12-Newark vampirleri

En başından başla
                                    

Yaklaşık yirmi dakika sonra Kellogg Park yakınlarındaki kuyumcunun önüne gelince araçtan indik. Tatyana, Oleg'i önüne çekip bir şeyler yaptı, herifin cüssesinden ne olduğunu göremedim. Biraz sonra yanıma gelip elmasların olduğu keseleri uzattı.

Hayalimdeki görüntülerden kurtulmak için silkinip, dikkatimi elmaslara verdim. Keseleri ceplerimi koydum ve kuyumcuya doğru ilerledim. Oleg'i bavullarla birlikte dışarı bırakmıştık. Tatyana ile kuyumcuya girdiğimde, Mikail'in gönderdiğini anlatmak için iki kelime söylemem yetmişti.

"Kiralık Diş."

"Hoş geldiniz, lütfen böyle buyurun" diyerek bizi arkadaki bir kapıdan içeri yönlendirdi. İçeri girdiğimizde imalathane olduğunu gördüm. Adam bizi dikkatle süzüp, "adınızı öğrenebilir miyim?" dedi.

"Sergei Sokolov" dedim. Mikail adamın şüpheci olduğundan bahsetmişti. Bu yüzden benim ismimi adama bildirdiğini tahmin ettim.

"Bay Sokolov Amerika'ya hoş geldiniz" dedi. "Ne kadarlık bir meblağa ihtiyacınız var?"

Şimdilik yüz bin işimizi görürdü. Daha fazlası dikkat çekerdi. "Yüz bin olsun" dedim. Adama kesemi çıkarıp gösterdim. İçinden birkaç tane elmas çıkarıp inceledi. Bazılarını geri koydu. Tatmin olana kadar seçti ve sonunda avucunda kalan dört elması gösterip. "Bunlar yeterli" dedi.

Beni kazıklamayacak kadar akıllı olduğunu umduğum için sesimi çıkarmadım. Bir çantaya koyduğu paraları bana teslim ederken, "umarım tekrar iş yaparız" dedi.

"Merak etme" dedim. "Artık buraya sık sık geleceğime eminim."

Adam memnun olmuş bir tavırla bana çıkışı gösterdi. Tatyana ile çıkıp Oleg'in yanına gittik. Yoldan geçenlerin garip bakışlarına sinir olmuş bir şekilde hırlıyordu.

"Sakin ol adamım, insanların senin vampir olduğunu bilmesini istemiyoruz."

Bu sözlerim üzerine hırlamaktan vazgeçip gülümsedi. Keşke gülümsemeseydi.

Gecenin karanlık olması gerekirken, Amerika'nın caddeleri aydınlıktı. Çevrede kaliteli bir otel sorduğumuzda, Hilton Newark Airport otelinin iyi olduğunu öğrendik. Bulunduğumuz yere yakın olduğu için şimdilik orada konaklamaya karar verdik.

Ben iki oda tuttum. Oleg'i odamda istemiyordum. Fakat yukarı çıktığımızda, Tatyana'nın tek kişilik odanın anahtarını alıp, iki kişiliği bize bıraktığını gördüğümde, çaresizce Oleg'le kalmak zorunda olduğumu anladım. Bana olan kızgınlığı ne zaman geçecekti bilmiyordum. Artık manolyam demem de işe yaramıyordu.

İhtiyacım kadar beslenmeme izin veriyordu. Onu da, kanını bardağa akıtarak sağlıyordu. Dışarı çıkacağım için bir miktar beslenmeme izin vermesini istedim. Her zamanki gibi yine kanını bir bardağa akıtıp bıraktı. Enfes kanı doğruca damardan içmenin zevki farklıydı. Bardaktaki kanı içerek enerjimi doldurdum.

Eşyaları yerleştirdikten sonra, etrafı keşfetmek için dışarı çıkacağımı ve Oleg'e Tatyana'yı korumasını emrettim. Tatyana umursamaz bir tavırla otelin barına inip içeceğini söyledi. Oleg peşinden giderken, ben de söylenerek dışarı çıktım.

Dolaşmaya başladığımda otelin çevresinde beş farklı mezarlık olduğunu gördüm. Ölüm bize her zamankinden yakındı. Evsiz insanlarla beslenen vampirlerin, buralarda pusuya yatmış olabileceğini tahmin ediyordum.

Tanışma merasimi yapmak için sabırsızlanıyordum. Aradığım vampirleri Mount Olivet mezarlığında buldum. Keskin gözlerim gece karanlığındaki en ufak hareketi bile algılamaya çalışıyordu. Buradaki Amerikalı vampirlerin beceriksiz olduklarını, önceki gelişlerimden biliyordum. Bu yüzden çok beklememe gerek kalmadan birilerinin ortaya çıktığını fark ettim.

Kiralık Dişler (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin