M.A.D 19. Bölüm~

353 24 28
                                    

"Çok heyecanlıyım!" diye bağırdım salonun ortasında.
"Evet bunu gayet iyi görüyoruz." dedi Jongdae.
"Kes sesini." dedim ona yastık fırlatarak.
"Ya ilk defa Japonya'ya gideceğim! Üstelik orada şarkı söyleyeceğim! Ah öleceğim şimdi heyecandan!" diye bağırdım ve yerimde zıplamaya başladım. Daha yeni içeri giren Baekhyun bana baktı.
"Ne yapıyorsun?"
"Sevinç dansı."
"Hadi birlikte yapalım." dedi kahkaha atarak yanıma gelirken.
Birlikte saçma salak haraketler yaparken çocuklar bize garip bakışlarını atıyordu.
"Kötü bir haberim var." dedi Duygu asık suratıyla içeri girerken.
"Ne oldu?" diye sordum. Moralim anında bozulmuştu.
"Galiba Japonya'ya gidemeyeceğiz."
"Neden?" diye sordum istemeden yükselen sesimle.
"Zeynep gelmiyor. Bir türlü ikna edemedim."
Koltuğa oturdu ve başını elleri arasına aldı.
"Galiba grubumuz dağılacak."
Gözlerimin dolmasına engel olamadım.
"Saçmalayın." dedi Kyungsoo.
"Başkan gruptan Zeynep'i çıkarır ama grubu tamamen dağıtmaz. Yeni çıkış yapmanıza rağmen oldukça fazla hayranlarınız var. Bunu görmezden gelemez. Ya ikiniz devam edersiniz ya da yeni üye katar gruba." dedi Junmyeon.
"Başkan sizi çağırıyor." dedi Guk.
"Kimi?" diye saçma bir soru sordum.
"Sizi işte Aleyna. Zeynep'i de alın gidelim."
Kalbim heyecandan hızlanırken Duygu'yla Zeynep'in odasına gittik.
"Kalk gidiyoruz." dedim soğuk bir sesle.
"Gelmiyorum."
"Kalk be! Zaten sinirliyim bir de seninle mi uğraşacağım? Başkan çağırıyor."
Bağırmamı beklemiyormuş  olacak ki irkildi. Yatakta oturur pozisyonu aldığında ona dik dik baktım.
"Gelmiyor musun? İyi. Başkan seninle tek konuşsun o zaman."
Arkamı dönüp kapıya doğru ilerlediğimde konuştu.
"Ya tamam durun. Geliyorum."
Üstüne düzgün bir şeyler giyip saçlarını düzelttiğinde odadan çıktık.
"Kötü şeyler olacak. Bu yüzden kendinizi hazırlayın tamam mı?" dedi Guk.
"Kalbim çok hızlı atıyor."
"Benim de." dedi Duygu.
Guk kapıyı çaldığında derin bir nefes alıp verdim. İçeri girdiğimizde başkan oldukça sinirli görünüyordu ve bu benim daha da korkmama neden oluyordu.
"Oturun."
Üçümüz de yan yana oturduğumuzda ellerimi birbirine kenetledim. Çok gergindim.
"Seni uyarmıştım değil mi?"
Avını bulan bir kaplan gibi gözleri Zeynep'i buldu.
"Gruptan atıldın. Artık M.A.D üyesi değilsin. SM'de de çalışmıyorsun. Ailenin yanına git. Burada yerin yok."
Telefondan birini çağırdı. Çok geçmeden odaya takım elbiseli biri girdi.
"Onunla ilgilenin. Ailesinin yanına gidecek."
"Peki efendim."
Zeynep tam odadan çıkacakken seslendik.
"Zeynep."
"Bizi ara tamam mı?"
"Merak ederiz."
Kafasını sallayıp odadan çıktı. Keşke ona bağırmasaydım. Başkan sandalye alıp tam karşımıza oturdu.
"Japonya konseri maalesef iptal oldu."
Az önceki sinirli halinden eser yoktu. Sesi o kadar sakin ve anlayışlıydı ki.
"Biliyorum şu an çok üzgünsünüz kızlar. Grubunuzu dağıtmayacağım. İki kişi olarak da devam edemezsiniz. Siz bir Türk grubusunuz bu yüzden yabancı birini de koyamam. Stajyerlere bakacağım. Türk ve iyi birini bulursam gruba koyacağım. Muhtemelen yarına kadar herkes Daejin'in çıktığını duyacak. Hayranlarınız azalacak. Ne yapsak ki?"
Bir süre düşündü.
"Neyse siz kafanıza takmayın. Bu konu hakkında düşünüp çözüm yolu bulacağım. Size haber veririm tamam mı?"
Kafamızı salladık.
"Gidebilirsiniz."
Odadan çıktığımızda Guk'la karşılaştık. Zeynep çıktığında o da peşinden gitmişti.
"Zeynep'le vedalaşalım."
"Bunu yapamazsınız."
"Neden?"
"Çünkü o gitti."
"Vedalaşmadan mı?"
"Sizinle vedalaşmak istemediğini söyledi." dedi kısık sesle.
Şok olmuş bir şekilde Guk'a baktık. Ağzımızdan bir kelime bile çıkmadan sadece ona bakıyorduk.
"Vay be." dedim en sonunda.
Bu iki kelimeye o kadar çok hayal kırıklığı ve küfür sıkıştırmıştım ki. Onca senemizi birlikte geçirmiştik ve o bize bir vedayı bile çok görmüştü.
Eve girdiğimizde ortam gerginleşmişti. Çocuklar gülerken bir anda ciddileşmişlerdi.
"Ne oldu?" diye sordu Junmyeon.
Bir şey demeden koltuklara oturduk. Çocukların soru dolu bakışlarından gözlerimi kaçırırken Duygu cevap verdi.
"Zeynep artık bizimle değil. Gruptan atıldı."
"Ve bizimle vedalaşmadan gitti."
"Buraya da gelmedi." dedi Baekhyun.
"Burada sadece giysileri var. Bu yüzden direkt yurda gitmek istedi."
"Yaptığı yanlış olmuş."
"Ama gruptan atılması iyi oldu bence." dedi Soo. Herkes ona tip tip bakarken devam etti.
"Performansınızı düşürüyordu. Böyle iyi oldu. En azından bomba bir şekilde geri döneceksiniz."
"Bunu nereden biliyorsun?" diye sordum.
"Böyle yapacağınızı biliyorum. Gerçekten çok çalışacaksınız. Sizi tanıyorum kızlar."
Derin bir nefes alıp verdim.
"Başkan bizim için yeni bir üye bakacağını söyledi." dedim tepkilerini ölçmeye çalışacak.
"Biz bir Türk grubuyuz bu yüzden SM'de çalışan Türk ve yetenekli birilerine bakacağını söyledi." dedi Duygu'da bana katılarak.
"Başkan her şeyin en iyisini düşünür ve yapar kızlar. Bu konuyu kafanıza takmayın."
"Ve Zeynep'i de unutun bence."
"Biliyoruz senelerdir birlikteydiniz onu unutmanız zor olacaktır."
"Niye onlara unutmalarını söylüyorsunuz? Onu unutmayın kızlar sadece kafanıza takmayın. Onu unutmayın ama sizin için değerli biri de olmasın."

Kafamızı sallayarak çocuklara katıldık.

"Bu gergin havayı sevmedim. Hadi kalkın bir şeyler yapalım." dedi Baekhyun.
"Hiç keyfim yok." dedim durgun bir sesle. Moralim şu an çok bozuktu ve ilerde neler olacağını merak ediyordum. Grubumuz çöküş mü yaşayacaktı yoksa yükseliş mi? Fanlarımız mı daha çok olacaktı yoksa antilerimiz mi?
"İşte bu yüzden bir şeyler yapalım diyorum ya." diye sitem etti Baekhyun.
"Karaokeye gidelim." dedi Junmyeon.
"Yine mi? Hep karaokeye gidiyoruz." diye sızlandı Sehun.
"Böyle durumlarda nereye gidersin Sehunnie?" dedi alayla Tao.

Sehun boş bakışlarla ona bakıp kafasını çevirdi.

"Cevap vermeme bile değmezsin."

Sehun'un cevabıyla dayanamayıp hepimiz kahkahalara boğulduk.

"Kızları güldürdünüz devam edin!"

Devam etmediler ama yine de moralimiz birazcık düzelmişti. Geride kalanlar için üzülmemeliydik değil mi?

"Hadi kalkın gidiyoruz." dedi Jongin ve Soo aynı anda.
"Nereye?" dedik biz de Duygu ile aynı anda.
"Sürpriz." deyip sırıttı Jongin.

Gülümsemesine karşılık verip ayağa kalktık.

"Oh! Yağmur mu yağıyor?" dedi Baekhyun cama doğru ilerleyerek.
"Yağmur yağıyor."dedi kendi sorusunu cevaplayarak.
"Üstümüze bir hırka giysek yeter. Hava o kadar soğuk değil."
"Islanmayı seviyor musunuz?" diye sordu Minseok.
"Sorun olmaz yağmuru severiz."

Junmyeon hepimize hırka fırlatırken bir yandan da ne kadar yavaş olduğumuzdan söyleniyordu.
En sonunda hırkalarımızı ve ayakkabılarımızı giyip arabaya geçebilmiştik. Şoför koltuğuna Jongin geçerken hemen yanındaki koltuğa da Duygu'yu oturtmuştuk. Çiftler biraz kaynaşsın. Yol boyunca çocuklar kafamızın meşgul olması için sürekli konuşmuştu. Normalde bu kadar konuşmalarından şikayetçi olurdum ama bizim için bir şeyler yapmaları hoşuma gitmişti. Bizi sandığımdan daha çok düşünüyorlardı.

"Soo kızların gözlerini kapat."
"Tamam."

Kapüşonumu gözlerimi kapatacak kadar çekti ve ipleriyle bağladı.

"Ya! Bu ne böyle? Mumya gibi oldum." diye sızlandım çocuklar kahkaha atarken. Hiçbir şey göremiyordum!
"Sıra Duygu'da" dedi Soo. Güldüğünü tahmin edebiliyordum.
"Bir an önce arabadan inebilir miyiz lütfen? Böyle olmak çok can sıkıcı."

Kamera sesi çıktığında kaşlarımı çattım.

"Fotoğrafımızı mı çekiyorsunuz?!" diye adeta cırladım arabanın içinde.
"Sana sesini kıs demiştim gerizekalı." dedi Kris tıslayarak.
"Özür dilerim hyung." dedi Tao.
"Tao! O fotoğrafı hemen sil."
"Sildim."
"Aferin."

Dayanamayıp kahkaha attıklarında bir şeyler karıştırdıklarını anladım. Telefonumuza bildirim geldiğinde Baekhyun telefonumu elimden aldı.

"Ya!" dedim tehditkar bir ses tonuyla.
"Fotoğrafı açsan bile göremeyeceksin zaten."
"Fotoğrafımızı paylaştınız değil mi?" diye sordum bıkkınca.
"Ve şu an bizi videoya alıyorsunuz." diye ekledi Duygu.
"Bu grup gerçekten çok zeki!"
"Peki ama videoya çektiğimizi nasıl anladın?"
"Ses çıktı." dedi Duygu gayet rahat bir şekilde. Gerçi gergin olması için bir sebep yoktu.
"Yine mi?" dedi Kris sessizce sonra ise birine vurma sesleri geldi.
"Kime vuruyorsanız benim yerime de vurun lütfen." dedim kahkahalarımın arasından.
Araba durduğunda çocuklar aşağı indi.
"Hadi gel."

Soo kolumdan tutup dikkatlice arabadan indirdi. Aynı işlemi Jongin'in de Duygu'ya yaptığını var sayıyorum.
"Gözlerimizi açın artık çok merak ettim." diye sızlandım.
"Tamam tamam açıyoruz."
"Bir, iki, üç!"
Kafamızdaki kapüşonu çektiklerinde dağılmış saçlarımızla karşımızdaki manzaraya baktık.
"Lunapark!" diye bağırdım sevinçle.
"Lunaparka gelmeyeli çok olmuştu." dedi Duygu benden farksız bir şekilde.
Kahkaha atıp Soo'ya sarıldım.
"Teşekkür ederim."
Kris'le göz göze geldiğimizde dayanamayıp ona da sarıldım.
"Aleyna." dedi Kris.
"İlk buna binelim!"
Duygu bağırdığında hepsi birbirini iterek yürümeye başladı.
"Ne diyecektin?" diye sordum Kris'e.
Gözlerinde anlayamadığım duygular vardı. Çok değişik bakıyordu.
"Boşver. Hadi eğlenelim."
Kolumdan tutup diğerlerinin yanına sürüklemeye başladı. Pekala eğlenelim bakalım!

Make A Dream (EXO Fanfiction)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon