yorucu bir günün ardından kendimi eve attığımda yaşadığım huzuru anlatmak için bile fazlasıyla yorgundum şu an. göt zoruyla aldığım duştan sonra kıyafetlerimi giyemeden kendimi havlu ile birlikte yatağa atmış sadece tavan seyrediyordum. tabii bu süreç içinde sevgili beynim beni rahat bıraktı mı? asla.
karşı pencere gözüme çarptığında onu ne kadar özlediğimiz bir kez daha hissetmiştim. çünkü sevgili taehyung o gecenin sabahında memleketine dönmüş acil işlerini hallediyordu şimdi. beni de çağırmıştı kırık yılın başında bir incelik yapıp. sonra orada ne bok yiyeceğimi bulamadığım için istememiştim.
şu an on üçüncü gündeydim. ve o on üç gün evi baştan sona dizayn etme ve zenginmişim gibi para harcama perileri beni ateşli bir geceye davet ettiği için aklımı çelip bana bu planı yaptırmıştı. borcumu ödemek için yaz boyunca çalışmam gerekiyordu şimdi de. bu yüzden hoseok hyungların yanında kuryecilik yapma gibi bir plana daha dahil etmiştim kendimi.
iyi tarafından bakarsak ev bitmişti. eşyaları yenilemiş, duvarları beyaza boyayıp zindandan özgürlüğe adım atmıştım nihayet.
temizlik kısmının amına koyayım bahsetmek istemiyorum bundan.
bütün bunları düşünürken uyumak üzere olduğum bir anda telefona mesaj gelmişti. söve söve uzandığım telefonu aldığımda mesajı atanın taehyung olduğunu gördüm.
taehyung:
yarın döneceğim
duramıyorum
seni özledim
yaptığı şeylerden sonra ne kadar enayi olup affetsem bile bunu ona söyleyip de rahatlamasına izin vermemiştim. mesafeli bir şekilde konuşuyorduk ve tabiri caizse ağzına sıçıp süründürüyordum. tabii bana bu aklı veren yine vincenzo olmuştu. kral adam.
jeongguk:
güzel karar
telefonu bir kenara atıp uyumaya yeniden yelteneceğim sırada bu defa çalmaya başladı. gözümü açmadan telefonu açtığımda o denli yorgundum ki söylediğim tek şey "ne var amına koyayım ya bi uyutmadın" oldu.
"hayırdır yürek mi yedin bebe?"
duyduğum sesle gözlerim sonuna kadar açılırken yatakta doğruldum. arayan taehyung değildi.
"yoongi hyung sen miydin?"
bu defa büyük sıçmıştım evet.
"yarın gel başla işe, o zaman sorarım hesabını. yat zıbar şimdi."
sonrasında yüzüme kapanan telefonla bir süre sadece boş duvarı seyrettim. son zamanlar yoongi hyung inanılmaz gergindi. yetmez gibi onun iş disiplini o kadar değişik bir şeydi ki, patron olan yoongi ve normal hayattaki yoongi arasında han nehri çevresi kadar fark vardı. muhtemelen benim ağzıma da o sıçacaktı.
taehyung itinin karması ben, benim karmam yoongi hyung. nasipte varsa onun karması da jimin olacaktı.
yeniden yatağa uzandığımda telefon yeniden çalmaya başladı. ama bu kez arayan tuhaf bir şekilde vincenzo oldu. alıp sakin bir şekilde yanıtladım aramayı.
"sen beni arar mıydın hyung?"
telefonun ardından tatlı bir gülme sesi geldi.
"ceo olmak çok da nefes alınabilir bir şey değil. neler yaptın, nasılsın?"
"söylediğin bütün süründürme skillerini yaptığım günden beridir on numarayım ama yarın serto gergo hazreti min yoongi'nin yanında işe başlayacağım ve az önce taehyung aradı sanıp yüzüne sövdüğüm için hiç hoş şeyler hissetmiyorum."
YOU ARE READING
rascal | tk
Teen Fictionparmaklarımı morartacak kadar yumruk atılası bir yüz. nefesini kesecek kadar öpülesi bir yüz.
