--

Avucumdaki elin kıpırtısını hissederken sanki bir birine yapıştırılmış gözlerimi zorla aralamaya çalıştım. O kadar zor geliyordu ki şuanda.

Gözlerimi aralayıp başımı kaldırdığımda Damla'nın yeni uyanıyor olduğunu gördüm. Avucumu elinden çekip yüzüne koyarak bana bakmasını sağlamıştım. Acısının yansıması yüzündeydi. Bütün yalınlığıyla buradayım, acı çektim diyordu.

Gözleri beni bulduğunda onlarca soruyla karşılaşacağımı düşünmüş, bunlara nasıl cevap vereceğimi bilemez şekilde içimde fırtınalar koparıyordum. Gelecek sorulardan o kadar emindim ki. Bebeklerle ve Doğan ile ilgili virgüllü onlarca soru gelecekti.

Ama beklediğimin aksine gözlerime bakarak sadece ağlamaya başlamıştı..

Teselli edebilecek hiçbir kelimem yoktu. Ağlama demekte mantıksızdı. Ağlamalıydı ki rahatlasın. Yapabileceğim tek şeyi yapıp sadece sağ kolumla onu sarıp ağlamasının durmasını bekledim.

Durmak yerine ağlaması daha da artmıştı. Ne kadar ağladı bilmiyorum ama Ela uykusundan uyanmış, Özgür de odaya girmişti.

Özgür yanımıza doğru gelirken önce Ela'yı başından öpüp sonra yatağın diğer tarafına gelerek Damla'nın omzuna elini koyup yatağın kenarına oturdu.

Ben kolumu geri çektiğimde Özgür Damla'yı kendine çekerek sarılmıştı. Koltuğa oturup sadece izledim.

Damla ağlarken Özgür'ün bir elide sırtını sıvazlıyordu, sakinleştirebilmek adına. Damla en azından konuşsa, derdini anlatacak birkaç kelime söylese en azından daha çok yardımımız dokunabilirdi. Ama konuşmak yerine sadece ağlamayı tercih ediyordu.

"Ağlamaya daha ne kadar devam etmeyi düşünüyorsun?" Özgür kendini geri çekerek bu soruyu sormuştu.

Damla ise açılan az mesafeyi Özgür'ün gömleğini sımsıkı tutarak yüzünü tekrar göğsüne gömerek kapatmıştı. Bir şeylerden saklanmak ister gibi..

Özgür de bunu anlamış olacak ki birkaç dakika daha bu şekilde kalmasına izin vermiş, saçlarını okşamaya başlamıştı.

"Şşş.. Artık ağlamayı kesmelisin. Ağlamaya daha devam edersen seni bu odadan çıkarmam. Bu da demek oluyor ki ne bebeklerini ne de benden sonra en sevdiğin ikinci ağabeyini göremezsin."

Damla'nın birden ağlaması kesilirken yavaşça kendini geri çekmeye başlamıştı. Tamamen geri çekildiğinde Özgür'ün gözlerine bakmıştı, kıpkırmızı gözleriyle.

"Yaşıyorlar mı?"

Tek bir soru.. Basit bir soru; ne kadar ağrı olabilirdi? Şuan basit bir sorunun altında eziliyorduk.

Onlara bir şey oldu düşüncesinden dolayı o kadar ağlamıştı ki, bize bir şey sormamış, her hangi bir cevap duymak istememişti.

Özgür "Bu da ne demek! Tabi ki yaşıyorlar. Senin iki miniği senden önce gördük bile biz. Hadi şimdi toparla kendini ki yarın onları görmeye gidersin." dediğinde Damla'da gözle görülür bir mutluluk oluşmuştu. Elinden bir şey alınmışta sonra tekrar onu elde etmiş gibi mutluydu.

Gözyaşlarını eliyle silerek "Şimdi getirsinler.." dediğinde kasılmıştım, tıpkı Özgür gibi. Her şeyi söylemek ne denli doğruydu bilmiyordum. Ama en azından bir şeyler söylenmeliydi. Yoksa sonra gerçeği öğrendiğinde kendini toparlayamaya bilirdi. En azından öğrenirse kendini her şeye hazırlayabilirdi.

Özgür ile göz göze geldiğimizde, bakışlarından ne demek istediğini anlamıştım. O'da benim gibi düşünüyor olmalıydı ki Damla'ya tekrar dönüp ellerini tutarak yüzüne bakmasını sağladı.

SahibimWhere stories live. Discover now