gitmemiz gereken bir yer var." Bedenini tamamen bana doğru çevirmesine rağmen parmaklarıyla sardığı elimi bırakmamıştı."Şu an içimde hiç iyi şeyler olmuyor, kendimi gergin hissediyorum.Zorluk çıkarma."

"Elimi tutmadan da gideceğimiz yere gidebiliriz."

Temiz bir kağıdı andıran bakışlarına yayılan zehirli ifade mürekkep gibi gözünün harelerinde dağılmıştı."İnsanların her dediğini kafana takmana uyuz oluyorum." Elimi bırakıp, sertçe dirseğimi yakaladı ve beni kendi bedenine doğru çekti.Beklemediğim bu ani hareket karşısında ona karşı koyamadığımdan vücudum göğsüne çarpmıştı, hemen ardından da onun üzerinden yayılan yoğun parfüm kokusu burnumun içinden girip ciğerlerime yayıldı.

"Sen ne yap-" Cümlemi bitirmeme izin vermeden adımlarımı bizi keyifle izleyen iki kıza doğru çevirdi.Dışarıdan birbirimizin içine girmiş mutlu çiftler gibi gözüküyorduk ama perde arkasında Barış dirseğimi morartacak kadar çok sıkıyordu.

Kızlara yaklaşan her bir adımımızda yüzlerindeki sinir bozucu ifade de dağıldı, birbirlerine ne olduğunu anlamak için kısa bir bakış atıp yeniden bakışları bize döndü.

"Merhaba?" dedi kumral kız tek kaşını kaldırarak.Dudağına sürdüğü kırmızı ruj, onun dudaklarında tapılası bir şeymiş gibi dururken ben sürdüğümde neden insan yemişim gibi bir görüntü çizmeme sebep oluyordu? Hayatın adaletsizliğine karşı isyan etmek için doğru bir zaman olmadığına karar verip, gözlerimi yanımda duran Barış'a çevirdim.

"Merhaba," dedi Barış gülümserken.Dışarıdan bakan birisi için nazik bir gülümseme olabilirdi fakat gözlerine ulaşmayan bu tebessümün hiç iyi şeylere alamet olmadığını bilen nadir insanlardandım."Çok hoş görünüyorsunuz."

Kumral kız biraz şaşırıp biraz da mutlu olarak kırmızı rujlu dudağını büktü.Yanında duran esmer arkadaşına zafer bakışı atarken,"Teşekkürler." dedi uyumlu bir sesle.

"Kaç saatini harcadın bu porselen gibi durmana sebep olan makyajı yapmak için?" Barış'ın bir anda soğuyan sert sesiyle kumral kızın gülümsemesi hiç gecikmeden düştü."Dur sen söylemeden ben tahmin edeyim.4 saat mi? 5? Kendi kusurlarına o kadar kafayı takmışsın ki sırf makyaj için tüm gününü heba edebilirsin.Hatta makyajında hilkat garibesi yüzüne fayda etmeyeceğini düşünüp, bir yerlerini açmaya çalışmışsın.Sırf erkeklerin dikkatini çekebileyim diye yaptın bunu değil mi? Onların hormonları yüzünden vücuduna attığı bakışların seni güzel hissettireceğine inandığın için yaptın bunları."

Barış sözlerini bir okmuş gibi kullanıp hedefi tam on ikiden vurduğunda, şaşkına uğramış olan sadece kumral kız ve arkadaşı değildi.Bende onun böyle bir çıkış yapacağını düşünmemiştim.Şu an çok net bir şekilde görebiliyordum ki; birisini kırmak Barış için hiçbir şey ifade etmiyordu.

Bir Kelebek HikayesiOù les histoires vivent. Découvrez maintenant