yanağımdaki elini tutup yüzümden uzaklaştırırken taehyung sadece ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu.
"tamam, geçti gitti evet. ama ben kendime bunu yaptığım için, sana her şeye rağmen geldiğim için, kendimi yok saydığım ve alçalttığım için kafamın içinde kendime devasa bir düşman yarattım. sustuğum her şey bana düşman oldu taehyung."
ve ben bunun başıma geleceğini bilseydim bu denli bağlanmadan önce çekip giderdim. ama bu kez kalmak bir cezaya benzemiyordu. kaçtığım için kendimi alkışlamıyordum, cesur hissetmiyordum. sadece yorulmuştum. ilk defa içimdeki o ses susmamıştı.
taehyung sessizce beni izlerken ne düşündüğünü kestirmek zordu.
"bir süre iyiydik, bunu inkâr edemem. sabahları aynı yatakta uyanmak, kapı önünde sigara paylaşmak, geceleri kavga etmeden uyumak. insanı kandıran türden bir iyilikti bu. “belki de olur” dedirten. ama taehyung ben kafamın içini kandıramadım. sadece susturdum. bu da beni içten yemeye başladı."
taehyung omuzlarını düşürüp salonun ortasında dönüp duran beni seyretmeye devam etti. çünkü diyecek tek kelime yoktu ortada.
"ilk başta hafifti. abartıyorsun dedim kendi kendime. herkesin geçmişi var dedim. sonra büyüdü..eski hâllerin,
başkalarına bakışların, bazen şaka diye söylediği ama içimi çizen cümlelerin. bana inat bedeninde sabahladığın insanlar, gözümün içine baka baka yaptıkların.
tamam belki o sıralar bu gözle bakmıyordun, bu denli bağlı değildik. seni suçlamıyorum. fakat ben bunların hepsini yok saydım."
taehyung ayağa kalktığında adımlarımı durdurup ona baktı. ne o bir adım attı ne de ben.
"haklısın, yaptığım bunca şey adiceydi. ne yaptığımı, na yapacağımı bilmiyordum. zihnimi susturmak için, adını bile anmamak için bambaşka yollara gittim. kapımı ardına kadar açıp içeri girenleri sorun etmedim. ama bunu telafi etmeye çalışıyorum. farkında bile değildim ve buna rağmen seni yanımda tutmak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum."
çaresiz bir ses tonuydu şu an kulağıma gelen. ve bizim bu seviyede olmamız tamamıyla benim suçumdu. taehyung gerçekten her şeyi yapıyordu kendini affettirmek için. üstelik o sıralar hiçbir şey net değilken, bunlardan sorumlu değilken.
yanımda uyuduğu her gece tavana bakıp "ben yine kendimden vazgeçiyorum" dememden de sorumlu değildi.
"sorun değil jeongguk, yalnız kalmak istiyorsan çıkar giderim. ama tamamen değil. yine dönerim, yine sana gelirim. yine oturup affetmen için her yolu denerim. çünkü tek istediğim sensin. bir zamanlar bu duyguyu nasıl örtbas ettiysem şimdi de iliklerime kadar hissettiririm."
gözlerim buğulanmaya başlarken zihnim yavaş yavaş susuyor gibi hissettim. ama bu susma, birikme anlamında değildi. sanki tek tek çekip alıyordu gürültüyü.
jeongguk,” dedi. sesi yorgundu ama netti. “ben seni burada tutmak için savaşmam gerekiyorsa savaşırım. ama kendini yok ederek kalmanı istemiyorum.” dedi.
derin bir sessizlik oldu bitirdiği cümlenin hemen ardından. ama bu sefer rahatsız edici değildi. sanki ikimiz de aynı yerde durmayı öğreniyor gibiydik.
kanepeye oturup dirseklerimi dizlerime yasladım. ne yapacağımı bilmiyordum. ellerimle yüzümü sıvazladım kendime gelmek için. taehyung hâlâ ayaktaydı.
"üzgünüm, ne yapacağımı bilmiyorum taehyung." dedim dürüstçe. bir şeyler söylemek zorunda değildim, o beni anlardı.
gelip yanımda oturduğunda tek istediğim ona sarılıp düşünmeyi unutmaktı. bir şeyleri susturmak. kendimi yeniden bulmak.
"gerçekten gitmemi istiyor musun?" dedi yere bakarak.
içimde iki kişi vardı sanki. biri "giderse toparlanırım" diyordu. diğeri "giderse her şey daha kötü olacak" diyordu. ikisinin arasında sıkışıp kalmıştım. sustum. gözlerimi ona çevirip bana bakmasını bekledim. ve baktı da. ama bir bakış değildi bu. anlıyordu beni.
"şöyle bakmaya devam edersen git desen de gidemem." dedi.
gülümsedim.
gülümsedi.
konuşmak yerine uzanıp başımı dizlerine koydum. aynı saniye ellerini saçlarımın arasına geçirip usul usul oynamaya başladı.
"biliyorum, bok ettim bazı şeyleri. ama seni bu hâlde bırakıp gitmektense kafamı sikmeni tercih ederim jeongguk." dedi sessizliği bozup. eğilip şakağıma bastırdı dudaklarını.
"gitme." dedim bütün gücümü toparlayarak. zihnim sessizleşmişti sanki bunu söylediğimde. garip bir huzur yayıldı en ücra köşelerine. sanki tek yapmam gereken bu cümleyi kurmaktı. ya da onun saçlarımda gezinen parmaklarıydı.
"ne senden geriye, ne de senden öteye." dedi.
"ya yine aynı şey olursa, zihnim beni ele geçirirse?" dedim gözlerimi kapatıp.
"çözeriz, üstesinden geliriz birlikte." dedi.
o an anladım ki içimde affedemediğim şeyler onu da rahatsız ediyordu. sandığım gibi görmezden gelmiyordu. farkındaydı ve kaçmak yerine telafi ediyordu.
"seviyorum seni."
ve bildiğim diğer şey de taehyung beni gerçekten seviyordu. bilincim tamamen kapanmadan önce son kez konuşmaya çalıştım yarım yamalak. sonrası zifiri ve bu defa sessiz bir karanlık.
"çok seviyorum."
_
ig: saintrpez
YOU ARE READING
rascal | tk
Teen Fictionparmaklarımı morartacak kadar yumruk atılası bir yüz. nefesini kesecek kadar öpülesi bir yüz.
final
Start from the beginning
