595 70 54
                                        

"eğer bir şeyler yapacaksam hoseok için yaparım, şu herif ayağımın altında gezmesin yeter."

"hayatım biraz sakin mi olsan?" dedi hoseok hyung. jimin oralı bile olmadı, dudaklarına götürdüğü sigaradan uzun bir nefes çekerken sinirden kıpkırmızı olduğunu bariz bir şekilde görebiliyordum.

"bir milyona yakın takipçim var, burayı duyururum. extra olarak, gitar çalabiliyorum. jeongguk'un da sesi iyi. zaten benim takipçilerim benden çok seviyorlar pezevengi. bir haftada bütün borçların kapanır."

jimin o kadar sinirliydi ki, saçlarının diken diken olmuştu resmen. her ne kadar benden daha sıcak ve samimi olsa da siniri benimkini beş yüze falan katlardı.

"istemiyorum."

içeriden yoongi hyung geldiğinde jimin saniyeler içinde bakışlarını ona çevirdi. hâliyle biz de.

"senin, benim işlettiğim bir yer için ne yardımını ne de burada bulunmanı istemiyorum." dedi tane tane.

bir nevi haklıydı ama jimin'in benden daha çok katkısı olurdu ve buna oldukça ihtiyaç duydukları da kesindi.

"yoongi başka çaremiz yok." dedi hoseok hyung.

"kapatır siktir olur gideriz o zaman. geldiğinden beridir söylemediği laf kalmadı amına koyayım, yardımını mı isteyeceğim?"

" o çeneni kapatacaksın o zaman. ben de sessiz sakin oturacağım." diye karşılık verdi jimin.

jimin ve benden daha sinirli bir insan tanıyorsam, o da min yoongidir. ve iş şu an nereye gidecek hiçbir fikrim yoktu.

"bu plan benim planım, jimin benim için burada. lütfen aranızda ne varsa şunu kesip bir an önce çalışmam için bana fırsat verir misiniz? aranızdaki problemi işe yansıtmayın."

tek nefeste konuşurken cümlem biter bitmez sıcak bir el tişortümden içeri girip belimi sardı. iyi ki cümlemi bitirdim diye içimden şükür içerikli bir kompozisyon sundum varlığına gram inanmadığım tanrıya. şu andan itibaren tekrar cümle kurabilir miydim? hiç sanmıyorum.

"istemiyorum dedim jeongguk, zorlamayın."

"ben de sana meraklıydım amına koyayım sanki."

"siktir git evine gece gece belanı benden bulma."

"ne yapacaksın gitmezsem?"

"bana bak."

ikisi de ayaklanıp birbirlerinin üzerine yürümeye başladıklarında artık araya girmem gerektiğini düşünüp jiminin koluna sardım ellerimi. taehyung da yoongi hyunga yöneldi. bu daha nereye kadar gidecekti bilmiyordum.

"YETER AMINIZA KOYDURTMAYIN LAN."

bu şekilde duymaya asla alışık olmadığım hoseok hyungun bağırmasıyla -hayır, düzeltiyorum: kükremesiyle- olduğum yerde, ben dahil bütün mahalle sıçradı.

pekâlâ, işte bunu kimse beklemiyordu.

"SİZİN YARRAK KÜREK KAVGANIZ YÜZÜNDE İCRAYLA, İŞ ARAMAKLA UĞRAŞAMAM.  SİKTİRİN GİDİN İKİNİZ DE O ZAMAN. BURADA SİK YARIŞTIRMIYORUZ HAYATIMIZI TOPARLIYORUZ."

sessizlik.

kocaman bir sessizlik.

hoseok hyungun kükremesiyle birlikte mahalle değil, evren sustu sanki. şu an seksenler zamanı kovboy filmlerindeki o sessiz düello ortamında gibiydik. yoongi hyung dudaklarının kenarında bir laf birikmiş gibiydi ama söylemedi. söyleyemedi. o an ilk defa yoongi hyungun gözlerinde bile geri çekilmeyi gördüm.

rascal | tkWhere stories live. Discover now